Yetmişli yıllarda tıfıl tıfıl orta okul talebesiyiz. Okuma merakımız olsa da ders kitabı okuma merakımız yerlerde sürünüyor. Bizim okuduklarımız başta Gırgır ve Fırt dergileri, zaman zaman Hey Dergisi, Aziz Nesin, ara da Jules Verne’nin o çok bilinen çocuk klasikleri; Seksen Günde Devri Alem, Balon ile Beş Hafta, Enid Blyton’un Gizli Yediler ve Afacan Beşler serisi, arada Doğan Kardeş ve Milliyet Çocuk Dergisi vs.

Hey dergisinde mektup arkadaşlığı var. Siz, isminizi, adresinizi gönderiyorsunuz, hangi yabancı dilde mektuplaşmak istediğinizi (Almanca, İngilizce, Fransızca) bildiriyorsunuz, onlarda Avrupa’dan ya da Dünya üzerinde ki başka bir memleketten arkadaş bulup, onun ve sizin mektup ile haberleşmenizi sağlayıp aradan çekiliyorlar... O zaman nere de İnternet, nere de cep telefonu?

Biz de yazdık tabi ki Hey dergisine ’’Aman canım cicim Hey dergisi bize acilen almanca bir mektup arkadaşı.’’ yani anladınız tabi ki (Wir Lernen Deutsch) Vallahi de unutmamışız be! Biz almanca öğreniyoruz/öğreneceğiz Allah’ın yardımı ve de mektup arkadaşımın bana, benim de ona yazdığım mektuplar sayesinde. Bir müddet sonra Hey Dergisinden bir zarf ve zarfın içinde bir isim, bir adres, dün gibi aklımda isim ve adres.(Mis Mitsiyo Namikoshi - Matsuhidai Matsudo - Chiba - 270 -Japan) Aynen adres ve isim bu. Hayda ve de Atilla Mayda (Atilla Ağabey affeder beni rahmetli babamın ayakkabıcılık mesleğinden de arkadaşıdır.) Biz mektup arkadaşı olarak Alman ya da Avusturyalı bir kardeş beklerken, ta Japonya’dan şansımıza Miss Mitsiyo Namikoshi düşmez mi...

Önce bayağı moralim bozulsa da, al kalemi eline Ahmet döşen bakalım mektubu, Miss Mitsiyo’ya. Bana gelen adreste Miss diye yazsa da aslında Almanca’da Frölein derler evlenmemiş bayanlara. Ben de mektuba öyle başlamalıyım. Öyle kolay yazılır mı almanca mektup hem de orta okul birinci sınıf Almancası ile? Al önce Ahmet eline bir sözlük, sonra da bir beyaz kağıt ile kalem. Arada da almanca öğretmenin Vildan Hanım’dan yardım alırsın, onu da unutma.

Başlayalım yazmaya Liebe Mitsiyo, zaten biliyorsunuz burasını, Sevgili Mitsiyo. Bakalım o sevgili kelimesinin sonun bir M tabi ki almanca olarak ne zaman gelecek? Sonra ne yazsak ki? Nasılsın, iyi misin? Çoluk çocuk nasıl? Saçmaladın Ahmet ya biz çocuğuz daha, ne çoluk çocuğundan bahsediyorsun sen? Yok, yok bunlar çok banal oldu ya. Ne var ne yok oralarda ta Japonyalarda? Iııh, bu da olmadı. Bunları tabi ki sözlükten bakarak almanca yazmaya çalışıyorum. Wir Lernen Deutsch durumlarını aşmamız lazım artık. Akussativ, Dativ (Almanca İsmin İ hali ve E hali oluyorlar kendileri)onlara geçmen lazım Ahmet. Ne yazayım arkadaş ben bu kıza? Çok kısa olursa da mektup, kız benim ile dalga geçer. Japon abi bunlar, zeki millet. Belki de benim bildiğim kelime ve cümlelerin on mislisini biliyordur...

Aç bakalım almanca sözlüğünü. Kitap, dergi okur musun? Yaz almanca, kitabı biliyorum da dergi neydi yahu? Ara, ara hah buldum onu da yaz. Ben burada, okuyorum, sen de okuyorsun mutlaka. Yaz almancasını. Saçmalığa bak senin yaşında bir kız işte, okuyordur mutlaka Ahmet, sokaklarda mendil satacak bir hali yok ya hem de Japonya’da... Sil de onu aklı başında adam gibi bir şeyler yaz hayta seni.(Hayta ben deniz oluyorum)Mektup ağır aksak devam eder. Ne tür müzik dinliyorsun? Zar zor buldum bunu da sözlükten. Ben burada her türlü müziği dinlerim. Bunlar hep almanca yazılıyor tabi kafa göz yararak kurulan cümleler ile anlamışsınızdır. Cem Karacayı, Ruhi Su’yu, Barış Manço’yu, Orhan Gencebayı dinliyorum. Sen de sever misin bunları? Vay saf Ahmet’im benim Japon kızı Mitsiyo ne bilsin Cem Karacayı, ne bilsin Ruhi Su’yu, ne bilsin hele hele de Orhan Gencebayı biraz saf mısın sen sanki? Utanmasan bir de Cem Karaca’dan Namus Belasını hiç dinledin mi diye de sor.

