ADALET ÜZERİNE FIKRALAR FARKLI ANLATILINCA İŞTE BÖYLE OLUYOR İslam ülkelerinde yaşayıp de çeşitli sebeplerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan Müslümanlar neden bir başka İslam ülkesini değil de Hıristiyan Avrupa veya ABD'yi tercih ederler? Hatta bu ülkelere gidebilmek için ölümü dahi göze alırlar? Bu gerçekten de oldukça kafa karıştırıcı bir sorudur. Öyle ya resimlerden de göreceğiniz gibi aslında Avrupa'nın da ABD'nin de İnsanlık ve İnsan Hakları konusunda sicili oldukça bozuktur. Buna rağmen niçin Müslümanlar bu ülkeleri tercih ederler? Geçenlerde bir akademisyen arkadaşım görev yaptığı üniversitede öğrenim gören yabancı uyruklu Müslüman öğrencilerine ileride ne yapmak istediklerini sorduğunda biri hariç hepsi Avrupa veya ABD ye yerleşip hayatını orada devam ettirmekten bahsetmiş ki ülkemizde dahi ABD veya bir Avrupa ülkesine kapağı atıp orada yaşamak için kuyruğa giren pek çok insan olduğunu biliyoruz. Peki nedir bu durumun sebebi? Yok yok biliyorum. Her biriniz yüzlerce sebep sıralayabilirsiniz ve eminim sıralayacağınız sebepler çok haklı ve doğru sebeplerdir. Ama ben çok farklı bir şeyden bahsedeceğim. Yani mülteci olsun olmasın Müslümanların Avrupa veya ABD de yaşamak istemelerinin çok değişik bir sebebine dokunacağım. Evet... Pek çok Müslüman ( özellikle mülteci) kendi ülkesini terk ettiği takdirde ABD veya bir Avrupa ülkesine yerleşmeyi hayal eder. Bunun sebeplerinden biri de İslam ülkelerinde anlatılan fıkralar ile Avrupa'da anlatılan fıkraların ( Ya da kıssa diyelim ) farklı olmasıdır. [ Bu noktada bir kez daha hatırlatayım: Yazacağım şey elbette ki tek sebep değildir. Bunun bilincindeyim.] Sanırım hiç bir şey anlamadınız. Açıklayayım o halde. Önce bir İslam ülkesi olan ülkemizde herkesin bayıldığı hatta eski cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel'den duyduğum bir fıkra ile başlayayım. Zamanın birinde bir hırsız bir adamın evine balkondan girmeye çalışırken tutunduğu ahşap parçasının kopması sonucu aşağı düşer. Hırsız aşağı düşünce de ev sahibi hırsızı yakalar ve zamanın kadısı Kadı Karakuşî'nin huzuruna çıkartır. Şikayetini anlatır. Kadı ev sahibini dinledikten sonra adamlarına emreder: -Götürün bu hırsızı asın. Hırsız hemen savunmaya geçer. -Muhterem kadı. Asıl ben v sahibinden şikayetçiyim. Balkonu sağlam olmadığı için düşüp kolumu kırdım. Oysa balkonu sağlam olsaydı mesleğimi sessizce icra edip oradan çıkacaktım. Karakuşî Kadı '' Haklısın'' der ve adamlarına emreder: -Ev sahibini asın. Ev sahibi can havliyle yalvarmaya başlar. -Kadı Efendi. Benim ne kabahatim var. O balkonu marangoz yaptı. Sağlam yapsaydı. Karakuşî Kadı '' Haklısın'' der ve emreder: -Gidin o marangozu bulun getirin ve asın. Marangozu getirirler. O da meseleyi öğrenince can havliyle atılır. -Kadı efendi vallahi ben o balkonu yaparken aşağıdan bir kadın geçiyordu. Kadın öylesine güzel bir ferace giymişti ki o feracenin renklerine takıldım kaldım. O yüzden balkona özen gösteremedim. Benim kabahatim yok. Tüm kabahat kadında. Kadı yine '' Haklısın'' dedikten sonra emreder: -Gidin bana o kadını getirin. Kadını getirirler. Bu sefer de kadın konuşur. -Vallahi benim bir suçum yok kadı Efendi. Boyacı olacak alçak benim feracemi bu kadar alımlı ve dikkat çekici