KEMANKEŞ KARA
MUSTAFA PAŞA
Sultan İbrahim'in
saltanatının ilk dört yılında işler tıkırındaydı çünkü Sadrazam Kemankeş Kara
Mustafa Paşa devletin bütün işlerini oldukça güzel bir şekilde
yürütüyordu.
Bu ilk dört sene
içinde Sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa şu faaliyetlerde bulunmuştu:
* Venedikliler’e
birikmiş tazminat borçlarını ödetmek,
*Birkaç yıldır Rus
Kazakları’nın elinde bulunan Azak Kalesi’ni geri almak,
*Lehistan’la barış yapmak
*Avusturya ile
Zitvatorok Antlaşması’nı yenilemek,
*Fransa ve
İngiltere ile eski ahidnâmelerin devamını kabul etmek
*Kaptan-ı deryâlık
makamını da bir yıl kadar üzerine alarak tersane ve yeni gemilerle donanma
gemileri inşa ettirmek
*Defterlere
kayıtlı oldukları halde ocakla ilgileri alakaları olmayan, devletten sadece
ulufe ( üç ayda bir verilen maaş) alan yeniçerileri ocaktan sepetlemek ( Bu
surette yeniçeri ocağının mevcudu üçte bire inmiştir.)
* Eyaletlerde
tahrirler yaptırıp vergileri düzenli hale getirmek
* Para ayarını
düzeltmek,
* Sıkı bir piyasa
kontrolü yaparak fiyat şişirme olayının önüne geçmek ( Narh meselesi )
*Piyasada bolluk
ve ucuzluğu sağlamak,
* Matbah-ı Âmire(
Saray Mutfağı) ve Istabl-ı Âmire’ye( Saray ahırları- At ahırları
) ait işleri de nizam altına alıp tasarrufa gitmek.
Onun bu
faaliyetleri sonunda devlet bütçesi uzun bir aradan sonra ilk kez denk hale
geldiği gibi senede 6000 kese tasarruf edildi. Ama özellikle iki konuya
dokunması etrafında çok fazla düşman birikmesine sebep olmuştu: 1- Saray'da
tasarrufa gitmesi hatta saray mensuplarının ( Ki Valide Sultan da dahildi buna)
Maaşlarının Divan-ı Hümâyûn tarafından belirlenmesi, Sarayın mutfağından
ahırına her biriminde tasarrufa gidilmesi 2- Yeniçeri ocağındaki
beleş ulufecileri ocaktan sepetlemesi, maaşlarını kesmesi.
Bu kadar tasarruf ve saray işlerine dahi bu kadar karışması en çok da Valide
Kösem Sultan'ın hoşuna gitmiyordu. O sebeple görünüşte çok güzel geçinen Paşa ile
Valide arasında gizli bir düşmanlık hasıl olmuştu. Hele de Kemankeş Kara
Mustafa Paşa'nın, Karabaşzâde Hüseyin'in ayağını kaydırmayı düşünmesi, Valide
Kösem Sultan'ı karşı atak yapmaya sevk etti. Bu adam, devlet için
çok büyük hizmetler yapmıştı evet; ülkenin her tarafında bizzat kendi
gelirleriyle sayısız hayır hasenat kurumları kurdurmuştu evet; ama asla Kösem
Valide Sultan'ın yalakası olmamıştı. O halde gözden çıkarılabilirdi. Koskoca
Devlet-i Âliye'de sadrazamlık yapacak vezir mi yoktu?
Kösem Valide
sultan, oğlu Murad'ın son, İbrahim'in ilk sadrazamı olan Kemankeş Kara Mustafa
Paşayı nasıl ekarte edeceğini düşünürken kızı Kaya Sultan iki gözü iki çeşme
annesinin odasına daldı.
-Ne o
kız? Ne zırlayıp duruyorsun anası, babası ölmüş öksüz- yetim gibi?
-Validem, ben
ağlamayım da kim ağlasın? Mustafa Paşa'yı Mısır'a sürgüne
gönderiyormuş ağabeyim.
Kösem Sultan önce
anlamadı. Sevinçle ayağa kalktı.
-Şapşal kız. Daha
Allah'tan ne istiyorsun? Başımızdaki en büyük bela Mısır'a
gidiyor. Bana müjdeye geleceğine ağlıyorsun.
Kaya Sultan daha
da zırlamaya başladı.
-Demek sen de
sevmezdin Mustafa Paşayı? O halde niçin beni onunla evlendirmek
istedin?
Kösem Sultan'ın
başından aşağı kaynar sular döküldü adeta.
-Kız sen, sözlün
Silahtar Mustafa Paşa'dan mı bahsediyorsun?
-Evet validem. Siz
kim sanmıştınız ki?
-Ben Kemankeş
Mustafa Paşa domuzu sanmıştım.
-Allah Allah. Ağabeyim, Kara Mustafa Paşa'yı niçin Mısır'a sürsün ki?
