Joseph Mengele'nin '' Bunları öldürmeyin.'' Kararı verdiği insanlar ölmüyor muydu?
Ölüyordu. En fazla üç ay içinde onlar da ölüyordu ama onlar zehirli gazla değil bizzat Mengele'nin ellerinde can veriyorlardı. Her şeye rağmen direnip yaşayabilenler ise hayatları boyunca o kampta yaşadıkları acının travmasıyla yaşıyor olduklarına şükür bile edemiyorlardı zira tüm o vahşeti görmüş ve yaşamış insanlar olarak bir hayat sürüyor olmak mı daha kötüydü yoksa ölmek mi, ikisi arasında tercih yapamıyorlar.
Mahkumlar Joseph Mengele'ye ''Ölüm Meleği'' diyorlardı ama aslında o şeytandan daha kötüydü.
Neler mi yapıyordu?
Sadece bir kaç tanesini anlatalım.
Nazi Partisi ari bir Alman ırkı yetiştirme yanında kadınların doğurganlığını da arttırmak istiyordu. Bu bakımdan da kadınlar bol bol ikiz-üçüz, becerebiliyorlarsa dördüz, beşiz doğurmalıydılar ve tabii ki bu dğacak çocuklar sarı saçlı mavi gözlü olmalıydı.
Bu amacı gerçekleştirmek tabii ki tıbbın, dolayısıyla da Joseph mengele'nin görevlerinin başında geliyordu. O sebeple ikizlere saplantı derecesinde önem verdi ve onlar üzerinde deneyler yapmaya başladı.
Mengele ikizlerden birinin kanını ya da organını diğerine naklediyor, onlara tifo virüsü bulaştırıyor bazı organlarını kesiyordu. İkizlerin aynı müdahaleye nasıl tepki verdiklerini öğrenmeye çalışıyordu. Sonra bazılarını öldürerek üzerlerinde otopsi yaparak, iç organlarını dikkatle inceliyordu.
Bir keresinde on dört çift çingene ikizini aynı anda öldürdü. Kloroformu doğrudan kalplerine enjekte etmişti.
Mengele göz renginin değiştirip değiştiremeyeceğini öğrenmek istiyordu. Yani gözleri mavi olmayan bir insanın gözünü mavi yapmak mümkün müydü? Bunu test etmek için Otuz altı çocuğu laboratuvara alarak gözlerine iğne yaptı, boya enjekte etti ve çocukların pek çoğu kör oldu.
Bir SS subayı paraşütle atladığında ne kadar basınca dayanabilirdi? Bunu anlamak için Mengele, mahkumlara SS üniforması giydirip bir basınç odasına sokuyor ve ciğerleri patlayana kadar basınç veriyordu.
Bir SS Subayı Kutupların soğuğa ne kadar dayanabilirdi? Bunu anlayabilmek için mahkumlar içi buz dolu havuzlara konuyor ve donup ölene kadar havuzda tutuluyordu.
Bir bebek annesini emmeden ne kadar yaşayabilirdi?
Bunu anlamak için mahkumların bebekleri alınıyor ve ölünceye kadar bekleniyordu.
Çocuklar içinde deneylerde arzu ettiği performansı gösteremeyenler hemen gaz odalarına gönderiliyordu.
Bir keresinde ikiz kardeşler üzerinde deney yaparken birinin çok güzel şarkı söyleyebildiğini, ötekinin ise söyleyemediğini görünce bunun sebebini anlayabilmek için her iki kardeşin de ses tellerini kesip çıkarttı.
Genç kadın esirleri erkek kardeşlerinden hamile kalmaya zorluyor, sonra bebekleri inceliyordu. Bir keresinde tek dolaşım sistemi yaratmak için ikizleri birbirine dikti.
Bazen İkizlerin anneleri evlatlarını çektikleri acılardan kurtarmak için kendi elleriyle boğarak boğarak öldürüyordu.
Başka bir ikizi anestezi uygulamadan kesti ve organlarını çıkarmaya başladı. Bu arada diğer ikizin hal ve davranışlarını incelemeye başladı.
Tifo ve benzeri virüslere ne kadar dayanabileceklerini öğrenmek için, birçok sağlıklı çocuğa virüs bulaştırıyordu. Pek çok çocuk işkence çekti, sakat kaldı ya da öldü.
Mengele cüceler üzerinde de acımasız deneyler yaptı. Cüce kardeşler üzerinde ırk araştırmaları tatbik etti. Litrelerce kan aldı.
Mahkumların tüm kanını alarak kansız ne kadar yaşanabileceği konusunda deneyler yapıyordu sık sık.
Bütün bu iğrençlikleri yaparken o sapık ve sadist sırıtma yüzünden hiç eksik olmuyordu ve maalesef tek cani o değildi. O kampta, başka kamplarda daha nice caniler vardı.
Diğer bir iki caniyi ve sonlarını gelecek bölümde, Joseph Mengele'nin sonunu ise daha sonraki son bölüde yazacağım inşallah.
(
Sadist Ve Sapık Bir Sırıtış--3. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
6.02.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.