Bir masalın yalnızlığını giyindim ve
sıra sıra masalar masal olmaya muktedir olansa her bir sandalye ve dört değil
iki ayağı var acıların.
Mevsimleri ütüledim ben
Şiirlerden kazaklar ördüm
Adım yoktu benim
Ben sadece küçük bir çocuktum:
Aklımın iplerinde
Seyyah dizeler mandalla tutunan
hayata her bir masal
Aslı astarı olmayan değil
Hikâyesi gerçek olan insanlar
Henüz de girmemişken kabrime…
Uykudan uyanıp da yazmalıyım illa ki yazmalı
masalımı
Misafir eylediğim kuşlar penceremde
Yatıya kalan şiirler
Bazen martaval okuyan insanlar
Bense okur-yazar kimliğimle
Kâh masalın kahramanı kâh
anlatıcısıyım
İçimde kalmadı da artık tek bir ukde
Çünkü gerçek kıldım ben hayallerimi
Duvarı olmayan bir yaşam
Sırça köşkümde geçerken hayatım
Rabbin koruduğu
Sığınağımsa sadece İlahi Aşkın duası
Çeperinde ölümün
Gel gör ki kanlı canlı bir beşerim
Kaydıkça altımdaki zemin
Varsın kaymasın çevresinde dönendiğim
eksenim.
Uydusuyum aşkın ve inancın
Uydurmadığım masalların da henüz
rahminde
Gün doğmadan yazmalıyım da şiirimi
hem de
En güzelini
Dikiş tutmayan yaralarım ne ki?
Dikiş tutturamadığım ömrün ufku ve
utku
Ne geçerse insanın eline
Kimse de beklemesin nutkumun
tutulduğunu
Ama tutuldum ben illa ki tutuldum
Önce aşka sonra hayata ve kendime…
Sözcüklerim ayan beyan anlatır
hikâyemi
Yazdıklarım ne ki yazmadıklarımdan
sorsunlar beni
İçimden sökün etti edecek sözcüklere
Kuru kuruya da sevmediğim yeter ki
Kuram dışı varlığımla
Nal toplasam da kimi zaman
Mayın döşeli bir zeminde sekerim bir
ileri bir geri
Yandıkça için için
Asla da sormuyorum niçin…