Bir düşe düştü aşk, her yılmaz
coşkuda sen saklıydın, aşk ve her aşka düşen düştü seni g/ördüğüm binlerce
yemin gibi, sevgili ve…
Binlerce yenilgi adeta iç bükey
aynada
Somurtan güneşin güncesi o devasa
izdiham
Ve bir satır aralığında cereyana kapıldığım
Ölümüne sevip
Ölümüne bahşeden her rüyada saklı düş
kayıtlarım:
Bir çeperin çengisi
Aşkın yürekten ırak bekçisi
En güzeli idi işte o cennet bahçesi
Eline dokunmadan seni severken.
Gözlerimde tutuklu yaşlar
Firar
Etti ansızın bir düşbaz cenneti ki
arazda saklı
Göğün de firarı kendinden:
Aşkın idamı kellesi uçan
Cellat
Ve yorgan döşek imgeler
Canhıraş bir feryat
Kambersiz mi olmalıydı bunca hüzün?
Bunca öğün arası
Dişlediğim acılar gibi
Düşlediğim gölgemde saklı
Binlerce detay ve maruzat
Cepkeni yıllanmış duyguların
Cengâver sevdası mevta yüreklerin
Ölümle izdivaç adeta:
Kürediğim her düş
Kardığım her geçit
Künyemde saklı bir isim ki
sözcüklerin
G/izlendiği
Bir buhran
Bir hümayun
İki yakası bir araya gelmeyen şehir
ve şair
Olsa olsa hülyalı gözleri İstanbul’un.
Tezat bir iklimde
Savrulan ve yurdundan sürülen
düşlerim
Ne çok yeis hıçkıran
Belki de devasa bir iz kundaklanan
Ve işte sevdalı reis
Aşka ve sözcüklere kurban
Ettiği
Yüreğinden çıkmak bilmeyen bir güç
Elbet aşkın firarı
Sözcüklerle şairin idamı, imtihanı.
Gel-geç olmayan bir sevdada yaptığı
son rötuş belki de
İçine saklandığı o istiridye
Düş gücüne yenik düşen şair ve
yazdığı her dize
Bir koşutsa aşk ne gam…
Bir riya ise şahitliği düşlerin:
Elbet yazılmadı henüz son ferman
Kekremsi bir gülüş kundaklanan
Son gülendi madem iyi gülen
Son dizeye de koymadığı noktayı
Bir çırpında sildi kalem
Aşka selam veren geceye yaraşan
Bir caka ki
İliklediği her düğme kopmadan
Şiirin ruhundan…