aşikar bir zamana medyunum zahiri cihetlere kenetli
fıtri rengini bırakırken güneş nur ırmağı akşam çağlayanından dökülürken
zevale doğru akan sır benim
hançerlerin murassa kınlarında paslanmaya yüz tutmuş
mana denizine susamış merhalelerde
sancıma ilaç
yanık yerime merhem
ter-ü taze mercan benim
izahlanmış kentin uzak diyarlarında
şerefelerinde mahyaların yandığı
tanıdık bir ses
parılcaklı bir ışık
fecre el sallayan rana benim
*
alacalı ufuklarda bin güneş şavkı arzuların ilk sabah nazı tazarru ederken
çorak kırlara inerken rüzgar niyazı
bin şuur ile dirilen bahar benim
pencereme müptela divane gecelerde toprağın üzerinde vuruşur parıltılar
kopar kızılca kıyametler
rengi soluk
cezbesi yitik yıldırımlar
ateşe , suya perde çekerken
gözden düşen birkaç damla yaş benim
*
teheccütten arta kalan saatlerde
duman rengi bir lekeye dönüşmüş harflerim
ayrılmış, dağılmış.
bahtiyar esintilerle yoğrulmuş sözlerden
peydahlanan gizemli zi-şan benim
gök kapıları açılırken
tutuşurken yürek muştuları
gün batığı dalgalar sahillere vururken
parmak uçlarından dökülen ilticalarda
bismillah diyen nefs benim
hu Allah diyen niyazdar benim
*
kendi hükümdarlığına karışır nefes
rıza ülkesinin son yolcusuyum
solgun bir gölgenin aynısıyım
bir eski zaman hikayesine benzer bin kez leylaya aşık
mecnun denilen kays benim
hiçbir kıpırtısı olmayan göller gibi durgun
akıntı yok ,dalga yok
derin bir esaretle esir
gözlere ışık
sancılara derman
göğüs boşluğunda çarpan can benim
redfer