Çan eğrisi gizemin
Sancılı mevsim,
Ah, sevgili!
Ölüm öncesi serinliği cennetin
Kulluğuma binaen
Giyindiğim fıtratım
Fırtına öncesi sadık kaldığım kadar
sessizliğe
Semazen eteklerinde evrenin
Ayaklarım da dolanırken birbirine.
Recim edilen sözcükler
Her fasılda her hasılada
Yüreğin kubbesi çizdiğim ellerimle
Ellere kızgınlığımdan öte
İçimdeki mizaç ve çocuk
Bazen şakıdığım
Bazen yağarken için için kuruduğum
Yetmedi mi sahi?
Dünya gözüyle ne gördümse
Vakıf olduğum aşkın da muhtırası
Yoksa nasıl saklı tutardım varlığı
Azabın kıyısında
Sevdiğim kadar özgürlüğümü
Kabullenmekse
Kısıtlanan hürriyetim
Günden güne uzaklaştığım
Haletiruhiyesi mevsimin
Çıra gibi yandığıma binaen
Şükürler olsun ki öldürdüğüm nefsin
Kalmadı tek hatırası geride.
Havsalamdan taşan her hece
Ördüğüm acıyla nice bilmece saklı
içimde
Hicvinde göğün
Tanrısı gölgelerin
Uzak kaldığım kadar iblisten
Şerrine lanet okuduğum o karanlık
dehlizden
Sızan tek ışık
Elbet umudun feri tüten gözlerimde…
Allah Aşkı ile yanmanın meali
Kırparken hüznümü hecelere
Hüzünlü kalbime ise tek sahip çıkan
Mevla’mda saklıyım ben
İçim ve dışım
İçten içe acıyan bir yaprağın
damarlarına
Damlayan rahmet gibi
Boca ettiğim umudun katık ettiği
Her nefesi saklı tutarken satırların
arasında
Bak, doğdum yine güneş gibi.
Gücüme gitse de yetimliğim
Başımı okşayan Peygamber Efendim
Uzaklardan çağıran
Yakın bulduğum illa ki aşk ve iman
Bir renksem yedi renk
Bir ışıksam enginlere denk
Bir hatıra isem sevdiklerimin
kalbinde tek katık
Yalnızlığıma sadık
Ama en çok Rabbime
Kıvançla yaşar ve severken
Koşmaksa cennete
Sabır ettiğim kadar dünyanın yanan
meşalesinde