Bilmem içinizde “The Exorcism Of Emily Rose”. Adlı filmi izleyen oldu mu?

Bu film Türkiye’de ‘’Şeytan Çarpması’’ adıyla gösterime girmişti. 2005 Yılı yapımı bir filmdi yanlış hatırlamıyorsam.

Evet filmin adından da anlaşılacağı üzere bu bir korku, dehşet ve gerilim filmiydi ama aynı zamanda bir vahşet filmiydi. Asıl ilgi çekici tarafı ise filmin tamamen gerçek bir olaydan uyarlanmış olmasıydı.

Filmde ‘’Emily Rose’’ olarak canlandırılan kişinin asıl adı Anneliese Michel di. Hastalığı ise ‘’ Meryem Ana Sendromu gibi görülüyordu.

Bu arada Meryem Ana Sendromu nedir kısaca özetleyeyim:

İnsanın kendi varlığını dünyadaki tüm kötülüklerin sebebi olarak görmesi, bu yüzden de tüm acı çeken insanların acılarını yaşamak için elinden ne geliyorsa yapmasıdır Meryem Ana Sendromu. Filmdeki adıyla Emily Rose, gerçek adıyla Anneliese Michel de filme göre böyle bir hastalığa yakalanmış ve mesela tren istasyonunda uyuyan uyuşturucu bağımlıları ile birlikte soğuk betonlar üzerinde yatmıştı. İyi de neden böyle bir hastalığa yakalanmıştı?

Bir Alman ailesinin kızı olan Anneliese Michel’ın anne ve babası koyu Katolik idiler.

Okul hayatında oldukça başarılı olan Annelise'nin hedefi öğretmen olmaktı. Kendisi gibi güler yüzlü insanlar yetiştirmek istiyordu. Ama üzerinde ailesinin baskısı her gün biraz daha artıyordu çünkü o artık bir genç kız olmuştu ve erkeklerin ilgisini çekiyordu. Dahası onun da ilgisini çeken erkek arkadaşları vardı. Daha doğrusu bir erkek arkadaşına aşıktı.

Evet, bir erkek arkadaşına aşıktı ama annesi – Kendisi henüz nişanlıyken ilk çocuğunu doğurmuş olmakla birlikte- kızına böyle bir arkadaşlığı yasaklamıştı. Evlenmeden bir erkekle arkadaş olmak da ne demekti?

Bu arada demin bahsettiğim - annesinin henüz nişanlı iken dünyaya getirdiği 8 yaşındaki- kardeşi Marta ölünce Anneleise tüm suçu kendinde buldu. Bir erkekle arkadaşlık kurarak kötü bir şey yapmış, bunun sonucunda da kardeşi ölmüştü. Bu onun için büyük bir şok olduğu gibi hayatının bir kabusa dönmesinin de başlangıcı oldu.

İlk krizini on altı yaşındayken yaşadı.

Artık vücudunda kasılmalar oluyor, doğru düzgün bir şeyler yiyip içmediği için gün geçtikçe zayıflıyordu. Bir genç kızdan ziyade mezardan fırlamış bir hortlağa dönüşmüştü adeta. Annesi ise en başından beri ya elde tespih dua ediyor, ya da ‘’ Böyle yaparsan cehenneme gidersin’’ Diye korkutmak suretiyle kendince kızının aklını başına getirmeye çalışıyordu. Ama Anneleise giderek daha da kötüye gidiyordu.

Sonunda doktora müracaat etti aile. Anneliese doktorlara iblislerin kendisiyle temasa geçtiklerini anlatıyordu ve bu arada halisünasyonlar görmeye başladı sık sık.

Bir taraftan halisünasyonlar bir taraftan kasılmalar karşısında doktorlar türlü ilaçlara ve psikolojik yöntemlere baş vursalar da bir ilerleme sağlayamıyorladı. Zaten bir müddet sonra hastalığa teşhisi koydular: Epilepsi.

Doktorlara göre Anneleise’in derdi epilepsi idi. Verilen ilaçları düzenli olarak kullanması gerekiyordu

İyi de ilaçlar neden fayda etmiyordu? Anneleise neden yemeden içmeden kesilmişti? Neden halisünasyonlar görüyordu? Neden İblislerden, doğa üstü varlıklardan bahsediyordu?

Aile, doktorların ve tedavi metodlarının bir işe yaramadığını düşündü ve ilaçları kesti. 

Koyu Katolik aile sonunda buldu kızlarının derdini (!) Kızlarının içine şeytan girmişti(!)

Evet, kızlarının içine şeytan girmişti zira Anneleise artık hiç kimsenin bilmediği ve anlamadığı bir dilde konuşuyordu.

Aile doğrudan doğruya kiliseden yardım istedi.

Şimdi sıkı durun.

Modern Avrupa’nın en modern kurumu olan Papalık’ta bir şeytan çıkarma birimi vardı ve bu birim o güne kadar pek çok şeytan çıkarma ayini yapmıştı.

Katolik rahipler Anneliese’yi gördükleri anda ‘’ Tamam’’ dediler. ‘’Tam bize göre bir iş. Evet, bu kızın içine şeytan girmiş.’’

Sonra başladılar şeytan çıkarma ayinlerine. Lakin her ayinde ya da şeytan çıkarma seansında Anneleise’nin krizleri, çırpınışları ve tabii ki ızdırabı daha da arttı. Öyle zamanlar oldu ki üç güçlü kuvvetli erkek Anneleise’yi zapt edemedi.

Ama rahipler kafaya koymuşlardı: O şerefsiz şeytan zavallı kızın içinden ya çıkacaktı ya çıkacaktı.

1975-1976 Yılları arasında on ay içinde Anneleise’ye 67 kez şeytan çıkarma ayini uyguladılar; 600 kez kızcağızı o halde Yüce Tanrı huzurunda diz çökmeye zorladıkları için dizindeki bağlar koptu.

Bu arada Anneleise beslenme bozukluğu ve diğer tüm etkenlerin de tetiklemesiyle zatürre oldu.

Takvim yaprakları 30 Haziran 1976 yı gösterdiğinde rahipler 67. Şeytan çıkarma ayinini düzenlediler ve nihayet şeytan Anneliese’nin vücudundan çıktı (!) 

Evet, Anneleise henüz 23 yaşındayken 30 kilo bir bedenle bu dünyayı terk edince haliyle o şerefsiz şeytan da kızcağızın vücudunu terk etmiş oldu(!)

Rahipler tüm seansları kaydetmişlerdi. ( Eğer ‘’Ben korkmam.’’ Derseniz o seanslardan birinin ses kaydı aşağıda)

Ha unutmadan.

Bu olayın ardından Anneleise’in anne ve babası tutuklandılar. Rahiplere ise altı ay hapis, üç sene gözaltı cezası verildi. Papalık böyle bir durumdan haberdar olmadıklarını söyledi.

Peki Anneleise Michel’in ölüm raporunda ne diyordu doktorlar?

Doktorların açıklamalarına göre; iç organlarda herhangi bir bozulma yoktu fakat epilepsi krizleri kontrol altına alınabilecek iken, ilaçların bırakılması ve ayinlerin stresi genç kadını çok daha korkunç bir psikolojiye sokmuştu. 
&autoplay=1/?autoplay=1&mute=0" allow="autoplay" frameborder="0" allowfullscreen>
( Şeytan Çarpması başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu