Tanımlanamaz asla da tanımlanamayacak
sözcüklere hükmettiğim zamanlardan geliyorum ve yüreğin dikili na’şı…
Ah, sedası bol gülüşler:
Meftunu olduğum mehtap
Ellerimi yıkadığım yıldız tozları,
bayım:
Semaverin içinde saklı demi
Ben de saklıyım en derinde
Telaffuzu yok içimdeki iklimin
Nidalar ektiğim
Satır araları sığındığım gizemin
Tortusu belki de uyumuş düşlerin
O pembe mavi dokusu.
D/okunmadığımdan belki de
Sınandığım yer gök tabiri caizse
Öykünmediğim kadar insanlara
Öldürdüğüm nefsimin de çoktan çıkmışken
kırkı
Kırkladığım sözcükler
Bense seyyah bir imgede sızan güneşin
Gülümseyişine tav olmuşken
Taradığım elbet iç sesim ve mazim
Tarandığım hece hece
Ah, işte içimde saklı o kilitli
çekmece.
Umarsızım artık, bayım
Uyuttuğum gölgemle de barıştım madem
Ve bahşedilen bana bu aşk ve dipsiz
matem
Mahrem olansa söylemediğim
Söylencelerin nazarında devindiğim
Kozam ve son kozum sarmalında
şiirlerin
Kime geçer ki nazım, senden başka?
Başat türkülerine eşlik eder başaklar
gibi dolu sarnıcım
Uyumsuz ya da uyduruk aşklar ne ki?
Kekelemeden sevmeli insan illa ki.
Sus pussa zaman ve mekân
Yaralarımın söküklerinden ördüğüm
bunca niyazı
Bilen sadece O madem
Ve işte geldim kondum başucuna
Baş veren umut ve bunca hikâye
Yazmadan geçmek bilmeyen zamanı
Delik deşik eden.
Hazan mahsulü unutulmuşluğumu
Sinemde saklarken
Öğün atladığım bir ömür
Övündüğümse sahiplendikçe
yalnızlığımı
Hem ben hem Mevla’m
Ve işte açtım kollarımı koşuyorum
Nazarında iklimin devasa bir çınar
İçimi boşalttığım her kovukta
saklısın hem sen.
Gözümü sakındığım kadar sevecen bir
iklim
Olmalı bu yaşam
Döndükçe etrafında aşkın
Ölümsüz bildiğimse dünün na’şı
Bak nasıl da esip gürlüyorum
Sarmalında inancın
Sevgiden başka yoktur sığınağım
Siması tanıdık bak duyguların
Bir ben bir ben daha
Eksilen değil bilakis dolup taşan
Sağanağına yakalandığım
Sonsuzlukla revaçtayım
Semaya göçen bir kuşun kanatlarından
Başka bir şey de değil hani
öykündüğüm
Ve işte aşkın ölümsüzlüğüne attığım
imzadan
İbaret bir ömrü Rabbimdir bana sunan…