KOCA
SEYİT
1929 yılında Balıkesir-Çanakkale yolunun açılışı sırasında Atatürk, Havran’a gelince, Çanakkale Deniz Savaşı’ndan sonra yaşadıklarını kendisinden dinlediği Koca Seyit’i hatırlıyor. Nahiyedeki yetkililere Koca Seyit’i soruyor. Hiçbiri onu tanımıyor. Atatürk, şu serzenişte bulunuyor. "Sizi onunla tanıştırmak istiyorum. Yaptığınız, milletin kahramanlarına vefasızlıktır. Kendisini tanıyın ki, bu topraklarda yaşamanın bir bedeli olduğu bilinsin.”
Koca Seyit’in Manastır köyünde olduğu
öğreniliyor. Getirmeleri için iki jandarma gönderiliyor. Koca Seyit köyde yok. Ormana odun kesmeye gitmiş. Acele gelmesi
için haber salınıyor. Koşarcasına gelen Koca Seyit, apar topar Havran’a getiriliyor.
Yıkatılıp tıraş ettiriliyor. Giydikleri çok pırpıtmış. Nahiye müdürünün yepyeni elbisesi
giydiriliyor. Sırf Koca Seyit’i görmek ve onunla görüşmek için bir gece
Havran’da kalan Atatürk, eğreti
elbiseler içinde gördüğü Koca Seyit’i toplum içinde utandırmak istemiyor. “Koca Seyit, bu elbise sana çok yakışmış,” diyerek
iltifat ediyor. “Onu nereden satın
aldın?” diye soruyor. Koca Seyit;
“Paşam, sizin geldiğinizi haber verdiler, çok sevindim,” diyor. “Beni
arattığınızı duyduğumda dünyalar benim oldu,” diye devam ediyor. “Bana bu elbiseyi giydirdiler. Kaymakam
bey öyle uygun gördü.” Atatürk, Koca Seyit’le konuşmasının ardından orada
bulunanlara şu dersi veriyor. “Siz,
vatanı için, milleti için, namusu için canını ortaya koyan böyle insanları bu
kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımazsanız geleceğinizi göremezsiniz.
Hedeflerinizi bilemezsiniz.” Atatürk, bir isteğinin
olup olmadığını soruyor. Koca Seyit, “Sağlığına duacı” olduğunu söylüyor. Atatürk’ün
maaş bağlama önerisini kabul etmiyor. Odunculuk ve odun kömürü işi yaptığını,
orman askerlerinin yakaladığından söz ederek kendisine elleşmemelerini talep
ediyor. Atatürk, Havran nahiye müdürüne, “Koca Seyit’e yardımcı olunması” talimatını
veriyor.
Koca seyit, merkebiyle odun bazen de yakmış olduğu meşe kömürü odunu kömürü
getirip Edremit ve Havran’da satarak geçimi sağlıyor. Bu işi başka yapanlar da
var. Orman askerlerine yakalandıklarında, “Koca Seyit’e göz yumarken bizi yakalıyorsunuz,”
diyerek kendi köylüleri dahi Koca Seyit’in ekmeğini kıskanıyorlar. Şikayetçi
oluyorlar. Havran nahiye müdürü, şikayetleri önemsemiyor. Üç sene sonra o
gidince yeni gelen nahiye müdürü, şikayetler üzerine Koca Seyit’e odun ve ordun
kömürü kaçakçılığını bırakmasını söylüyor. Odunculuk yaparken karısı ölüyor,
baldızıyla evleniyor. Ondan da çocuğu oluyor. Ailesine bakması gerek. Havran’daki
bir zeytinyağı fabrikasında hamallığa başlıyor. Her hamal, günde belirli bir
yük taşırken Koca Seyit, neredeyse onlardan iki misli yük taşıyor. Ailesine
daha iyi bakabilmek için, geceleri bile fabrikada kalarak daha çok yük taşıma
sırasında hastalanıyor. Hastalığı da verem. Fabrika sahibi, bir süre tedavi
ettirmeye çalışsa hasatlığı ilerliyor. Köyüne dönen, Koca Seyit bu hastalığa
yeniliyor. Hem de elli yaşında ve sefalet içinde…
***
18 Mart 1915 yılındaki Çanakkale Deniz Savaşı sırasında Yarbay Mustafa Kemal, 19. Tümen Komutanlığı’nın yanı sıra vekaleten Eceabat mıntıka komutanlığı görevini de yürütüyor. Deniz Savaşı’na katılmamıştı ama mühimmat ve ikmal işlerini eksiksiz yerine getirme uğraşı veriyor. Düşman donanmasının ağır bir yenilgiyle geriye çekilmesinin dördüncü ya da beşinci günü Yarbay Mustafa Kemal, çok büyük başarısını öğrendiği Koca Seyit’i, bir araçla Eceabat’a getirtiyor. Kutluyor. Hediye veriyor. Birlikte çay içiyorlar. Burada bir parantez. (Bazı aklıevveller, Atatürk’e paye biçmek için ekleme yağmışlar. Yarbay Mustafa Kemal, 175 okkalık top mermisini kaldıran Koca Seyit’e “ Yere uzansam beni kaldırabilir misin?” diye sormuş. Koca Seyit de; “Sizi cihan alem kaldıramaz,” demiş. O tarihlerde Yarbay Mustafa Kemal, fazla tanınan bir komutan değildi.) Yarbay Mustafa Kemal, Koca Seyit’e “Bir isteğinin olup olmadığını” soruyor. Koca Seyit, “Tayının yetmediğini, mümkünse tayının iki katına çıkarılması” istiyor. Yarbay Mustafa Kemal, Koca Yusuf’u gönderiyor. Komutanına da telefonla, “Koca Yusuf’un tayının iki katına çıkarılması emrini veriyor. Koca Yusuf, iki tayını yiyemiyor. Arkadaşları özlemle baktığı için. İkinci tayının paylaşıyor. Bir daha da istemiyor.
Atatürk,
ta Gelibolu’dan tanıdığı Koca Seyit’i, Edremit’e gelişinde sormasaydı eğer,
bugün Koca Seyit diye bir kahramanı tanımayacaktık. Sonradan unutulmuşken,
Turgut Özal’ın dile getirmesiyle bugün herkesin tanıdığı ve övgülerde bulunduğu
kahraman oldu Koca Seyit.
Bu
özel günde, Çanakkale şehitlerini hürmetle selamlıyorum. Koca Seyit’in
huzurunda da, Çanakkale gazisi olan Haylaz dedem gibi bilinmeyen tüm gazi ve
kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.
Veysel Başer