Arada da hayaller kuruyorum gece yatağa yattığım zaman. İki elimi başımın arkasına alıp tavanda beyaz bir noktaya bakarak. Hayal kurmada o zamanlar sınır tanımıyorum. STHKD’nın aktif bir üyesiyim. O da ne dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hemen açıklayayım. Sınır Tanımayan Hayal Kuranlar Derneği. Başlayayım Mitsiyo’lu hayallerime. ’’Acaba Türkiye’ye davet etsem gelir mi? Daha çok küçüğüz o da ben de. Gelir gelmesine de mutlaka annesi, babası ya da ağabeysi ile gelir. Bunlar uzak doğu sporlarını, judoyu, tekvandoyu, karateyi kickboksu çok iyi bilirler. Ya ağabeysi karateci ise, kıza yaklaştırmaz bile beni. Birbirimizi sever de sonra evlenir miyiz ki Mitsiyo ile? Müstakbel kayın peder Yasuko(Yasuko’yu da sallıyorum öyle bir şeydir belki babasının ismi.) belki de beni iç güveysi alır ta buralardan Japonya’lara bile götürür, belli mi olur? Ondan sonra her gün yemeklerde şusi ye dur, yani çiğ balık. Bunu da hep karıştırırım. Kimi zaman suşi derim, kimi zaman şuşi derim, kimi susi hah, bir suzi demediğin kaldı Ahmet. Eee Mitsiyo ile evlenilir de Japon kılıklı bebeler olmaz mı? Sonra yarı Türk yarı Japon Japon bebeler ortalıkta dolanmaz mı? Muhtemelen Budisttir diye tahmin ediyorum. Hemen müftüye götürür kelime-i şehadeti söyletir Müslümanda yaparım ben bunu. Ama, durun durun, ya kabul etmezse Müslümanlığı. Olsun, O Budist kalsın ben de Müslüman hele bir evlenelim ileri de sever Müslümanlığı. Ama bu seferde babam derse ki illa Müslüman olacak o zaman yandığımızın resmidir.’’ Yuh! arkadaş sana. Daha orta okul talebesi iken bir mektup arkadaşın, hem de Japon mektup arkadaşın ile ilgili ne hayaller kuruyorsun.

Az oldu yazdıklarım Biraz daha fazlalaştırmam lazım Mitsiyo’ya yazdıklarımı. Ne yapsak ki? Babam da az buçuk almanca biliyor, iki ay Almanya’da kalmıştı turist olarak, ondan yardım mı alsam? Yok, yok onunda bildikleri benden fazla değil. Tekrar sözlüğe müracaat. Nerede kalmıştık Mitsiyo? Yaz bakalım. ’’Japonya deprem ülkesi imiş doğru mu?’’ Bunu yazsam morali bozulur belki. Sileyim bunu. ’’Sizin bu Kamikaze pilotları nasıl cesur insanlar değil mi?’’ Hepsi güzelde Kamikaze’nin Almancası ne yahu? Yanına İntihar+Pilotu Almanca olarak yazarım anlar kız ya, anlar anlar onlar çok zekidir çok. Off ki off! Bu mektup bitmeyecek gibi sanki. Neyse devam edelim bakalım. ’’Siz de çok yüksek, yüz katlı iki yüz katlı, dört yüz katlı gökdelenler varmış doğru mu?’’ Yüz ile iki yüz tamam da gökdeleni sözlükte hemen aramaya başla yine Ahmet. Bu kelimeleri niye okulda öğretmezler ki bize? Onun yerine ’’Uzun Bina’’ yazsam anlamaz mı ki? Anlar anlar bunlar Japon ya, leb demeden leblebiyi anlayan milletten bunlar. Of Mitsiyo be. Sana mektup yazacağım diye şu pazar günü, beş saattir odam da kalem, kağıt ve almanca sözlük ile boğuşuyorum, öbür dersleri de yapamadım. Yok, yok bu iş iyi Almanca bilen birinden yardım almadan olmayacak... Bakalım daha ileri ki günlerde neler neler bekliyor Mitsiyo ile beni...

( Japon Mektup Arkadaşım Mitsiyo başlıklı yazı AhmetZeytinci tarafından 3.12.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu