Çakıl taşları ile irdelenmişti sahil.
Yakamozların çığlığında büyüdü aşk ve
şair.
Düşlerdi sekant kadar kısa
Hayattı ayaklarımızı uzattığımız
yorgan kadar uzun.
Derinlerdeki o fısıltı
Çemkiren denizyıldızı
Büyüyen gözleri okyanusun
Aşkın nidalarına serili esinti.
Göksüz bir yeryüzü mü asla?
Nur yüzlü teyzemdeki huzur?
Asası aşk
Aşikâr olansa inanç
Sevgiyle topladığı çakıl taşı ve rüzgâr
Esnerken içimdeki dehlizde
Esemediğim kadar hızlı ve coşkulu.
Düşler ektiğim.
Saçlarımı kestiğim
Aklım mı kısa yoksa eteğim mi uzun?
Dimağımda kayan yıldız
Teyakkuzda mehtap
Bense ılıman bir mevsim kadar…
Ah, içimdeki Şems.
Piri aşkın
Suretinde huzur ve esinti
Mavilerden düşler ördüğüm
Matemi içip meramımı g/izlediğim.
Hüzünbaz bir çelişki
Toynaklarında asılı hazan
Hüzne mazhar
Gel gör ki layığıyla yaşayıp…
İnsan olmanın hikmeti
Erdemi göğün
Ayak izinde yeryüzünün
Askıntı bir rüzgâr
Aynada saklı aynam
Gönlümdeki hicran.
Yok, be azizim
Azıcık dokunmaksa yaraya
Yâd ettiğim dünün kayrasında
Bir gidip geldiğim.
Kaybolabilirim ansızın
Kaybettiğimse dün gibi
Göğsümü gere gere yaşadığım
Etme bulma dünyasında sabrımı
kolladığım
Emanetse canım
Mesaisi bitmedi henüz bu nazın
Niyazım saklı yukarıda
Varacağım en tepe nokta
Ne dağım ne dağladığım
Ne de bir ağım kendime yakalandığım
Rengim mavi
Mısralarım gizemli
Kimi sevdiğimi söylesem
Kıyamet kopar mı sahi?
Mecazidir benim aşklarım
Sır yüklü seyyah telaşlarım
İndinde mevsimin bir gök taşı iken
İçime düşen her zerre
Kurak toprakların suya hasreti gibi
İzindeyim sevginin
Gizimde saklıyım ve metanetli
Sormayın da kimim ben hani?
Mazbut ve aşikâr olan
Meali inancın deminde sevgiyle can
bulan
Üstüne de ektiğim umut denen serpinti
Var mı benden mutlusu
Dünyanın en telaşlı en coşkulu sakini
Varacağım nokta çoktan belli…