Saatler Okuduğum Anda Duruyordu Yerinde, Dünya Duruyordu Ben
Yürüyordum
Gönlümün dehlizlerinde gönül kapımı hızlı hızlı çalarken
açtım kapısını ben benim, içinde dünde ben saklı olan merhaba nerede kaldın
derken, başım önce bakışlarım bu gibi soğuk, kapıldım dünyanın rüzgârına
diyememenin efkârıyla kenara çekiliyorum ve yazıyorum. Usanmış ben, mazinin
içinde sessiz kalmaktan usanmış ben, oysa ben sessiz kalsın diye değil bazı
gerçekler acı verir görmesin duymasın diye kapısını kapattım, bilmiyor. Okumak
için okula adım attığımda, ders okuma öğrenmek için yardımcı olmayan
öğretmenlerin ailemin hırçın bakışlarından soğuyarak, kitaplara çizgi romanlara
saldım bu ben kendimi, oysa onlar bilmiyorlardı. Bir çarpım tablosunu
öğrenemediğim için öğretmenden yediğim dayaklarla daha da yaklaştım öykülere
çizgi romanlara… Öğrettiklerini sanırken beni kaybediyorlardı, kitaplar vardı
dünyamda ben fazlasıyla okuyordum, sordukları sorular okuduğum yerden hiç
çıkmıyordu nedense!
Saatler okuduğum anda duruyordu, dünya duruyordu ben yürüyordum.
İşte böyle bendim, kendimi yendim, yargılamaları yenemedim lakin okumaya devam
ettim okulu değil, kitapları… Onlar yorulmadan öğretmeye çalışırken ben onlarla
olmaktan yorulmuş, kaçmakla kendime ayrı bir dünya kurmuştum. Onlar bilemezdi
bu dünyayı, üstün körü ezberletmeyle öğrenme sürecini unutarak birden öğrenmeyi
isteyince, bilmezlerdi, aklımdaki jeton kutusu dört köşeydi, yuvarlak jetonu almıyordu,
onlar zorladıkça bir yerden patlak veriyordu ve sonunda paramparça oldu ben uzaklara
gittim, okumadım… Şimdi ki bu günümdeki şevki fark etselerdi, o gün ki okuma
aşkımla yaklaşsalardı profesör olurdum her halde, işte dündeki ben sana bunları
anlatmamak anlatırken acı çekmemen için kapını açmadım.
Sen görkemli bir dünya beklerken aradan geçen kırk yıl sonra
yazmakla vardım bu nedenle sen gör istemedim, süreç zorluydu sıkıntılıydı
görmeni istemedim. Şimdi ısrarlı çalışından ziyade yazmanın şevki ile açtım gör
dedim sen seni yazarken okurken… Bunca yıl seni sessiz bırakmam sessizliğime se
olan yazmayı fark ettiğim yazdığımdan dolayı sana kapıyı açtım. Oysa sana
onlarca mektup yazdım yollayamadım. Okul günlerinde her bir sözcük anlamsızdı
öğretmeye değil dayatmaya çalıştıklarından dolayı, oysa kelimeler sözler
nazikti kırılgan seslerle kırıldıklarını öğretenler görmezken aynı benim okuma
aşkımla, dayatmalı öğrenmeye karşı olduğum, nazik anlatımla anlatmayarak
kaybettikleri için olsa gerek öğretemediler, sonradan öğrendim lakin sonradan
görmüş gibi hiç olmadım.
Gözlerimde hikâye roman okuma aşkı, dayatmalarla dayakla
geçen okul yıllarım ve sancılarım şimdi son buldu hala devam eden okuma ve
yazma aşkımla buluşunca. Gökyüzünde boşlukların içinde kaybolurken kitaplarımla
sözcüklerle kelime ve hecelerle doldurdum çok mutluyum. İşte nazarımda okul
yıllarım sancılı geçti, hikâyeler okumaya ağırda olsa bir iş buldum o çocukluk
yaşlarımda çalışmaya yöneldim, çalıştıkça daha çok kitap aldım okudum okudukça
mutlu oldum.
Ağlamak anladım ki gülmekle arkadaştı, biri gelir kalır gider
diğeri gelirdi, olsun ben böylede mutluydum. Şimdi anladım ki o okuma aşkım
hayatıma yayılan bir açılan kapıydı hala açık duran, onlarca dost kalemle
buluşturan bir kapı… Hiç tanımadığın beni, şimdi sana da tanıtıyorum. İçimdeki
boşlukları yazarak dost kalemlerle doldururken sen kapıyı çalmasan da
açacaktım, tanıştıracaktım.
İlkokuldaki güzel seven arkadaşlarım hepsi bir köşeye
dağıldı, o gülümsemeleri hala gönlümde sımsıcak duruyor. Daha sonrasında o
kadar çırpınmam rağmen sadece bir öğretmenimle buluşabildim, beni anlayan insan
Bekir İlyasoğlu hocamla tanıştım, ellerinden doyasıya öptüm. Yazdıklarımı
okuyunca sevinmişti, okumam için üzerime bir baba şefkatiyle yaklaşmış belki de
başarmıştı çabasıyla… Bunu mektup olarak yazmam gerekirdi sana ta yıllar
öncesinde tamamlayamadım sana güzel olanları biriktirmeden göndermek istemedim
ey ben, şimdi geldin sana itiraf ettim ve sende gördün. Orta okulda çalışkan
arkadaşım o zamanlarda kendini dağın zirvesinde görürken şimdi bendeki hala
öğrenme aşkını görse utanırdı belki de, nasip kısmet bu günlerdeymiş … Neyse
artık baş başayız ey ben gel karşılıklı çaylarımızı yudumlayayım sana
şiirlerimi ve eserlerimin sen kokan sayfalarını açayım.
Mehmet Aluç