İlahi bir düş olduğunu bilmekteyim:
bazen tebessümler ektiğim gök kubbe en çok da yalnızlığın duvağı ve alnıma buse
konduran müstesna bir iklim var olduğuma hükmettiğim elbet aşkın çırası sönük
arazide soluk tenimde sindiremediğim kadar acıları ama lala gibi açıldığım lise
yıllarım oysaki neşe ve sevgiydi beni coşkuyla ödüllendiren evrenin de kat
izinde saklı tuttuğum masum masalım.
Manidar bir gülüş manen kendimi
adadığım
O İlahi Hazne
Sevgiydi madem en değerli hazine
Gökte saklı kırık kiremitler
Gönül koymadan d/okunduğum her renkte
saklı
Mevcudiyetim.
Dikiz aynası dünün
Diviti tükenmeyen gönlümün
Darağacında sallandırıldım dünümse
Gün yüzüme konan bir gölgenin
nezdinde
Sürüklese de beni yerden yere.
Sandığımda saklı hayallerim
Kıyama durduğum her ezan vakti
Bazen konduğum düş parantezlerine
Konduramadığımsa ihanet ve cehalet
Ben ki korkmadan sevdim ve öğrendim
bir ömür
Konduğum o lahza
Koynumda saklı vicdan ve vefa
Bazen ifa edemediğim
Lakin maruzatımı sunduğum temkinle
Severken
Tembihliyim hem ben büyüklerimden
Büyüttüğüm değil gözümde
Büyülendiğim sevginin her zerresi
Zerre şüphe yok kendimden
Hep de böyleyim işte ben ezelden.
Endamlı olandır yüreğim
Korkmadan başım dik arşınladığım
Belki de arşın merkezi arz ettiğim
Yanık sesi türkülerin
Yazdığım büyülü nesirlerin
Esaretimse umuda ve huzura
Huzuruna çıktığımda günün
Delişmen mizacım ve illa ki kendime telkin
ettiğim
Elbet yansızlığımla sevdiğim dünya
ahalisi
Yalnızlığımsa bazen batan o
haletiruhiyesi ile
Esintinin dinmediği fırtınalı
gecelerde.
Tütsüler yakmadım
Ağıtlar değildi hem ağırlandığım
Ah etmeden yaşadım madem ve sevdim
Lal satırlarda kıyama durduğum
Hangi vakitse tecrit edildiğim
Hümayunu duyguların ansızın duyduğum
Yankısı ölü mevsimin
Yâd ettiğim nice güzellik resmettiğim
Elbet dokunmak en yükseğe
Yücedir varmak istediğim makam.