-Sende bunu
anlayacak beyin olsaydı şimdi Mısır'a giden Silahtar değil, Kemankeş Mustafa
olurdu.
Kösem Sultan adı
gibi biliyordu Silahtar Mustafa Paşa'yı Mısır'a sürgüne gönderenin Kemankeş
Kara Mustafa Paşa olduğunu. Öfkeyle bağırdı.
-Demek benim en
has adamımı Mısır'a sürersin ha? Bunun hesabını sana acı ödeteceğim
Kara Mustafa Paşa.
Kösem Sultan öfke
nöbetleri geçirirken Kemankeş Kara Mustafa Paşa, rakiplerinden birini saf dışı
ettiği için ellerini oğuşturuyor ve '' Şimdi sıra geldi şu Cinci
pezevengi ile Yusuf Paşa deyyusuna. Bir an önce her ikisinin de icabına
bakmalıyım'' Diye düşünüyordu.
Gerek Yusuf Paşa,
gerekse Karabaşzâde hem Sultan İbrahim'in hem de Kösem Sultan'ın en has
adamlarıydı. Kemankeş Kara Mustafa Paşa'nın aldığı ekonomik tedbirler özellikle
de bu ikisine akan hortumun kapanan vanası olmuştu. Padişah ve
Kösem Sultan üzerindeki nüfuzlarını kullanarak her an her şeyi
yaptırabilirlerdi.
Ancak?
Ancak Kemankeş
Kara Mustafa Paşa bu sefer sert kayaya çatmıştı. Daha doğrusu Yusuf Paşa'yı
ekarte etmek için oldukça yanlış bir yol tuttu. Günümüz tabiriyle resmen kendi
topuğuna sıktı. Hatta topuğuna sıkmaktan da öte resmen darağacına çıkıp boynuna
ilmiği geçirdikten sonra ayağının altındaki tabureyi tekmeledi.
Defalarca çeşitli
suçlarla itham etmişti Yusuf Paşa'yı. Defalarca Padişaha şikayet etmişti ama
Padişah İbrahim bir türlü ''Alın kellesini Yusuf Paşa'nın.'' Demiyordu. O halde
başka yollardan halletmeliydi yerinde gözü olan bu herifi. Mesela bir
isyan, bir ihtilal esnasında kim vurduya gidebilirdi. Bunun için
kesenin ağzını açmak gerekiyordu tabii ki. Ancak sadece kesenin ağzını açmak
yeterli değildi. Bu konuda güvenebileceği, akıl danışabileceği birilerine de
ihtiyacı vardı. Kim olabilirdi bu?
İyice düşündü, düşündü, sonunda '' Tamam '' Dedi. Kul Kethüdası( Yeniçeri ocağında
subay..Yeniçeri Ağasının yardımcısı.) Hüseyin Ağa... Taa Bağdat seferinden beri
tanırdı onu. Kendisine sadık sözüne güvenebilir bir insandı.
Hüseyin Ağa'yı huzuruna çağırdı. O geldikten sonra da niyetini açık açık ortaya
koydu.
-Hüseyin Ağa !
Sana açık bir sual. Yusuf Paşa'yı nasıl bilirsin?
Hüseyin Ağa soru
karşısında şaşırdı. Acaba ''İyi bilirim mi demeliydi yoksa kötü bilirim
mi? ''
Kara Mustafa Paşa,
Hüseyin Ağa'nın tereddüt ettiğini görünce üsteledi.
-Korkmayasın. iyi
de desen kötü de desen sana bir zararım dokunmayacak. Vallahi ve billahi.
Paşanın yemin
etmesinden cesaret alan Hüseyin Ağa cevap verdi:
-Yaramaz ademdir
Paşam.
-Neden yaramazdır?
-Devlet-i Âliye
için taundan da felaket bir musibettir.
-O halde yok
edilmesi gerekir değil mi?
-Beli paşam.
Ammavelakin Valide Sultan da Padişahımız Efendimiz de çok tutarlar bu hınzırı.
-Peki sence ne
yapmak iktiza eder? Tedbir ne olmalıdır?
-Paşam! Bence bu
ademe karşı bir ayaklanma tertip edip ayaklanma esnasında canını cehenneme
yollamak lazımdır.
-Âlâ.. Ben de
aynen böyle düşünürüm. Düşünürüm de yeniçerinin içine girip '' Şu herife karşı
ayaklanın.'' Demem olmaz elbette.
-Paşam açıkça
söyleyeyim: Siz kesenin ağzını açın, yeniçeriyi ayaklandırmayı bana bırakın.
-Yapabilir misin
bu işi?
-Evelallah paşam.
-O zaman sana yüz
kese altın. Bunu yeniçerilere dağıt ve gerekeni geciktirmeden yapın.
