Kırılgan notaların indinde soluk
renkli bir anahtar dünyanın saadet kapısına tutunan ve kilidini açacak son/sol
anahtarı ömrün de dipçiğine maruz kalmış bir şehla gölge artık hangi düş
pazarında tezgâha düşmüşse.
Bir imgenin sıradanlığına göz kırpan
asaleti yalnızlığın bir de o düş ambarı: düşün düşün içinden çıkamadığın hangi
düş’ün kumpası ise sözcüklerin boykot ettiği bir yenilgi ve tüketilen iyiliğin
ve sevginin hala sazan misali oltaya geldiği…
Maviden bir ırk aslında tüm insanlar.
Siyahtan bir yergi ve muhalefet iken
yalanlar ve yalancının mumu.
Mum gibi şakıyan sözcükler, eriyen…
Mum gibi kadınlar için için eriyen
bazense erk’in azmine ve zulmüne yenik düşüp yok olmaya mahkûmmuşçasına kaçışan
zulümden ve ölüme yakalananlar.
İnfilak eden bir mekanizma göğün
titrek bulutları iç çekerken ve sümkürürken haylaz çocuklar.
Sancılı insanlık.
Sanrı yüklü bir teyakkuz.
Mağdur iklim ve bin bir yeis ile
dolduruşa gelen artık hangi hikmetse aşka serilen derken aşkı da yüzüne gözüne bulaştıran.
Derin çok derin bir kıyım asaletin
örselendiği sessizliğin en yüksek ses ile cezalandırıldığı.
Bir.
İki.
Üç.
Tıp.
Aşkın hümayunu öldü işte.
Üç.
İki.
Sıra senden zavallı fani.
Belki de mazlumun zavallı sıfatı ile
eşleştirildiği aslında zalimin yükünü kaldıran o mazlum yürekler.
Hesapsız.
Sebepli sebepsiz sevmeyi şiar edinen.
Bir yeti kimine göre.
Ve bir diğerine göre yetim bir sızı
babadan miras öğretilerin artık hangi sınıfa dâhil olduğunu hesaplayamazken
evrenin hakimleri.
Kültür şoku.
Kültür farkı.
Aslında hepimiz aynıyız, demenin bile
bir suç olduğu.
Sonlanan bir ömür sömürülen iyi
niyet.
Sevginin bağnaz hükümlerce zincire
vurulduğu.
Sevmek bu kadar zor mu olmalıydı…
demenin meali ise birkaç damla göz yaşı yine de ısrarla ümit etmeyi elden
bırakmadan ve son insana kadar tek tek sevmeyi meziyet bilen bir düş mağduru.
Eklem yerleri acıyor işte dünün de
günün de ve yarınlar düş kurma özürlü herkesin de en büyük açığı olarak kalacak
ta ki İlahi Adalet zuhur edene kadar.
Kallavi bir yalnızlık tüm öngörülerin
asla iyi gözle görülmediği ve şimdi açın mavi şemsiyelerinizi de az biraz
rahmet toplayın yeter ki elyaf düşler düşmeden Tanrının gözünden.
Çatısı akan rahmeti asla göz ardı
etmeyin ne de olsa her dilde aynıdır acının tadı da rahmeti de.