Tanrılar tanrısı Zeus ve diğer ölümsüz tanrılar ve tanrıçalar, Olympos (Yunanistan) dağında yaşarlar. Ölümlü İnsanlar (Titanlar) ise yeryüzünde yaşarlar. Tanrıların kuvvet ve kudretine karşılık ölümlülerden, kâhin prometheus kurnaz ve zekidir. Bu sebepten Zeus, onu tanrılar katına kabul ederek ölümsüzleştirir.
    Prometheus  insanlara yaptığı kötülüklerden dolayı Tanrılara kızmaktadır. Tanrıların en büyük kötülükleri de İnsanlığı karanlığa mahkûm etmeleridir.   
    Prometheus, Olympus dağından ateşi çalar ve insanlara götürür. İnsanlar ateşe, aydınlığa kavuşur. Zeus buna çok kızar ve Prometheus kaf (Kafkas) dağında bir kayaya zincirler. Bu dağda bir kartal her akşam prometheus’un bağrını deşer karaciğerini yer. Karaciğer yenilenir ama akşam kartal yeniden yer. Prometheus’u bu azaptan Zeus’un yarı insan yarı tanrı oğlu Herkül kurtarır. Bunu öğrenen Zeus, İnsanlara kötülük olsun diye su ve balçıktan zeki, güzel, şehvetli ve ateşli ilk bakire kadını yaratır.  Ona Pandora adını verir Tanrıça Athena da giyindirip süsler. Çeyiz olarakta eline bir kutu verirler. Kutunun içinde tabiî ki bütün kötülükler doldurulmuş olarak.
    Bu öyküyü, Yunan Tanrılarının isim babası olarak da bilinen Yunan’lı Şair Hesidos (MÖ 750- 650), Theogonia (Tanrıların doğuşu) kitabında dizelerle anlatır. Ne var ki, şair Homeros (MÖ. 700- 750) iyonya ( İzmir, Aydın sahil şeridi )  Yazar Zeki Büyüktanır’ın ifadesiyle “ Doğa beni yarattı, bende tanrıları yarattım” diyerek Tanrıların isim babası olduğunu veciz bir şekilde anlatmıştır.
    Bu tartışmayı burada bırakarak, Tek tanrılı dinlerden 3000 yıl öncesine, Mezpotamya’da Babil, Akad ve Sümer kalıtları kil tabletlerde anlatılan Gılgamış  destanına bakalım.
     Çok tanrılı dinler dönemi. Gök Tanrı, Tanrıça Anu (bazı Çevirilerde Aruru)’ya Bir erkek yaratmasını ister. Anu su ve toprağı kararak yarı tanrı yarı insan ama Gök Tanrının suretinde Gılgamış’ı yaratır. Bütün tanrılar kendilerinde var olan akıl, bilgi, güç ve kudret gibi tanrısal özelliklerle Gılgamışı donatırlar.   
    Gılgamış Uruk kentine kral olur. Ne var ki gücünü kendi nefsi için kullanır. Uruk halkına dirlik vermez. Uruk Halkı, Gılgamış’ı durdurması için Gök Tanrıya yakarırlar. Gök Tanrı halkın feryadını duyar ve Kraliçe Anu’yu çağırır. Gılgamış’ı durdur diye. Bunun zerine kraliçe Anu, balçıktan Engidu’yu yaratır.  
    Engidu, Gılgamış’ın Kardeşi ikizidir (Bazı çevirilerde dost, yada köle olarak geçer). Güç kuvvet bakımından da Gılgamış’a denktir. Engidu, Gılgamış’ı durdurmak ve yoldaş olmak için yaratılmıştır.
    Bu destanı da burada bırakarak, tek tanrılı dinlere bakalım.
    İlk kutsal kitap Tevrat’da (MÖ 1312) Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım dedi. Böylece insan, tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.” Yaradılış 26 / 27
    RAB Tanrı Âdem`i toprak-tan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Yaradılış  4/8.
    İncil, “Başlangıçta Tanrı insanı erkek ve dişi olarak yarattı”
    Kuran, “Ey insanlar! Sizleri tek bir nefisten yaratan (Hz.Adem’e gönderme yapılmaktadır), ondan da eşini (Havva) yaratan ve o ikisinden de birçok erkek ve kadın türetip (yeryüzünde) yayan, Rabbinizden sakının” (Nisa-1) diyerek bir bakıma Tevrat’ı olumlamış, İnsanın, farklı surelerde, Sekiz ayette de topraktan, çamurdan yaratıldığına vurgu yapılmıştır.
    Görüldüğü gibi gerek mitolojik çok tanrılı dönemlerde, gerek destanlarda İnsanın topraktan, balçıktan yaratıldığı. Bu anlayışın Gılgamış Destanı’ndan 3000 yıl sonra tek tanrılı dinlerin ortaya çıktığı dönemlerde de değişmediği görülmektedir.
    Oysa, günümüzde bilim, özellikle Embriyoloji bilim dalı, artık hücreyi, hücre yapısını, kromozomları, hatta kromozomlara yüklü DNA’ya kadar biliyor ve Hatta suni döllenme (Tüp bebek) yöntemiyle aileyi, istediği cinsiyette çocuk sahibi yapabiliyor. Bu tür müdahalelerin yapılmadığı doğal doğumlarda bebeğin kız ya da erkek olma olasılığının %50 olduğu da bilinmektedir. Bu da insan soyunun devamı için doğanın mucizesidir.
    Gılgamış destanında da, Antik Yunan’da da hatta Tek tanrılı dinler döneminde de İnsanlar var ama kadınlar birer siluet olarak varla yok arasıdır. Ancak, mantık yürüterek varlığına karar verirsiniz.
    Örneğin, Gılgamış Destanında, Engidu’yi dağdan şehre indiren kadın fahişedir. Antik Yunan’da tanrıların tanrısı Zeus’un yarattığı, bakire Pandora’ya bir kutuda (Pandora’nın kutusu günümüze kadar ulaşmıştır) bütün kötülükler çeyiz olarak verilmiş ve insanların başına bela olsun diye yaratılmıştır.  
    Tevrat’da kadın, Ademin kaburgasından yaratıldığı söylenmektedir. Bu da kadının erkeğe eş ama eşit olmadığı anlamına gelmez mi?  Bu eşitsizlik, İncil’de, Kuran’da aynen devam etmektedir.
   Oysa, İnsanlık tarihi Antik Yunan’dan Sümer, Akad, Babil, Mısır’da Firevunlardan ve Hz. Musa’dan çok önce de vardı.
    Ne güzel söylemiş ozan.
   “Beşikler vermişim Nuh'a / Salıncaklar, hamaklar, /Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır /  Anadoluyum ben /Tanıyor musun ?  Ahmet Arif

-----------------------------------------------------------------------Tahir Eker 4.5.2020

( Kadın Olmak- 1 başlıklı yazı yolcu9901 tarafından 5.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu