…
Nihal ne zaman az bir boşluk bulsa, defterine bir şeyler karalıyordu.
“Akıl adında bir çıkmaz sokağa giriyor ve kendimi kaybediyorum. Kördüğüm
olmuş düşüncelerimden bir çıkış yolu arıyor, çokbilmiş mantığımın sorularına bile
bir türlü cevap yetiştiremiyorum. Cevabını beklediğim o kadar çok soru var ki,
hangisini arayacağımı, hangisinin peşinden gideceğimi bilemiyorum. Son
zamanlarda yaşadığım gel-gitlerini bir türlü bitiremediğim iniş çıkışlı hayat
karşısında ürkek ve çekingen biri olup çıkıyorum. Ellerim ve kollarımın yanı
sıra aklım da bağlanmış ki, sanki sağlıklı düşünemiyorum.”
“Hiçbir şeyden tat alamıyorum. Neyi, niçin yaptığımı bilemiyor, hayatımın
film şeridinde hep bir şeyler eksik kalıyor sanki… Kimseyi rahatsız etmemek
adına, arkadaşlardan da uzaklaştığımın bile farkına varmakta zorlanıyorum.”
“Yaşamla ölüm arasındaki ince bir çizginin olduğunun farkına varıyor,
televizyon kanallarından verilen şehit haberleriyle tüylerim diken diken
oluyor. Gözlerimde yoğunlaşan ve daha fazla dayanamayan gözyaşlarım yanaklarıma
akmaya başlıyor.”
“Gül
hayatı sever iken
Gülü
çevrelemiş diken
Zalim
asla aldırmaz ki
Gülü
dalından keserken”
“Bir hilal uğruna batan güneşleri görüyor, kendimi şehitliği özler
buluyorum. Yorgun bir kalbim, bıkkın bir ruhum var. İster misin? İnsan
yazdığını siliyor da, yaşadıklarını bir türlü silmiyor ki? Gittin, hem de büyük
gittin, ayrılık bile gurur duyuyordur seninle… “İki dakika güleyim” diyorum,
sonra bir keder geliyor “dur” diyor. Çıkmazdayım! Gitsem ayrılığın acısı,
kalsam acının sancısı olacak.”
“Takvim yaprakları şubatın üçte ikisini alıp götürdü. Zaman cemre zamanı…
Sevgi cemre misalidir; hayata düştüğünde umut, suya düştüğünde gurbet, toprağa
düştüğünde özlem oluyor. Aşk; hangi mevsimde yüreğe düşeceği belli olmayan ve
insanın içini ısıtan bir cemreye benziyor.”
“Sen ruhuma cemre diye düştükten sonra, ben bu bedende neyleyeyim? Aşk da
sen, hasrette sensin… Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu nasıl anlar?”
“Ey benim güzel Allah’ım,
Yeniden bir cemre düşür
Tüm buz tutmuş yüreklere
Gönüller can çekişiyor…”
Nihal başını kaldırıp baktı. Nihal’in söylemek isteyip de
söyleyemediklerini, televizyon kanalında Devlet Bey söylüyordu.
"Zalimler kana doymamış ve bir
kez daha evlatlarımıza kastetmiştir. Artık buna tahammül edecek sabrımız
kalmamıştır. Türk milletinin sabrını sınamaya çalışanlar, tarihin her döneminde
ağır bedeller ödemiştir. Esed katildir, gayri meşrudur. Husumetin kaynağı
Esed'dir. Rusya iyi niyetli değildir. Hükümetin Rusya ile ilişkileri gözden
geçirmesi samimi dileğimizdir. Şehitlerimizin vebali Rusya'nın omuzlarındadır.
Şam'a girmeyi şimdiden planlamalı. Yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun
zalim Esed. Esed'in defterini dürmek varken temas önerisinde olanlar cinayete
ve ihanete ortaktır."
Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olmayacak mıydı?
“Mazlumun dünyasında kıyamet koparken, zalime yatağından rahatlık verme
Allah’ım…"
...
Devamı var
...
Ant. - 230220