‘’Karanlık şiir; akşamların birbirine
benzemesinden
karanlık çağ; aşkların birbirine
benzemesinden
karanlık mektup; sözlerin birbirine
benzemesinde.’’ (H.E)
Meczup bir simsar adeta aşkın yenik
kalmışlığı
Yitim de bir muhtıra
Göğün kompartımanlarında tıklım
tıklım imgeler
Karaya çalan yüzünde göğün
Kaç öğünse posta kuşlarının telaşı.
İzini sürüyorum mevsimin…
İzini sürüyorum zalimin
Ne de olsa metruk düşler yolluyor
zihnime.
Ah’ların yitimine vakıf olsam keşke
Bir de insanların gerçek yüzlerine
aşina.
Sevebildiğim kadar insandım…
Atalarımdan miras:
Anamla babamla sırdaş bir kıble
İçimdeki zafiyet
Gökdelenler yıkarken bulutları
Kümelendikçe mevsim
Niyetlendikçe nefis
Nefes almayı unuttuğum her şiir vakti.
İçimdeki tebessüm yansırken şiire
Ve kanıksadığım kadar hayatı
Kabul görmeyi dileyip de
Kaldığım sınıfta hayat okulunda
Ben ki bir melun yürek
Ismarlamadığım kadar çiçek düştü
hücreme
Rabbimle baş başa her şiir vakti.
Ah, bir de bilsem ne zaman
kılacaklarını
Cenaze namazımı.
Avluda bir meczup;
Zikri de fikri de mutluluk
Zanların koyu gölgesi düşerken beyaz
tenime
Neyimle muhalifim de gördüğüm düşler
İlla ki mi gerçek gözünde insanların?
Ben maviyi ütülerken
Kalan kat izi:
Ah, güzel Rabbim!
Ah, can yurdum, memleketim…
Sevinip de ç/ağladığım her vakit
İçimdeki dehliz…
Sanrılar konup da başıma
Sözcüklerim kopar gelir derinlerden
Dalga dalga coştuğum
Bir han kapısında uyukladığım
Bir şer vakti hayra yorduğum
Hayır, demektense çekip gittiğim imge
imge.