Miladi takvimin ferindeyim.
Fenni acılar cumhuriyeti göğün tapusu
aşkın ellerinde ve içinde saklı.
Darmaduman edilmiş belki de bir
muamma bazen severken duraksayan bazen öfkeden deliye dönmüşken bir anda mum
gibi sönen bir vaveyla.
Hazanın bütçesinde kayıtlı sırlar ve
hazanın sonuna ilerlerken kışın bekçisi biz soğuktan titreyen yürekler hazır
olda beklemekte.
Semiren mizacı iklimin.
Küheylan söylemler.
Sarkacı kırık bilinmezin.
Manen dolu madden yasak ve gereksiz.
Gerilen teni evrenin bazense geren
korkular belki de eften püften sebeplerle an’ı donduran bir bakış ve işte
nükseden karanlığın ilhamı verilen fetvada saklı gizem gizin de örtüsü iken
elem derken sil baştan hayat oysaki yoran ve kayıp giden zamanın fendine yenik
düştük biz insanlar.
Çehresinde solan bir gülüş mü
tutuklusu sevginin?
Yıpranan bir yürek mi seyyahı
imgelerin?
Çatısına çıktığımız dolunay belki de
dolmamış çilesi yıldız kümesinin ve işte yekten uğurluyoruz Kasımı derken kıpır
kıpır içimiz Aralığı hem kapıda karşılıyoruz hem de boykot ediyoruz eskiyen
yılın bize sunduğu her sıkıntıyı ve düne duyduğumuz özlemle yeni yıla şimdiden
atıfta bulunup dilekler diliyoruz.
Bir renk cümbüşü hayat.
Yoğun bir iksir bazen yoğun bir
hasret ve yoran sözcükler yiten insanlar külüstür motoru düşlerin çoktan stop
etmiş en azından uzun bir zamandan beri hayal kuramadığımdan mı nedir mutluluğu
bir türlü konduramıyorum mizacıma.
Hayallerle yetindiğim ömrün son
birkaç ayı.
Yâd ettiğim mazinin hayal teknesine
su dolup da ansızın batmışken hayal dünyam.
Yampiri zeminlerde, engebeli yollarda
belki de tepesine tırmanmak istediğim en yüksek dağın ancak yamacında
kaykılmışlığım ile sadece gözümü dikiyorum en yükseğe ve en yüksek seste
sesleniyorum içimde yitip giden çocuğa.
Ölü kuşlar saklı torbamda.
Kanatlarımsa kırık ve kanamalı.
Artık kanmak bile gelmiyor içimden ve
boş gözlerle s/üzüyorum etrafımı ve her payıma düşeni boşa alıyorum dolmayan
yüreğimdeki boşluğu acıyla üzen hatıralarla dolduruyorum.
Dün demek gelmese de içimden.
Günde saklı bir güzelliğe rast
gelemediğim için mi nedir hala dünde takılı aklım.
Kurulan geniş sofralar.
Pazar kahvaltıları.
Ailecek gittiğimiz dost ziyaretleri
belki de yine hafta sonu matinesinde güzel bir film seyredecek olmanın verdiği
heyecanla içim kıpır kıpır hayal üstüne hayaller inşa ediyorum dünün mizacında.
Öyle ki.
Film bittikten sonra hayal dünyamda
devamı geliyor filmin ve ben dünyanın en mutlu film kahramanıyım üstelik ufacık
yaşımda biliyor ve hissediyorum aşkın en muhteşem muamma olduğunu.
Sevdiğim biri var ya da yok. Ne fark
eder ki? Ben hayallerimde ve de hayallerime aşığım.
Ünlü sinema oyuncuları ve yeni
öğrendiğim İngilizcem işe yarıyor ve sayfa sayfa mektuplar yazıyorum sayısız
aktöre ve aylar sonra adresime ulaşan imzalı resimleri ve de üç beş satır not
eklenmişken altına.
