Ötesiz bir ülkenin çocuğuydu hecesiz
geçen gözyaşı aslında her heceden kasıt idi yaşın ihbarında saklı o tevazu
kısaca kısacık bir zaman dilimine sığdı yaşam ve öykündüğü sondan değil
başından korkuyordu insan elbet ihsan yüklü bir başkaldırı değil bitişiydi
sözcüklerin aksettirdiği…
Aldırış dahi etmiyorum zemheride ölen
bir kuşun vücudunda saklıyım hem en çok da ötesiz bir hüzünde kaykılan evren
gibi nöbete durduğum her afaki öyküde bıyık altından gülüyor şehir…
Issızlığın menkıbesinde öfkeli bir
şehir.
Şehrin ibaresi iken şiir.
Göğe takılan bakışında ölümün akseden
bir diriliş.
Neyin neyden ibaret olduğu mu yoksa
sebep-sonuç ilişkisi mi?
Ve işte sonsuzluğa rükû ediyor elem
ve kalem.
Bir nazenin masal ki.
Bir rivayetten öte şafakta saklı illa
ki
Kıblesinde aşkın
Maviden gözleri yüreğin
Kelimelerin titrek değil güçlü
gövdesi
Oysaki şairden evvel bir çocuğun iç
sesi.
Her rengin doğasından doğan
Her duanın frekansında saklı güçlü
iman
Bir reşit acı ki yere göğe sığmayan
Ne çok gözyaşı asılı
Aşkın imgelerinde
Göğe çentik atan ölü neferi evrenin
Kandilde hüsran
Kölesi aşkın
Uzanan ellerinde saklı
Yazılmayan her ferman…
Aslında şiirden kasıt
Arz edilen bir ölümden doğan
Yaşam gibi
Öykündüğü şairin
Aslında huzura özlem
Yaşamın da meali
Bu bitimsiz sevda
Kim bilir neyin nesiydi bunca satır?
Renksiz bir hüzün saklı na’şında
şehrin
Şehre beyitler armağan eden
Göğün de menkıbesi adeta
Göğsünde yamalı bir defter
Kardığı her kelime
Yalnızlığına düşkün bir metafor
Bir lütuf ki
Reddi güç kabulü güç
Bir randıman ki
Sadece sessizlik elzem
Elbet hıçkıran bir ünlem
Kaybolan direnç
Ve işte manivelası hüznün
Bitmeyen bir redif
Kardığı her parantez
İçi dolu mu sahi mezarından öte
Sırat köprüsüydü her gece.
Elbet kalemin sessizliğinde
Ölen şair ve yazılmayan her güfte
Bir melodi çalan
Sadece Rabbine ait
Bir kıyım ki vuku bulan
Sadece Mevla şahit
Ve kıyamın öncesi
Ölümün öfkesi
Varlığın ibaresi
Yoklukla sınanan her beşer
Şairden öte
Ölü bir iklimde
Yerle yeksan edilen o varlık ki
Sonsuzluğuna dokunduğu inançla…
Şahlanan imgeler
Kurada çekilen bir sayı gibi
Saymaksa geri
İlerlediği her vakit
Aslında yazılmayan bir akit gibi
Göğü delen bakışlarında hasretin
Yokluğuna öykünen öncesinde
Diri bir rivayet
Ölümse bahşedilen
Yeten sadece O’na dair bir kudret.
Mezar taşında iklimin
Rengi solan bir kilim gibi
Altına şiirin serilen
Her hecede doğmaksa yeniden
küllerinden…