Unutulmuşluğun iksirini içti
İçine düşülesi kuyunun varsa eğer bir
meşrebi
Uyuttu kuytuları mavi iklim
Göçebe ruhların pervazında gaipten
gelen bir inilti
Düş balyalarında aşkın varsa yoksa
hikmeti.
Duman bürüdü gözlerini zaferinde
düşkün öznenin
Aşkı ihya eden bir özlemdi ve
çaresizlik
Ilık meltemin doğurgan haznesinde
Yorgun müridi mevsimin ve de bir lal
hecede
Gizlenen bulut kadar savsak ve beyaz
Ve pervasız bir ibare
Düş yorgunu gürbüz güneşin de
Ehli beyit haşmeti
Sadece durağan hayatlardan çalıntı
bir müfreze.
Yan batan bir tekne;
Dümende aşkın illet nefesi
Göğün kıvrımlarında hülasa bir beyit
ile vuruldu gonk
Haşmetli sevdaların kibirli tininde
Bir yakamoz kundaklandı ansızın
Ne Tanrı idi yetkin ne de elemdi
metni
Aşka konuşlu kabrin.
Şimdi izafi bir rotada
Derdest olmuş yüreğin kopuk
kancasında
Asılı benim yitimim
Ne de olsa dünden beri sönük feriyim
İçimdeki kayıp mealin.
Aşka hürmet ettiğim devasa bir mabet
Yana yakıla sevip yaşamakla geçen
izafi bir mevsim
İçinden çıkamadığım görkemli kabrim
Gelip gidenlerin olmadığı yalnızlık
kitlem
Karan mı yüreği o ferman?
Yoksa tökezlediğim bir fetva kibirli
güncesi elemin?
Zaaflarımdan ayrı düştüm bu mevsim
Varsa yoksa nazım niyazım
Elbet karşılık bulacak Hakkın
nezdinde.