Bir düş’ e mahal veren nükteydi,
yokluğun…
Çürük düş yumurtalarında çatlamış
nameler unutulan
Aşkın arka bahçesinde saklı özlem
Peçesine konan güvercinler,
yalnızlığın.
Kör beyitler topluluğu
Kor hüznün arka yakası
Sığınak bildiğim; sözüm ona sırtımı
Dayadığım şiirin ertesi
Bir de aşkın öncesi…
Hazindir makamım
Meramı saklı yüksek voltajdaki acının
Titrettiği göğün kodaman bulutları
Sarpa saran yalnızlık değildir hem
derdim.
Derdest olmuş bir gölge
Günü uğurlayan her yenilgide
Yanılgıya düşmekmiş benimki
Sessizce yâd ettiğim mazinin güftesi
Heceler asılı başucunda şiirin
Harcanan beyitler
Hikmeti vardır olmaz mı hem?
Sapkın gölgeler kaçışan…
Sarnıcı kırık bir düş’ ün bakiyesi
hediye
Yağan nur’ un başımdan aşağı
Islandığım bir yemin gibi işte
Şehrin yüklü bulutları
Her şerde bile saklı iken hayır:
Elbet, hayır diyeceğim bu saatten
sonra
Sınandığıma vakıf
Dökemez de kimse su elime
Sudan sebeplerle terk ettiğim
hayallerim
Üstelik gerçek kıldığı Rabbimin
Şimdilerde tek gerçek benim
Bir de sığındığım iklim:
Hani, hani…
Hulasası dünün
Düş güdümlü bir sessizlik
Maviden yastıklar başımı koyduğum
Tek tanığım tek yakınım Yaratan
Hemzemi geçidinde unutulmuş bir yük
gibi
Sırtlandığım bunca zaman ve yalan
Dökülen kolayca ağızlardan.
Ne nefsime taptım ne birine
Teyakkuzda geçen ömrüm varsın
süslensin acılarla
Açmam da içimi artık beşere
Varsa açılası bir sır
Sırra kadem basmış varlığın
Sadece buruk mealidir hiçliğimin
İç edilesi bunca hikâye ve şiir
İçlenmediğim kadar içtiğim ne ki
zehirli bir gülüşün
Nezdinde…
Akıl melekelerime ve koruyucu
meleklerime
Borçluyum ben yaşadığım cenneti
Olası bir cehennem olsa da dünyanın
tabanı
Tavana zıplarım ben her sevdiğimde
Nihayetinde eriştiğim bir rakım
Latif bir rüzgârla eşleşen içimdeki
çocuğun
Şen sesi.