On beşimde bile değilim ama
hayallerin sonsuzluğunda yoğuruyorum yüreğimi:
Okulun en gözde ve sevilen öğrencisi
olma hayalim.
Soyut bir resimde yer aldığım ve
okulumu ve de sınıf arkadaşlarımı inanılmaz sevip bir o kadar da sevildiğime
inandığım hatta ve hatta emin olduğum.
Günlerim, aylarım ve de yıllarım dolu
dolu geçiyor.
Aklımdan bile geçmiyor her hangi
birinin bana ihanet edeceği.
Sevginin fermanını yazan silik bir
piyonum oysa hatta fildişi tuşlarında duvar piyanomun defalarca aynı parçayı
çalıp sonunda parmaklarım ezberlerken notaları belki de ünlü bir piyanist olma
hayalini kuruyorum.
Derken lisedeki koro günlüğüm.
Müziği seviyorum ve şarkı söylemeyi
de: en çok da grubun ayrılmaz bir parçası olmayı seviyorum ve olduğuma da
inanıyorum.
Öyle ki bir ömür asla ayrılmayacağıma
nasıl da eminim sınıf arkadaşlarımdan ve yıllar hızla geçiyor derken lise sonda
takındığım o inanılmaz tavır elbet hem başımda kavak yelleri esiyor hem de iyi
bir avukat olmanın hayali ile çalışıyorum üniversite sınavına gerçi arada
kaytarmıyor da değilim hani ve iyi kötü gelip çatıyor sınav günü ve hayatımın
ilk hatasını yapıyorum yaptığım kötü bir seçimle asla ait olmadığım bir mesleği
gelip yerleştiriyorum hayatımın merkezine ve de sınav tercih formuna.
Olan bir şeyler var ve ilerleyen
zaman.
Sınıfta nerede ise herkes bir yere
yerleşiyoruz ve işte dananın kuyruğu o gün kopuyor.
Ayrılmayacağımı düşündüğüm nerede ise
herkesten kopuyorum belki de kopmaya mecbur bırakılıyorum.
En yakın arkadaşlarım nasıl da uzağa
savruluyor belki de savunma mekanizması hayat denen çarkın ve anlıyorum ki;
sağlam arkadaşlıklar inşa ettiğimize inandığım nerede ise herkes çıkarı
doğrultusunda sürdürmüş benimle arkadaşlığını.
Kopmadığım bir ya da iki kişi ve
onlarla olan sallantılı birlikteliğimizde söz dönüp dolaşıp bana geliyor ve
koca sınıfın bana oynadığı bir oyuna.
Üzerinden yirmi yıldan fazla bir
zaman geçmiş ve ben yeni yeni anlıyorum sınıf arkadaşlarım adına çok da önem
arz etmediğimi.
Hayal dünyamda mutluluk iken inşa
ettiğime inandığım üstelik hayatın da merkezine yerleşik bir gerçek bildiğim…
Ve film kopuyor.
Daha doğrusu filmin sonu hiç
beklemediğim bir sonuçla beni hüsrana uğratıyor.
Sevginin dilemması.
Sevecen olmamın getirdiği ağır yük.
Daha da beteri kırılganlığım ve
hassas noktam insanlar için bir eğlenceye dönmüşken.
Kasım, kasım kasım kasılırken hazanın
da hükmü doldu işte ve ilk defa bu yılbaşı bu kadar sessiz kalacak evimiz.
Gidenler var.
Gidip de ara ara geri dönen.
Gidenler var ve de üstelik asla var
olmamış.
Gidecekler de var.
Muhtemel olan her şeyin rüştünü
ispatladığı.
Hayal teknem öylesine derine battı ki
ve asla da yüzeye çıkması mümkün değil yeter k ben yeniden eski ben olayım.
Eskiyen her şey ve çoğu hayalim de
ıskartaya çıkmışken…
Yine de belli mi olur hani?