Ölümü muştulayan yaslı mevsim ve girizgâhı
ömrün, beylik satırlarda hükmeden derinden bir hüzün elbet tefe konan acıların
da birer kesiti iken sessizlik.
Hurafeler aşkın düştüğü tuzaktı ve de
en fazla üşüten derken teşrif etti yürekler: kimi zan gibi kimi yaslı ve devasa
rahmeti soludu beşer tanıların mülkiyetine de coşku yüklerken.
Edimlerde saklıydı izdiham ve de
göğün neferi.
Aşka tutsak kadife imgeler ve
delişmen rüzgâr ne de olsa fıtratın gizemiydi uzak düşmek adına balçıktan ve
seyyah imgeler.
Süzülen yaşlardan firar eden
kanaviçeler ve melek yüzlü şahitler az sonra yükünü boşaltacaktı freni boşalmış
şiirler…
Nüktedan şair ve acıdan müspet menfi
belirteçler de isyan ederken acıya ve nefrete.
Soluklandı da ansızın.
Zuhur eden gün ışığına taziyelerini
sundu kimi densiz.
Ensiz boysuz duvarlar ve taş taşıyıp
da kolu filan yorulmadı rüzgârın ta ki atıl yüreklerde kabaran isyan gibi is
gibi yüzlerde metruk gölgeler.
Lanetin izafi yörüngesinden uzaklaştı
aşk ve itibar de etmedi karaçalısı iken kimi imge kimi şahit tuttuğu şiirin de
bel kemiği iken hüznün.
İnançsız seyri rüzgârın ve
tutanaklara geçen hırçın dalgalar.
Meşrebi de genişti hani çoğu günahkârın
ve iyilik timsali güneş yâd etti dünde kaykılan her heceyi ve ihbar etti
yürekler acıdan mimozalar açan adanın bahçelerini.
Küreyen duygulardı ve kükreyen ruhlar
tam da latif bir hacimdi genişten dara düşen insanlar ve muadili iken idame
ettikleri her beyitte de seriliydi düşler.
Bir mukozada saklıydı aşk meleği ve
coşkulu yüreğin de tanrıçası idi yazılmaya dair bir köşede bekleyen sözcükler.
Efkârın kaç beden büyük geldiğine
karar verecek sadece Tanrı’ydı madem ve itham eden sinsi rüzgâr kimi zaman köşe
kapmaca oynadı ve zılgıt yiyen yetim yapraklar sonsuzluğa kucak açtı.
Mintanı ölümdü mevsimin ve mihrabı
özlem.
Kavruk vecizeler toplandı bir araya
ve itiraf etti aşkını yetim yürekler ve delişmen bir gemici feneri idi rüzgârda
sallanan ve mavinin peşine düşmüş umut gibi miadı filan da asla dolmadı umudun
sadece sökün eden hüzne fiyat biçti kimi zaman ve meşrebi kayıp yıldızlarla
lafa girişti beyitler.
Künyesinde saklı duygulardı azığı
şairin ve bitimsiz gözüken gözyaşı ile gök taşları savruldu evrenin cebinden
nihayetinde dilimlerce somun ekmek sundu melekler atılan her taşa dahi hürmet
etti ve mihrabın girizgâhında nöbete durdu.
Gecenin asası idi sistematik yürekler
ve de kanaviçesi iken soluk imgeler…
Şah dizeler savundu da aşkı.
Savruk şair dize getirdi iblisi ve
güneşi ve karanlık ç/ağladı satırlara doğan güneş ise sadece şairin
tekelindeydi: tıpkı hüzün gibi tıpkı aşk gibi ve kindar söylemlerin çok
uzağındaydı şair tutanaklara geçecek olan sadece sevdasıydı nihayetinde beşeri
aşktan İlahi Ateşe erecekti de başı ve ruhu elbet meyledecekti ölü bedenlere ve
savrulmuş ruhlara.
Güfteler tuzak kurdu güne.
Gün tuzak kurdu yüreğe.
