Bir yalnızlığı paylaşıyordum ve
elimde kalan son kırıntı.
Bir kuşun özgürlüğünü yaşıyordum
Belki de korkmuş bir tırtıl gibi
İçime çekildiğim,
Aşktan ve senden çekindiğim.
Sözcüklerimle oynadığım kumar
Başıma dayadığım kalemden damlayan
kan ve Hızır
Gibi yetişen bir şiirin güncesi
Ufaladığım imgeler
Serpilen kar taneleri
Bir de yüreğin bayırındaki rüzgâr.
Gökte saklıydım
Kefenlemediğim nice dize olmuşken
bana yar
Yâd edilesi dünün güftesi
Bazen beyhude geçmişin sillesi
Belki de açık ara farkla kaçtığım uzaklar
Bir buse konsaydı ya tenime
Titrimde saklı hüzün mısraları
Tetikleyen acımı savuran imge imge.
Dolmuştu yüreğin Nisan tası
Tasalandığımdan da değil hani
Aşkın güzergâhı
Bazen sona geldiğim hayatın romanı
Oysaki başındaydım henüz
Sille tokat girişen kaderle
barışmayan yıldızı
Yalnızlığın
Yankısı duyulmadı gitti mısraların
Bir beyit kadar kısa
Bir masalın anlatıcısı adeta
İçimde savrulan seyyah sözcükler
Kıblemin nazarında
Hazır ola durduğum gecenin kalın
lügati.
Gündü öykündüğüm
Gecenin ferinde saklı göğün
Bitmeyen gürültüsü:
Nice kaçkın ruh
Surlarında şehrin vuku bulan
Hasretin dokusu
Bir kale gibi dik ve sağlam
Kelamı yanık kokan
Bir şiirin hikâyesinde kolaçan
ettiğim
Hayatın mimarisi
Tek tek eklediğim tuğlalar
Göğüs kafesimde bitimsiz bir ağrı
Çağrısı ölümün
Çağ atlayan ömrümün
Varsa yoksa hüzün yüklü küfesi
Külliyen yalan, seni
Sevdiğim.
Sancılandığım şiir öncesi
Yemin Billah sensizliğe talim ettiğim
Belki bir yanılgı belki de resti
çektiğim
Aşkın tarifesi
Ne de olsa kaçak yolcusuyum ben
Kaçırdığım trenin
Yük vagonuna sızan bir hırsız
Fani sevgimin külliyesi
Seni sevdiğim kadar çaresiz ve yalnız
Bir rüzgârsam savur beni
Bir şimşeksem düştüğüm ölüm öncesi
Bu hüzünlü aşkın her zerresi
Köpüren beyitlerin öfkesi
Minvalinde yarınların
Miadı doldu bir kez yalnızlığın
Miladım olsun son kez bu şiir
Mizacımdaki hasreti de öğüten
gözlerindeki her yıldız
Şaibeli olsa olsa bilinmezin çehresi
Yeter ki son kez oku yüreğimin
fermanını
Fetva verdiğin değil
Fendisin yenik düştüğüm aşkın her
badiresi