Öznesi yoktu günün ne de olsa
hükmeden devinimdi sırtımdaki kanlı bıçak ve aşka düştüğüm…
Gaipten gelen hüznün misafiriyim
Elimde olmadan buyur ettim
Bir içimlik bildiğimdi meğerse ömre
sirayet eden
Yatıya kalan gece ve elem.
Tebeşir tozuydu üstüme bulaşan
Akışkan bir rahmet belki de yaşın
aktığı
Kara tahtada saklı bir özneydim ben:
Öykündüğümdü mevsim
Öldürdüğüm nefsim
Nefessiz kaldığım günü yiten bir
kördüğüm
İçimin manivelası
Aşkın kukuletası
Sancağı mabedim
Matemime âşık bir neferdim ben.
Közümde isyan ve taşkın yüreğin
eşliğinde
Sınır tanımayan bir sevgi ve izdiham
Kapıp da koyuverdiğim mevsimden arda
kalan
Ah, yiten hayallerim
Yetim düşmüşlüğüm ne ki?
Yatırım yaptığımdı vicdanım ve beynim
Nadasa aldığım bir ömür hangi hayalse
Ve işte döküyordum pul pul
Derimin bestesi yanık
Sözcüklerin dağı varamadığım zirvesi
bilinmezin
Şık duransa içten bir gülümseme
Ektiğim sevginin de rahmeti
Ve bıçkın bir rüzgârdım ben
Savrulduğum ne ki?
S/avunduğum elbet aşka özlem.
Na’şı kayıptı mazimin
Nesri yitikti yüreğin
Esir düştüğüm şiirler
Katık bildiğimse varsa yoksa sevgi
Ah, sevgilinin koyu gözlerinde
kaybolduğum
Parmak arası yalnızlığımla ihya
ettiğim
Mevsimin kürediği gün ve gece
Sökün eden ansızın
Sökülense yerinden
Varsa yoksa yürekte biriken
Hüzün bohçam ve sandığım
Sanmadıklarıma dahi sandığıma
tıktığım.
Buruşuktu ömrün kumaşı
Sildiğimse gözyaşımı
Mendilim ve mealim
Menfaat gütmeyen yürek sesim
Meylettiğimse sadece insan sevgim
Şiar edindiğim Rabbin kutsadığı
varlığım.
Dökümlü eteklerim
Devirdiğim heceler
Kaybolduğum aşkın buhranı
Buğrası mı yalnızlığın yoksa boğan?
Beylik değildi hüznüm
Hazan çeşmem ve gölgem
Baş koyduğum yoldan dönmek yoktu
madem
Ne çıkar aşkın müptelası sözcüklerim
yanarken için için
Diken diken eden şu rüzgâr bir de
nemi gecenin
Namımsa çoktan alıp yürümüşken…