Kapı kethüdası
Hüseyin Ağa yüz kese altını alp Yeniçeri ocağına geldi ve uygun gördüğü
ağalarla bu işi müşavere etmeye başladı. Ancak yeniçeri ağaları da yeniçeriler
de Kemankeş Kara Mustafa Paşaya kızgındılar ulufelerini azalttığı, bazı
dostlarını ocaktan attığı için. Ağaların pek çoğu ''Değil yüz, bin
kese altın için bile Kara Mustafa Paşa lehine kılımızı kıpırdatmayız. Hüseyin
Ağa ! Ne sen bize böyle bir teklif yapmış ol, ne biz duymuş olalım. O yüz kese
altını da Sadrazam Paşa'ya iade et.'' Derken ağalardan Muslihiddin Ağa koşa
koşa saraya gitti ve olanları direkt padişah İbrahim'e anlattı.
Bu arada planının
yattığını anlayan Kemankeş Kara Mustafa Paşa da saraya koştu ve padişaha ''
Beni size karşı dolduruşa getirmek için fitne dolu haberlerle huzurunuza
gelecekler. Sakın inanmayın Padişahım'' Filan dediyse de padişahın içine kurt
düşmüştü bir kere. Bir taraftan devlet işlerinde en ehil kişi olan bu paşayı
kaybetmek istemiyor, diğer taraftan onun gibi bir paşanın dahi saray
entrikalarından geri durmadığına üzülüyordu. Bugün bir paşaya karşı isyan
tertibine girişen paşası yarın kendisine karşı da isyan teşebbüsünde bulunursa
ne olacaktı?
Paşayı '' Merak
etme. Ben olayı tahkik ettireceğim. '' Diye huzurdan yolladıktan sonra kara
kara hep bu sorunun cevabını düşündü: ''Ya yarın bir gün bana karşı da isyan
tertibine girişirse?''
Düşünmesi fazla
uzun sürmedi. Valide Kösem Sultan ve Cinci Hocası ufaktan ufaktan doldurdular
padişahı. Artık kesin kararını vermişti. Azledecekti
sadrazamını.
30 Ocak 1644 de
yani bu başarısız ihtilal girişiminden bir kaç gün sonra Divan
toplantısına başkanlık ediyordu Kemankeş Kara Mustafa Paşa. Padişah İbrahim ise
kafes arkasından dinlemekteydi celseyi. Son zamanlarda Osmanlı
padişahları artık bunu bile yapmaz olmuşlardı ama İbrahim'in o gün dinleyeceği
tutmuştu her nedense.
Padişahın kafes
arkasında olduğunu biliyor muydu bilmiyor muydu bilmiyoruz ama Kemankeş Kara
Mustafa Paşa divandaki diğer vezirleri, divan üyelerini adeta kırıp
geçiriyordu. Bağırıyor, çağırıyor, hakaretler yağdırıyor, azarlıyordu. İşte tam
o anda toplantı yapılan salona ( Kubbe altı) adeta bomba düştü. Padişah
İbrahim hışımla içeri girmişti.
- Ulan ne bağırır
çağırırsın bre dürzü?
Kara Mustafa Paşa
dondu kaldı.
-Şeyy Hünkarım.
-Ver ulan
mührü. Azlettim seni.
Kemankeş Kara
Mustafa Paşa sadaret mührünü padişaha uzattı.
-Şimdi derhal
defol gözüm görmesin seni. Hakkındaki hükmümü daha sonra vereceğim.
Konstantiniyye'den bir yerlere ayrılmaya kalkayım demeyesin.
Yılların anlı
şanlı serdarı Kemankeş Kara Mustafa Paşa '' Ya Rabbi şükür. Buna da
şükür. Kellemi de aldırabilirdi. Öyle görünüyor ki basit
bir sürgünle kefeni yırttık'' Diye düşünerek çıktı Kubbe Altından
ve kendi konağına gitti.
Öldürülmekten
kurtulduğunu zanneden Kara Mustafa Paşa gece karanlık çöktükten sonra konağının
saray bostancıbaşısı ( Padişahın ve sarayın özel korumasını yapanlara bostancı
denirdi. ) ve beş yüz adamının konağı kuşattığını görünce durumun hiç de
zannettiği gibi olmadığını anladı. Hemen kılık değiştirip eve
misafir gelmiş biri gibi çıkmak ve kaçmak istediyse de bostancıbaşı ve adamları
numarayı yemediler ve o gece Kemankeş Kara Mustafa Paşa boğularak öldürüldü.
Padişahın onu neden hemen divan toplantısından sonra öldürmeyip bunu gece vakti
yaptığı hiç anlaşılamadı ve olayda Kösem Sultanın parmağı olduğu iddia
edildiyse de net bir delil yoktu bu konuda.
Cesedi bizzat kendisinin yaptırdığı mezarında defnedildi.
Velhasılıkelam
Kemankeş Kara Mustafa Paşa ava giderken avlanmıştı ama şurası de kesindir ki
onu öldürtmek Padişah İbrahim'in yapabileceği en büyük hata idi.
RESİM: Kemankeş kara Mustafa Paşanın yaptırdığı pek çok eserden sadece biri olan Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii ( Sıvas- Yıldızeli )