bir boya ile boyamışsa benim ne suçum olabilir ki. Kadı bu sefer de boyacıyı çağırır. Zavallı boyacının aklına kendisini kurtaracak bir tane bile bahane gelmeyince Kadı Karakuşî emreder: -Boyacıyı derhal idam edin. Görevliler boyacıyı idam etmek üzere giderler ve az sonra gelirler. -Kadı efendi. Boyacının boyu darağacından uzun olduğu için asamadık. Kadı Karakuşî emreder: -Öyleyse gidin boyu darağacına uygun bir boyacı bulup idam edin. ***** Evet.. Bir İslam ülkesi olan ülkemizde üstelik de eski bir Cumhurbaşkanımızın anlattığı fıkra bu. Şimdi de Almanya'da anlatılan bir fıkraya bakalım: *****
Olay 1506'da Frankfurt'ta kaydedilmiş güya... Bir tüccar 800 lonca kaybeder. Yoldan geçen bir marangoz da tesadüfen bu tüccarın çantasını bulur. Son derece dindar olan marangoz cüzdanı bulduğunu kimseye söylemez ve bu kadar çok para kaybının farkedilmemesinin mümkün olamayacağını düşünür. Sahibi bu parayı mutlaka arayacaktır.
800 lonca ne kadardır? O zaman, 40 lonca ile iyi bir at satın alınabildiğine göre demek ki yaklaşık 20 at alacak kadar bir paradır.
Bir gün marangoz kiliseye gider. Rahibin, Frankfurt'a gelen bir tüccarın 800 lonca kaybettiğini ve bulanın 100 lonca ile ödüllendirileceğini duyurduğuna şahit olur.
Bunun üzerine marangoz parayı getirir ve Rahibe teslim eder. Daha sonra tüccar gelir ve çantayı alır. Ancak marangoza, vadetmiş olduğu 100 loncayı ödemeyi reddeder. Marangoza 5 lonca uzatır. Marangoz tüccara sözünü tutmasını söyler. Açgözlü tüccar, vaat edilen 100 loncayı vermemek için cüzdanında 800 değil 900 lonca olduğunu marangozun çantadan para aldığını iddia eder. Rahip, marangoz için ayağa kalkar. Marangozu tanıdığını ve onun dürüst bir adam olduğunu asla böyle bir şey yapmayacağını söyler. T Tartışma kızışır. Rahip, tüccarı ve marangozu Frankfurt mahkemesine götürür.
Hakim süreci başlatır. Tüccara, İncil'e elini koyarak 900 lonca kaybettiğine yemin etmesini söyler. Tüccar tereddüt etmeden elini İncil'e koyar ve yemin eder. Yargıç, marangoza 800 lonca bulduğuna yemin etmesini söyler. Marangoz da elini İncil'e bastırarak yemin eder.
Herkes merakla hakimin kararını beklemektedir. Hakim her şeyin gün gibi açık olduğunu belirterek, “Marangoz 800 lonca buldu ve tüccar 900 lonca kaybetti. Yani marangozun bulduğu kese tüccarın değil. Dolayısıyla marangozun bulduğu para, sahibi çıkmadığına göre Marangozun kendisine aittir. Tüccar ise kaybettiği 900 loncasını aramaya devam edebilir” ,kararını verir.
Fakir bir marangozun haklarını reddeden cimri bir tüccar adil bir yargıç tarafından cezalandırılmış ve bu olay Frankfurt tarihine geçmiş imiş (!) ***** Şimdi siz bana söyleyin değerli dostlar. Siz olsanız adalet denince Karakuşî Kadının yediği haltın örnek olarak anlatıldığı bir İslam ülkesini mi tercih ederdiniz yoksa Frankfurt Mahkemesi Hakiminin uyguladığı Hz. Ömer'in adaletinin anlatıldığı Almanya'yı mı? Peki yukarıdaki resimler? Vallahi ABD olsun Avrupa olsun nasıl beceriyorlarsa unutturuyorlar. Biz Müslümanlar ise kendimizi yerden yere çalmak ve kötülemek için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz.
( Adalet Üzerine Fıkralar Farklı Anlatılınca İşte Böyle Oluyor başlıklı yazı Sami Biber tarafından 11.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu