'' Şamşart ne ? '' Diye soracaksınız mutlaka yazıyı okumadan. Hemen söyleyeyim: O benim Türkçemize kazandırdığım bir kelime. Manası '' Çok şart- Çok acil ve ivedilikle şart ''
Bizim zamanımızda da günümüzde de bir ülkenin kalkınmasının temel taşı olan eğitimde o kadar büyük yanlışlıklar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor ki hayret ediyorum. Oysa ünlü bir düşünürümüz sık sık vurguluyor ’ Eğitim şart ’
Eğitim şart da balık en baştan kokuyor.
Geleceğe hazırladığımız çocuklarımızı okula adım attıkları andan itibaren kaba-saba, hoyrat, hatta tam bir maganda olarak yetiştiriyoruz ondan sonra da ’ Kadına şiddete hayır’ diye feryat ediyoruz.
Bizim zamanımızda ’Uyu uyu yat uyu’ vardı. Öğretmenimiz başlardı: ’ Çocuklar, hep birlikte okuyoruz: Uyu uyu yat uyu ’ elli-altmış kişi hep bir ağızdan aynı şeyi söyleyince hipnoz seansındaki vatandaş misali uymaya başlardık. Uyumaya o kadar alıştığımız için de o devirlerde kalkıp kadın dövmeye üşenirdik.
Bir diğer derdimiz de bal dı. ’ Baba bana bal al ’ derdik. Baba da cevap verirdi: ’ Nah sana bal , balın kilosu şu kadar papel.( çok para yani) '' Bal yok, enerji yok haliyle yine dayak atamazdık kadına.
Sonra kimin aklına geldi bilinmez her şeyi değiştirdiler. Toplumu erkek egemen bir toplum haline getirmek için başımıza Ali adında bir padişah diktiler. Adı Cin Ali olan bu padişah her şeyin sahibi. Atı var, evi var, okulu var, kara gözlü kuzusu bile var. Garibim Ayşe’nin hiç bir şeyi yok. Adı bile yok. Evet. Kadının henüz küçücük bir kızken bile adı yok.
Uzun bir süre de bu Cin Ali adlı padişahın diktatörlüğü altında yaşadık. Gerçi erkeklerin halleri keyifleri yerindeydi ama kızlar ezilmeye başlamıştı bir kere.
Sessiz sedasız kansız bir devrimle Ali’yi tahttan indirdik sonunda. O şimdi elinde kaşağı atlara bakıyor. Onları tımar ediyor, yemlerini sularını veriyor, ganyanlara hazırlıyor. Lakin kızların durumu daha da kötüleşti. Yavaş yavaş kızları köleleştirmeye başladık. Tabii ki yine alfabeyle başladık işe. Canına okuduk kızların. Onları emre itaatkar köleler haline getirdik.
-Emel eve gel !
-Biraz daha oynasam?
-Emel eve gel dedim.
-Of anne yaaa.
-Akşam baban gelsin sorarım sana anneye of demeyi.
Ahmet- Mehmet top peşinde koşarken Emel’i ille de eve sokma telaşı nedendir? Hem de bunu en kaba şekilde ifade etmek? Neden ’ Emel’ciğim lütfen eve gelir misin değil ?’ de hoyrat bir şekilde ''Emel eve gel! ''
- Oya okula koş!
- Zil çaldı mı öğretmenim? Geç mi kaldım?
- Hayır daha yarım saat var ama koş sen.
- Neden?
- Bana laf yetiştirmeyi bırak da koş.
- İpek ip atla !
- Ben ip atlayamıyorum öğretmenim.
- İpek ! Sana ip atla dedim.
- Öğretmenim neden Ercan atlamıyor? Neden ille ben?
- Müfredat öyle. Mecbursun atlayacaksın.
Öğretmen İrem’e dönüyor sonra.
- İrem ipi tut !
-Öğretmenim ben seksek oynayacaktım.
-Olmaz ipi tutacaksın. Mevzuat böyle.
Ercan pis pis gülüyor İrem ve İpek’in haline
Müfredat, mevzuat tamam da bir Allah'ın kulu hiç olmazsa ’ İpekciğim ip atlamak ister misin diye sormuyor. Ya da ’ İremciğim lütfen ipi tutar mısın ’ diyerek bir nebze olsun kibar olmaya çalışmıyor.
- Güler Gazete oku !
-Ama öğretmenim ben daha okumayı öğrenmedim ki?
-Öğrendiğin zaman okumazsın zaten. Şimdi okurmuş gibi yap bari.
-Şenay şarkı söyle !
-Tamam öğretmenim. Hangisini söyleyeyim?
-Hımm müfredatta belirtilmemiş. Kafana göre takıl.
-Dam üstünde un eler/ dam üstünde un eler/ tombul tombul memeler/ zalım oy zalım zalım zalım
-Allah belanı versin Şenay. O nasıl şarkı öyle?
-Valla babam bayılıyo öğretmenim.
Akşam bir ton kitap , defter ve beslenme çantasını yüklenmiş olarak eve gelen Işık ise her günkü rutin emri yerine getirmek zorunda.
-Işık ılık süt iç!
-Babacığım ılık süt midemi bulandırıyor, lütfen. Soğuk ya da sıcak içeyim bari.
- Babana karşı mı geliyorsun sen? İç bakalım ılık sütünü.
- Ama baba Ömer niçin içmiyor madem?
- Yönetmelik böyle kızım. Sen içeceksin. Ömer yazmıyor yönetmelikte.
Daha alfabede başlıyor kız- erkek ayırımı.
Matematik öğreniminde de aynı dert. Erkeklere çarpma ve çıkarma, kızlara da toplama ve bölme öğretiliyor.
Dolayısıyla erkekler çarpıyorlar ha bire. Tokadı çarpıyorlar, yerden yere çarpıyorlar, godummu oturtuyorlar. Çıkarıyorlar, göz, mide, dalak, pankreas ne denk gelirse artık.
Kızlar da bölüyor: İki yüz elli gram kıymayı beş parçaya bölüp her parçadan bir yemek yapma telaşına düşüyorlar. Fakat toplamada daha başarılılar. Yıkamak için çamaşırları, pırıl pırıl etmek için bulaşıkları, koca ve evlatlarının dağınıklıklarını toplayıp duruyorlar.
Mesela o kızlardan zavallı Oya gidip Ali denen fukara ile evleniyor. Gönül bu ya evleniyor işte..
Ali basit bir at bakıcısı. Atlara bakmaktan eve bakacak hali yok. Aldığı maaş da yetmiyor. Çaresiz Oya iş arıyor ve bir okulda hademelik işi buluyor. Haliyle tekrar başlıyor '' Oya okula koş '' olayı.
Emel yıllar sona Ercan'la evleniyor. Ama Ercan şerefsizin önde gideni çıkıyor. Emel dayanamıyor Ercan'ın şerefsizliklerine ve evi terk edip babasının yanına gidiyor.
Bir iki gün sonra Ercan kapıya dayanıyor.
-Emel sana eve gel dedim. Bak sonra karışmam.
-Gelmiyorum lan. Gelmiyorum işte. Sen de şimdi git ılık ılık sütleri içirdiğin o Işık şıllığının yanına. Beni rahat bırak.
- Emel bak sen gittin Hasan hasta oldu ( Hasan oğulları)
-Getir buraya ben bakarım. Hem burada İpek teyzesiyle bol bol ip atlarlar.
-Emel ! sana son kez söylüyorum eve gel.
Emel'in annesi Şenay mutfakta söylediği şarkıyı yarıda kesip dışarı çıkıyor.
Karşısında kaynanasını gören Ercan adeta kuduruyor.
-Şenay ! Sen içeri gir şarkı söylemeye devam et.
-Emel Eve Gel !
- Gelmezsem n'oolacak?
Ercan çekiyor belinden on dörtlüyü ve şarjördeki tüm mermileri Emel'in üzerine boşaltıyor.
Ertesi gün bir televizyon programına el ele tutarak çıkan Ela ile Lale bin bir zorlukla taa ilk okuldan beri İrem'in tutmakta olduğu ip ucunu ele geçirdiklerini ve asıl katilin Emel'in üzerine on dört kurşun boşaltan Ercan olmadığını- mobese görüntülerinin de yalan ve montaj olduğunu asıl katilin öteden beri Emel'e yazan Yücel olduğunu iddia ediyorlar.
Uzun lafın kıssası: Elbette ki Eğitim şart... Hem de işe en baştan yani alfabeden ve 1. sınıf fişlerinden başlamak lazım. Ne dersiniz?
(
Eğitim Şart Efendim. Hem De Şamşart... başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
30.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.