Ömrü astım yeniden, kollarına sarıldığım aşkın devasa rahmetine sığınıp da gözlerimi diktim mevsime ve üşüyen bulutlara sarıldım ve sundum içimde saklı sevgiyi.

 

Varlık denen ne ola ki?

 

En muhteşem yaratıyız belki de her birimiz ve dirayetimizin sınandığı kimi zaman denk düştüğümüz o hiçlik.

 

Künyesi kayıp bulutların ve kışın da feri söndü sönecek ve sökün eden bulutlar hani dipsizliğin duvarlarına çaktığımız birer kafes gibi içine sıkıştığımız şu tel duvarlar.

 

Çok zaman oldu firar etmeyeli ve sükûn dilerken acıyla kesişiyor yolum tıpkı içimde ağırladığım gönlün de derdi tasası bitmezken oysaki gururla sevdim ben hep ve acıyla tokalaştım ve asla da helalleşemedim yüreğimle.

 

Ceplerimi yeni dikti annem ve surlara serili şiirleri silkeleyip geçirdim üstüme ve apoletlerim: ne de olsa düş menzilinde donanımlı bir askerim ben tıpkı dedemin mirası iken askerlik tıpkı babamın da alın teri iken öğretmenlikle sınanan kısa süreli o zaman dilimi oysaki aklı başında bir öğrenciydim ben okuduğum tüm okullarda ve asla da bilgiye ve aşka doymayan.

 

Aşkın nakkaşı belki de kalemin susmayı bilmediği.

 

Hatıraların da güzergâhı ne zamanki yolumu kaybetsem yolumun düştüğü o mezarlık belki de her gün yazdıklarımdır henüz yazmadığım vasiyetime birer dip not teşkil eden.

 

Sözcüklerim bukalemun ruhumun da sırlarını bir bir ifşa etmekte ve haznemde kaykıldığım hazinemle s/avunduğum aslında sahip olmadığım her şey için de şükrediyorum çünkü kale’mden ancak firar ediyorum Rapunzel saçlarıma dolanan kelimeler ile teselli bulduğum ve son anda kalemimle geri döndüğüm elbette sözcükler yetmiyor elbet harfler el vermiyor kimi zaman ve yüreğimle pompalıyorum tüm olası duyguları.

 

Acılar sokağından geçiyorum kimi zaman oysaki aydınlık ve de çok geniş bir yol.

 

Mücbir sebeplerden dolayı gerisin geri de kaçıyorum ve açılımı olmayan düşler sokağına sapıyorum bu kez.

 

Neyin neferi isem.

 

Ve asla sönmeyen fenerim.

 

Fıtratıma kazıdıklarım bir de ömür boyu azığa aldığım.

 

Şapka çıkartıyorum kim ise haklı olan ve bu sefer şapkamdan tavşanlar çıkıp da dişliyor yüreğimi.

 

Nasıl da mahcubum.

 

Nasıl da sevdalı.

 

Nasıl bir meczup isem artık.

 

Nasıl da İlahi Aşkın müptelası bir mümin olma şerefine nail olduğum.

 

Davlumbazı yok ki yüreğimin ve arka penceresi de yok.

 

Varsa yoksa akasya ağaçları; varsa yoksa düş perim ve biliyorum da bir peri kızı olduğumu ve ötüşen bülbüllere sunuyorum deste deste gül elbet gülümseyen mizacım yine Hakkın sayesinde bir şekilde nail olduğum huzur ne zamanki içimdeki sevgi katlanarak büyüsün.

 

Buyur ettiğim kim ise.

 

Ve sırlarım.

 

Aslında yoksunluğum.

 

Bazen soruyorlar da:

 

Hani, neredesin?

 

Ah, bir de ben bilsem neye denk düştüğümü ve nerede olduğumu.

 

Sözcükler cumhuriyetinde kaybolduğum; aşkın havuzunda boğulduğum; kefen bezimle dönendiğim ve duvağım çoktan kayıplarda belki de yüzümü göstermem çok ayıp lakin ben firari yüreğim ve kaçkın mizacımla gölgeleri yok sayıp da eriyorum hidayete elbette izafi bir yolculuk benimki ve asla da hizaya gelmeyecek çılgın ruhum.

 

Andıkça dünü yarına özendiğim.

 

Savdıkça sıramı yeni kuyruklara girdiğim.

 

Göğün haznesinde delişmen tayfası hüznün ve kabrimde doğup ölmeyi m/eziyet bildiğim.

 

Kaç dozsa şiirlerim ve ne kadar dokunaklı olsa da içimden geçenler lakin asla kötü niyetimin olmadığı ve sevginin gövdesine açtığım delikler sayesinde sevgiye kazık kaktığım ve tüm öğretiler sayesinde vazifemi askeri bir hüviyetle ifa ettiğim.

 

Dolumu yüreğin.

 

Dolunayı karanlık gecenin.

 

Ve şiirlere ve aşka doyamadığım nihayetinde aşka aşina ve âşık ve de aşikâr olan severek en tepeye dokunduğum.

 

Mülkiyeti olmayan bir mevsimim madem ve mademki bohçamda bilinmez saklı varsın cihan dolasın beni diline ve varsın ben, beni uzak kılayım kendime elbette lütuf bildiğim her gecede günü tayin ve de tescil edecek bir muvaffakiyet aşkın na’şına serili düşlerin ermeyi umduğu gerçek hidayet ile İlahi Aşkın nazarında haiz olduğum o tek zerre sayesinde mevcudiyetimi ve coşkumu sahiplendiğim.

 

 


( Ah, Bir Bilsem! başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.02.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu