Her tonunu sevebilirim duyguların…
Yanık teninde dolgunluğun ve mavi
kanatlarında
İzdiham yüklü fıtratımın da kanayan
yarası
Selamın geri dönmediği bir yüz karası
belki de
Beyitlerin içine sızarken hece hece
Renklerin doğasında muştulanmış
beyazın
Yorgun t/asası.
Hangi göğün kaçıncı kompartımanıyım?
Hangi yakanın kavuşulmadığı…
Tıpkı metruk bir şiire baş
koymuşluğum
Bir de savsaklarken laneti arındığım
pür-nakıl hezeyanlarım…
Sevdanın bir düş’üş olduğu
Hicranın bir sanrı babında
Özlemin de hala rüştünü ispatlamadığı…
Mavi rotamda pembeden bozma benim
düşlerim
Kıyama duran kanamalı bir sure
Aşkın baskın hicvinde
Soytarı bir kelam içime b/andığım aşk
kadar
Saklı yaralar.
Öncemi deşip
Yarınımla eşleşip de karası göğün
Mavi turnanın göğsünde bir sefahat
bekçisi belki de
Ayyuka çıkmış bir şiirden taşan hüznü
Oyup şiir niyetine
Yüreğimdeki Çıfıt çarşısı sağ salim
çıkamayacaksa
Sivrildiğim kadar da sindiğim bir
mertebe
Ölümün bekası şiir dilinde bir
mersiye.
İşte lades, demenin cezası
Aşkın kanlı ellerinde.
Son duraksa içimdeki tuzak
Aşkla yıkanan ruhuma son bir darbe
Açılan ateşte yaralandığım her kare
Zamanın bandığı bir hurafe
Çatık kaşlı tasamın tema’sı saklı
aslında her şiirde.
Göze aldığım;
Göze geldiğim;
Gözden düştüğüm…
Ölümün de ilk ve son provası
Nazenin bir yürekte
Kekeleyen şiirin bıçak sırtı her
mısrası
Arındığım kadar akıttığım kan ve
gözyaşı
Kaderin makûs seyrinde
Bir düş perdesi ıskaladığım
mutluluğun rotası.