‘’Aşk, imkânsız bir sonsuzluk
rüyasıdır.’’ (Alıntı)
Yeltendiğim hiçbir düş yok ki dişimin
kovuğunda kalsın ve mahrem rüyalar da hayatın arka bahçesinde asılı bir rehavet
gibi kucaklar da kucaklar yüreği derken mevsimin etekleri açılır ve çapkın
rüzgar kendini savurur bu kez ve s/avunduğuna dairdir bu kaçış öykündüğümüz
gönül zenginliği büyür de büyür ve çat kapı aşkın bekası ve ısrarla sever ve
yazarken kalemin düş gücü nasıl da büyür ta ki en tepeye ulaşıp da basınçla
patlayana kadar.
Mubahtır yangın ve itibarı engindir
yüreğin kölesi olduğu aşkın da ufkunda kelamla sevişir yürek ve meramı sevmekle
yazmak arasında gidip gelirken bu sefer egosu yok olur yazarın ve düş çeperinde
büyülü bir atmosferde ket vurulmuş bir hayat ve de hayaller nasıl da zengin
kılar ruhu.
Düşlerimin müdaviyim madem ve işte
yazarak başkaldırdığım düzenek ve sisli havası şehrin ve gecenin elbet kozasına
saklanmış şairin de büyülü yolculuğu üstelik sokak kısıtlaması olan günlerde
ruh daha bir özgür zaten beden dediğin ne ki: bir et yığını kimine göre etme
bulma dünyası dünyanın yükü çökertse de omuzları yaslandığı dağın yamaçlarıdır
her düş küründe çıktığı o düş parkuru.
İkame ediyorum işte.
İşte idare ediyorum hayatı.
İdare lambası değil kullandığım
bilakis tüm evren ışıl ışıl ve gözlerimdeki yeşil pırıltılarla g/örüyorum
hayatı ve de evrenin mukozası adeta bir ters lale tepeleri mesken tutmuş ve
insanoğlunun ona dokunması dahi yasakken.
Aşkın halesi.
Aşkın haletiruhiyesi.
Ve düş kepenklerini sonuna kadar açıp
de uçuşa geçtiğimiz sedefli rüyalar ve kâbuslar bir ömür bozguna uğratsa da düş
görmeye programlıyız.
Sedanın aşkı.
Aşkın seması.
Semanın da uzantısı.
Ve de Yaratan: ‘’Yürü ya, kulum’’
dedikçe açık ara farkla koştuğumuz ve sevdiğimiz ve engelleri bir hışımla aşıp
da açığa çektiğimiz yürek teknesi.
Semazen imgeler nasıl da çığırtkan.
İhmal ederken yüreği şimdi doz
aşımından aşkın imha oldu olacak ve yükleme yapıyoruz yedeğe derken tozunu
atıyoruz hayatın ne yokuşları ne de çıkmazları bizi ele veriyor ya da yoldan
alıkoyuyor.
Sözcükleri istifledik bir kez.
İhbar da ettik yüreği.
Kıyamadık sevgiliye bilakis kıyama
durduk her sevdiğimizde ve daha çok sevdiğimizde doyamadığımız bir tat bir kez
ağzımız yansa da.
Günlük bir seyyah da değil hani
duygular sadece yol değiştiren belki de katlanan belki de kat izi yapan.
Azığa aldık madem.
Her antrakta yeniden biçimlendik ve
ömrü küredik kalemle ve düşlerle derken içinden geçtiğimiz o dehlizin de yüreği
kabardı ve katmanlarında aşkın devasa bir çiçek bahçesine döndü.
Sağımız solumuz aşk.
Sözcükler hem türediğimiz hem
tünediğimiz.
Bir alfabe ise okuması bitmeyen.
Bir masalsa sonu gelmeyen.
Bir ritüelse ara sıra standart
sapmalarla uçlarda yaşadığımız.
Ve sevginin mehtabı ve mihrabı elbet
asılı kaldığımız ömrün de şafağı ve hulasası iken bir bulutlar bir parmak bal
daha çaldığımız ağzına ve işte şerit değiştiren bir gök kuşağı geçişi kolay
gidişi olan ama dönüşü olmayan…
Eski ama ekşimeyen şarkılar gibi
türküler çığırdığımız ve defalarca kurşunlansak da kurşun kadar ağır aşkları
tek yüreğimizde kolaylıkla saklayabilirken…
Ve de yazmanın büyüsü.
Nazı niyazı bitimsiz sevdalı kalemin.
Yanmakla iştigal ve çeperinde
bulutlar elbet doğası yazarın ne çok gel-git ve açmazlarda her kaldığında
bulduğu o çıkış noktası elbet yazmanın da albenisi iken alacalı bulacalı ömrün
aslında soluk ve titrek bir ışık olduğuna dair bir yanılsama ile sonunda
anladığı o ki…
Elbet yazmanın ciddi bir eylem olduğu
gerçeği ve kayıtsız şartsız sevmelerin de meali iken gözünde tüten yazarın
aslında gözünden düşen yaşa aldırış edip mutluluğu ve huzuru duyumsadığı
şatafatlı bir yolculuk elbet mazinin meyvesini yerken günde yarınların da meali
ile d/okunduğu her satırda içten bir sitayiş elbet sadece kendine ne de olsa
yazmadan geçen ömrün hulasasında nice zarar nice ziyan ve işte yazmanın
cazibesi ve büyüsü ile kendine yarattığı o devasa cennet bahçesi.
Ne huri.
Ne hürriyet saklı iken önceki
ömründe.
Cinsiyeti ve hayatı dahi
sorgulanırken önceki hayatında şimdi rastlaştığı güzellikleri ve güzel
insanları öve öve bitiremediği…
Aşkın geçitlerinde kimi zaman
duraklarken kimi zaman bir koşu çıkış kapısına yönelmişken elbette içine
düştüğü aşkın imkânsızlığı ile yazmanın ortak paydada buluştuğu elbet daim
kılmak kalemi vereceği son nefese kadar tutuşmanın ve huzurun da meali ki
yazarın öykündüğü ne ola ki elbet içindeki g/izin peşinde aşkın da hulasası ile
kenetlenmişken kalem ve yürek…