Sözcükler…

 

İklimin satır aralarında kanayan yarasıydı belki de serkeş bir yalnızlıktı kalemin muhatabı iklim yine de her devre arasında şiir t/adında soluklanıyordu göğüs kafesinde atmayan bir kalbin hicabıyla tutuşan kanatlarına da minnettardı düşmeye yakın yıldırımın dolaylarına doluşan esirler ve eser muadili bir kelimeyi tutacak bilen her yaralı sözcük.

 

Ölüme öykünen mevsimin dip notunda kayıtlı kaygılar kümülatif bir heyecanla dizildiler tanrısal vazgeçişlerin kamarasında toplanan dalgalar adam boyuydu ve kabaran nefislerine kabaran kirlerini layık gördüler.

 

B/ölümdü hicabın sağ yakası.

 

C/esaret yoksunu bir dikili ağacı bile yoktu ebruli şiirlerin.

 

Kayan yıldıza takılı aklı şairin ve kaya gibi sağlam duruşu ile mevsime ektiği rüzgârı b/içti ölüm meleği ve devasa h/içine sözcükler doğradı ne de olsa varlık kadar yokluktu da muadili insan denen canlının ve üreyen sessizlik bir nebze de olsa yer bulmadı gölgelerin kıpraştığı o yarı karanlık zeminde işinin ehli görkemli hazan rüzgârı bir biçti ki ekinleri ve içine ektiği yeminlerle çarpılmaya ant içti sessizlik karşıtı uğultu.

 

Gönlün radarı hadisler ve yüreğin nazarında sure tadında bir ömür diledi hazan ve mazlum sonrasını bıraktı Rabbine ve döşünde ölümün beti benzi atan bir kıtada serilen her kelimeyi çocuğu bildi kimi sefil gölge ne de olsa şairin enkazından doğuyordu şiirler ve bedeller ödeniyordu heyecanını yadsımak ne kelime bilakis atar damarı pompalandı sözcüklerin sağanağına kıvılcımlar sıçradı ve b/ağrına sağlandı oklar.

 

Yürek sesi eşitti hüzne.

 

Hüzün kadar sırnaşık olsaydı keşke sair duygu.

 

Bilinmezin indinde küredikçe aşkı zanlar tutuştu.

 

Zemin kaygandı lakin latif rüzgâr kendinden emin.

 

Zıt kutuplarda bölük pörçük nasiplendi hoyrat sayfalarında bıçkın dalgaların neşriyatı idi ne de olsa kambersiz düğüne eşlik eden sıra dışı bir varlık elbette şiirin bekası yarından ümitliydi ve sefasına yenik düşüp de hayatın, zemherilere kaydı bedeni rüzgârın ve ağaçların her birinde hırpani bir dokunuş iken kanatlarından dalgalanan havada asılı kaldı çırpınışlar ne de olsa nidaların sönük nefesinde gayri meşru bir kabullenişe denk düştü mevsim yangını ve b/ölücü cümleler azat etmekten imtina etti şairde saklı hüznü.

 

Mevsimin ferinde kaygı.

 

Aşkın batağında hüzün.

 

Yalanlar ise doğruların kırbacıydı ve atağa kalktı şahika.

 

İmlenen her ayrıntı aslında yinelenen hikâyenin düşkün mizacında bir gölgeydi tıpkı vezin yoksunu bir şiir gibi belki de gölgesinin peşine takılan şairdi yoksunluğun kıtasında hazır ol’da bekleyen.

 

İtici güçlerin çakmak çakmak gözlerinde yazılıydı ferman ve kuşpalazı imgeler kuş tüyü yastığına bir bir döküldü yalnız şairin ve ihlal edilen şiirlere kulp taktı şehrin ahvali ne de olsa şair de şehrin bir müdavimi idi gerçi ceplerinden taşan dizeleri ve sırları zapt etmekte zorlanıyordu ama…

 

Yakasına şık bir böcek kondu mavi bulutun ve ela gözlerine, ölümün karanlığı düştü.

 

Şehrin yıkık surlarında esrikli aklına zor sahip çıkıyordu şair ve müdavimleri aslında çok da şık bir ölüm tasarlamıştı yazdıklarına cuk diye oturan bir t/anı gibi gizinde b/öldü sözcükleri ve gizlediği yasını nihayetinde ifşa ettiği.

 

İtibarı zedelenen her gölgenin nazarında varlıklar d/okunulmazlığında ölümün şerh düşüyordu adeta mevsime ve gıpta ile baktı melekler tıpkı şehrin açılan yakasında kap kaça uğrayan bir dize gibi itina ile dizildiler ve bilumum felakete de delaletti bunca sır.

 

Yakamozun çırpınışı.

 

Feda edilen ömrün de cakası ile yollara döküldü tümden gelen duygular netice itibari ile soluklanan yangının kıvılcımı idi yazılmaya dair her şiir.

 

Susan kalemin devindiği bir aralıkta son kez açtı gözlerini mevsimin dökülen yasında edindiği o kovukta şerh düşmeye de adaydı hani mevsimin nabzını tutarken fısıldadı usulca şair:

 

Şiir ne miydi?

 

Kuru gürültüye tabi olan mevsimin alın teri elbette ve dökülen yaşın toplandığı bir Nisan tası ta ki itibarı zedelenene kadar renklerin, şairin kulağına küpe olan duyguların da yığıldığı bir zemin.

 

Mermer mezar başlığına kenetlendi gözleri Yaratanın ta ki son nefesini verene kadar da nöbet tuttu başında şiirin melekleri ve göründükleri sadece şairin kalp gözünde atan bir fısıltı bir nabız gibi de kıvrıldı boydan boya üzerine çektiği her beyitte saklıydı mazisi belki de önü alınamayacak bir geleceğin alt yazısıydı yazmaya ant içtiği varlıksız şiirleri.

 

 


( Şiir Ne Miydi? başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.01.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu