Dar yakalı bir hüzündü öncesine
mahcup bir edayla bakan belki de vakur bir yıldızdı aşkın diğer adı hele ki
düşkünlüğü hayata ve umuda aşikâr ve sözcüklerle çevrildi hüzün ama yetmedi:
körüklenen ömrün kör kütük aşığı kalem sınandıkça dirayeti peşin hükümlü bir
buluta bile kafa tuttu ve örttü üstünü sessizce kayıp gitmekte olan günün ki
gün yüzlü bir semanın tek nişanesiydi sözcüklerin verdiği hüküm elbet aşk da
hüzün de sürerken izini kalemin kala kaldığı bir başına ömrün dar cepheli
koridorundan firar etti aslında tek istediği…
Neydi sahi neydi?
Her düşün ön sözü var mıydı sahi?
Günü b/ölen açısız bir acının da
hikmeti.
Zeminde saklı erimiş kar
Zehri ise ömrün
Bir hengâmede düşüp kaldığın
Nihayetinde yolunun düşeceği mezar.
Akasya ağaçlarının gölgesi
Huzur biçen kalemse
Ekini varsa yoksa hüzün
En çok da dikenlerin battığı
Bir yüz görümü varsa yoksa
Aslında hoş görü
Sefasını süreceğin gün mü kaldı?
Güneş bile s/üzgün kışa eşlik eden
Hararetli bir bulut
Ama rahmetini salmayan yeryüzüne
Ufkunda saklı o tutuklu nutku şairin
Semanın iz düşümüne
Serdiği her düşü
Ölçüp biçen kalemin de vardı elbet
hikmeti
Köhne dehlizler
Kördüğüm olmuş binlerce duygu
Aslında huşu yüklenmiş bir cennet
yolcusu
Her nasılsa saklı tuttuğu çocuk ruhu
Dünyanın da cenderesinde sıkışmış
yorgunluğun vuku
Bulduğu bir şiire d/okunmak misal.
Şiir olup da akmak imge imge
Rüzgârın hızından fazla duyguların
Cebbar fısıltıları
Nihayetinde ulaşan Sağır Sultanın
kulağına.
Mesafeler neydi ki?
Uzak ya da yakın.
Aşkın ibaresinde saklıydı hasret ve özlem
Sihirli bir d/okunuş
Aklın kemale erdiği her yaşta
Yasını da yüklenip çıktı mı o yokuşu.
Dingin bir ruhun diviti
Aşkın bitmek bilmez eziyeti
Özleme sirayet eden
Öznesi kayıp bir cümlede saklı
denklem
Yoğurdukça ömrü
Atığı mıydı dünün de?
Uğruna dağlar tepeler aştı bir ömür.
İklimsiz bir sırdaş
Öznesine hasret kayıp yoldaş
Öfke ne ki ya da sitem?
Hüznün bam teline basıp da düşmedi mi
ezelden?
Düşmez kalkmaz bir Allah
İşte çıktık yola yürekte saklı
nidalarla
Aşkın uğruna eridik mum misali
Muma döndük fıtratta saklı tutup
gizemi…
Bir devingen mısra
Bir de hicret ettik mi günden ve
geceden
İthafı sevdalı semazen
En çok da itirafı yalnızlığın
Kayıp bir mizansende saklı sefaleti
sözcüklerin
Büyüdükçe acı ve açı
Uğruna döktüğümüz bunca gözyaşı
Kıblemizde dönenip
Kıyama durduğumuz her ezan vakti
Sadece masumiyete özenip
Bir öz veri ya da ön söz
Bir alın teri bir de elemin arka
bahçesi
Sahi açacak mıydı çiçekler yeniden?
Solmaktansa sönen feri hüznün
Biteviye aşka aş eren bir semazen
Yolculuk meşakkatli
Keşke olsaydı bir el veren
Gün ışığına öykünen gecenin koyu
gözlerinde
Şiir misali yaşayıp sessizce
severken…