Yürek yanıp tutuştu nihayetinde sivri
diline riayet etmeden iblisin meleklerle tokuşturdu içindeki özlemi ve iç sesi
ve beli kırılan rüzgâr başını sadece Allah katında eğen başaklara verdi
veriştirdi ve şehrin de şiirin de tapusu sunuldu şaire tıpkı aşkın bam telinde
çınlayan rüzgâr çanı gibi akan rahmet gibi ve o akışkan göz yaşı ki muradı
defalarca dillendi özlem yüklü şairin ki en çok da kendine ve huzura duyduğu
özlem tıpkı kayıp öznesi iken şiirlerin gizini de rücu etmeden aşka ve acıya
rüku eden feryat figan şiirlerden alamayıp da başını…
Kanayan heceler tozluydu bir zamanlar
ve de terk edilmiş.
Anıp da dününü hicveden sadece
anılardı elbette şairin titrek sesinde de lafügüzaf aşkın kayıp yasası ve asası
ile avını korkutan bir avcı gibi musallat olan da illa ki kötü zihniyet ve
yokluktu ne de olsa varlığının h/içine vakıftı şair ve de yaralı kalemden
damlayan her kan aslında maneviyat yüklü yüreğinin de iz düşümüydü ve sevgi de
tek maruzatı ve m/eziyeti.
Kirli yüreklerden azat edilen evren.
Aşkın kıblesine serilen heceler.
Yanarken geceler ve anarken şiirler
en çokta ifşa ettiği iç sesin tozu dumana kattığı bir gerçek gibi dillenirken
göçmen kuşlar.
Feryat figan senaryolar.
Acından mütevellit bir göğün de
kerameti iken yalın düşler ve hayallerle örtüşen gerçeklere sırt veren rüzgâr
kimi zaman da kopup gelen uzaklardan tıpkı alnının akıyla serildiği evrende bir
yandan da yalnızlığın kabrinde sonsuzluğa kadar yatmayı mutsuz bir çoğullukla
yaşamaya tercih eden şiirsel titrin de müdavimi iken imkânsızlık ve hüzün
çanağı nasıl ki ötelenen mihrabın da sonsuzluğa denk düştüğünü tescillenmişti
Yaratan madem.
Mevsim tuttu öğüdünü ve serildiği
çimenlerde esir düştü evrenin ayak sesine. İndinde mısraların gün övündü; gök
devindi bir de kanadı acılar kanatırken ilmek ilmek.
Muradı olmayan bir yeis iken ve
mıntıkasında yolunu kaybeden.
Bir çatı iken üstümüze serili ve bir
zemin iken ayaklarımızın altından kayan.
Devran yaslandı.
Devran yasadı.
Devran sustu da zehir zemberek
burnundan soluyan öfkeli mizaçlar ilk rauntta serildi yere.
Aşka açan gözlerden latif esintiler
yükseldi ve acının ülkesinde ve ülküsünde yaşlar didiklendi tıpkı bir yasa gibi
her acı her bir yüreğe meyletti ve dokunulmazlığı acıların bu tuttu yine de çığ
gibi büyüyen suskunluk İlahi Ateş ile eridi.
Güncesi yoktu ki mevsimin.
Gücüne gitti de mazlumun.
Devinen acılardan bir buket yeniden
derlendi ve bir buse kondurdu alnına yiğit mizaçlar ne de olsa ülke de acılar
da sevgi de helaliydi geçen ömrün ve bitmeyen elemin.
Kürediğimiz kadar da kükrüyorduk.
Küstüğümüz kadar da meşguldük.
Künyemizde Türkiye yazıyordu ve
kütüğümüzde Türk ve asil onuruna düşkün yiğit millet.
Acının randımanı idi ölüm. Ölüm
yanlıştı ne de olsa ulaşılası Rabbin katı acılara da katlanmak adına dirayet
gerek.
Kulvarında birinci olan duyguların
nutku tutuldu ve güneşin dahi beti benzi soldu ve geceye hürmeten teftişe çıktı
melekler ve melekeler sonlanmayacak coşkusuna sahip çıkan ve atan tek yürek
mert olmaya da binlerce şahit tanıklık ederken kanayan kanatların hala
çırpındığı ve ulaştığı tek kademe.
Göğün kirpiklerine vuran ışıktı
dolunayın hıçkırığı.
Sözcüklerdi kisvesi yüküm olan
heybesinde acılarla dağ tepe aşan.
Sözcükler katıksız ve rüyasız.
Ant içilen her yeminse yüreğin
meşrebi.
Tüm Şehitlerimize yüce Mevla’dan
rahmet diliyorum; acılı ülkeme ve ailelerine sabır.
Çok çok derin bir acı hayatı ve
zamanı durduran.
Başın sağ olsun Türkiye’m.