Düş taksimlerinde saklı öğretiler ve hüznün düşündürücü nüktesi ve işte yokluğa rağbet eden bir varlığın izafi gülüşü ve teessüf edenler belki de hiçliğin kıyımında dolan odaya o sedef yürekli ay ışığı.

Bilemezler neyin ne olduğunu hele ay ışığında şenlenen bir karanlığın müdavimi olduğumu da bilemezler.

Parça tesirli bir bomba etkisi yaparken yalnızlık ve çılgınlığın mağduru iken karartılar.

Renklerin dokusu ve gülüşü ve izahı olmayan soluk ve küf kokan odalar oysaki asılı kaldığımız bazen bir aşk bazen bir arya bazense izahı olmayan acılar.

Mantomu saklamışken kışlıklarımın yanına ve ben hala yaz modunda iken ve işte düşler türüyor kükreyen sesleri bastırıyor sessizlik ve kocaman bir bahçede koşturuyor çocukluğum ve tabanlarım ateş gibi ter içinde alnım ve sırtım.

İçimdeki yalnızlığı çimdikleyen bir ateş böceği yoksa uç uç böceği mi?

Bilemem asla bilemem çünkü tek bildiğim böcek canım kadar sevdiğim kelebek ve kelebek ömürlü oyunlarım düş taksiminde gerçekleri unuttuğum en çok da acıtan gerçekler…

Tortusu düşlerin ve kocaman bir büfede saklı anılarım üstünü örttüğüm bir dolap belki de hayatın peçesi bunca satırda kaybolan düşlerim ve işte sağaltıyorum hayatı sonra da parantez açıyorum.

Soyut bir rahle ve somut bir nesne elbet kalemimle can verdiğim dünüm ve tüketmediğim umudum ve hayallerim…

Bazen ucu yanık mektupların hele ki sahipleri çoktan dünyayı terk etmişken.

Yalnızlığın da sarkacı ve içinde yüzdüğüm kuyu her nasılsa boğulmaktan son anda kurtulduğum.

Yeminim var asla bozamam.

Yamalı bir hikâyem var: yaz, yaz bitmeyen.

Yarenlik ettiğim güzel insanlar var tekini değişmem dünyaya.

Tükenen bir zaman ve de.

Aşkın şahikası iken solan gülüş ve sözcüklerin rabıtası iken içine gizlendiğim koza.

Renklerin de bir sesi var ve kokusu en çok sarıda saklıyım ve sarı benizli bir düşü bir gerçeğe dönüştürmek adına yana yakıla yürüyorum ve yaz ediyorum dünü ve işte göğün örtüsü uçuşuyor aslında uğultulardan alamıyorum başımı ve işte kırıyorum zincirlerimi.

Yoksa ben bir penguen miyim yampiri yampiri yürüyen belki de bir Eskimo öyle ya; buzdan kalelerim ve buz dağının görünmeyen kısmında saklı varlığımın devamı ve işte aramızdaki buzları eritiyorum mutlulukla ve sayacın işlevi asla sonlanmıyor.

Ruhum yoksun ve yoksulu dünyanın.

Dünyalığım.

Matemim.

Sözcüklerim saklı kefenimde üstelik bir tek Allah ile benim aramda ve başım düşmezken öne bazen düşe kalka yürüdüğüm dağ tepe.

Kesitlerde saklı duygular ve duygular örüyorum.

Ruhun tılsımı iken sevgi ve aşkın şiarı iken inanç ve koşuyorum Rabbime.

Tüten dumanı vapurun ve biliyorum ki bu, bir şehir yangını ve şiir yangını olmaya gidiyor bense kala kalıyorum olduğum yerde aldığım bir arpa boyu yol sonra da gelip kuşun biri gagalıyor ve o aldığım yol da güme gidiyor.

Muhatabım olanlar.

Maruz kaldıklarım.

Öykündüğüm ne ki?

Ve sevgiyi ekip evrene biçtiğim nice duygu.

Aşka kanat takan bir kelebek ve ben kelebekleri hep sevip özenmişken ve içimde de sayısız kelebek elbet uçuşan saçlarım ve kaza eseri düşüp de bir çukura hurra çıkardıkları.

Yalanım da yok yarınım da belki de kalan yarımımı asla bulamayacağım ki aramıyorum da ama…

Aradığım bir şey var ki rast geldiğim ansızın.

Arz ettiğim çok şey var ki talebi olmayan ve işte arz talep dengesi değişiyor ve değişmeyen sadece benim.

Yemenim yok.

Yamuğum da yok.

Yâd ettiklerim yürek dolusu ve yar bildiğim en çok da yalnızlığın rüyası.

Attığım her çentik göğe ve öğüdünü tuttuğum büyüklerim ve işte elini öpmeyi özledim her birinin ve dokunmak ufacık bir çocuğa bir de nazar duası okumak ama yokum bu gün yoğun muydum sahi bir ömür?

Lacivert bir gökyüzü ve gülüşün örtüsü.

Sabrın sınandığı ve zafiyetlerimi yok saydığım belki de yok sayıldığım ama var olmanın da ta kendisi iken sevmelere doyamadığım ve şiarı ömrün aslında şairi yalnızlığın aslında ket vuran acılara aslında şerh düştüğüm günün her hangi bir vakti…

Şimdi sekiyorum.

Gözüm de seğiriyor üstelik kalp gözüm.

Layığı ile yaşamak mı? Ki olmasın da kimsenin şüphesi…

Kandiliniz mübarek olsun…


( Hayırlı Kandiller Şükür Kavuşturana... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 28.10.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu