Hikaye / Fantazi Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 1/19/2025
Okunma Sayısı : 547
Yorum Sayısı : 11
Gerilim,dehşet, Vahşet, Hüzün, Aşk Ve Komedi. 6. Bölüm.
GERİLİM,DEHŞET, VAHŞET, HÜZÜN, AŞK VE KOMEDİ. 6. BÖLÜM.

Başkomiser  Sipahi  de  lafa  girdi.

-Demek  Şayeste  Hanımı  sen  öldürmedin?  O  zaman  söyle  bakalım, üç  ay  önce Prof  Dr. Sevinç  Hanımla, Şayesteyi  kusursuz  bir  cinayetle  öldüreceğine  dair  iddiaya  giren  kimdi?

Hayretten  küçük  dilimi  yutacaktım  neredeyse. Bu  iddiayı  nereden  bilebilirlerdi  ki?

-Siz...  Siz  bunu  nereden  biliyorsunuz?  Bu  da mı  gizli  kamera?

-Yok,  bu  gizli  kamera  filan  değil. Başsavcım  İlhan  Kemal  Beyle  kafede  neskafe  yudumlarken  televizyonda  gördük. 

-Ne  gördünüz?

-Adlî  Tıp  uzmanı  Prof  Dr.  Sevinç Dedesoy, senin  ikiniz  arasında  cereyan  eden  bir  iddialaşmanın  neticesinde Şayeste  Hanım'ı  kusursuz  bir  cinayetle  öteki  aleme  gönderdiğini  anlattı. Yaklaşık üç  ay  önceye  ait  bir  tv  programının tekrarıymış  seyrettiğimiz ama  biz daha  yeni  gördük,  duyduk. 

-Hay  Allah.  O  bile cinayeti  benim  işlediğimi düşünmüş  ha?  Öyle  düşündüğü  için  de  verdiği sözü  yerine  getirmiş ve benim  kusursuz  bir  cinayet  işlediğimi  tüm dünyaya  ilan  etmiş. 

-Aynen  öyle.  Şimdi  yapılacak  tek  şey,  senin  de  işlediğin  cinayeti  itiraf  etmen.  İtiraf  et  de  dosyayı  kapatalım. 

-İyi  de  cinayeti  ben  işlemedim  ki?

Başsavcı  İlhan Kemal  İzmir  gevreği gibi  gevrek  gevrek  güldü.

-İnkarın  faydası  yok  Talat  Efendi.  Tüm  deliller  aleyhine..

Allah  Allah...  Daha  biraz  önce  canciğer  kuzu  sarması  olduğum  hatta  acılı  Adana  ve  künefe  ısmarladığım  Sezai  tekrar  mısır  koçanını  eline  aldı ve  bana  pis  pis  bakarken başsavcı  İlhan  Kemal'e  sordu:

-Başsavcım !  Gayrı  mısır  koçanının  vakti  gelmedi  mi  sizce de?  Bana  kalırsa  klasik  yöntemler  her  zaman  kesin  sonuca  ulaştırır.

Başsavcı  İlhan  Kemal  kafasını  salladı. 

-Evet  Sezai.  Öyle  görünüyor. O  mısır  koçanını  kafasına  indir  bu  serserinin  de  aklı  başına  gelsin.

Sezai  yine  dehşet  kahkahalarından  birini  saldı.

-Kafasına  indirmek  mi?  Ha  haa  haaaa.  Çok  şakacısınız  başsavcım.

-Ne  şakası  yahu?  Başka  ne  şekilde kullanabilirsin  ki  bir  mısır  koçanını?

-Geç  aynanın  arkasına  seyret  o  zaman. Ha  ha  haaa. 

Eyvah  ki  eyvah... Başsavcı  ve  Sipahi,  aynanın  arkasına  geçerken  Sezai,  elinde  mısır  koçanı olmak  üzere bana  iyice  yaklaştı.  Bir  şeyler  yapmalıydım.  Hem  de  acilen  bir  şeyler  yapmalıydım  zira  vaziyet  vahimdi.  

Can  havliyle  konuştum.

-Bir  dakika. Çok  önemli  bir  detayı  atlıyorsunuz. Bu  kusursuz  cinayeti ben  işlemiş  olsam tüm  mafya  babaları,  tüm  gizli  servisler  bana  iş  vermek  için  kapımı  aşındırırlardı  değil  mi?  Oysa  bakın siz  cesedi  daha  yeni  bulsanız  da olayın  üzerinden  üç  ay  geçmiş  olmasına  rağmen ben  hâlâ  açlıktan  nefesi  kokan basit  bir  emekliyim.

Sezai, işaret  parmağını  dudaklarına değdirip  sus  işareti  yaptıktan  sonra konuştu.

-Burada  siyaset  yapılmaz beyefendi.  Hem  insan  biraz  şükretmeli  değil mi?  Ne  demek  açlıktan  nefesi  kokmak? Tanrımıza  hamd  olsun,  Milletimiz  var olsun. Afiyet  olsun.

-Of  be  Sezai.  Konumuz bu mu  şimdi?  

-Hakket  konumuz  neydi?  Adamda  kafa  bırakmıyorsun  ki.

-Diyorum  ki  eğer  Şayeste'yi  ben  öldürmüş  olsaydım  şu  anda  benim  de  Los  Angeles'teki  villam  yanmış  kül  olmuş  olurdu. Oysa  ben  o  şerefsiz,  fırsat  düşkünü  ev  sahibime  hâlâ her  ay  20.000 Tl  kira  ödüyorum.  Hem  de  1+1  bir  daire  için. 

-Evet,  olaya  böyle  baktığımızda  haklı  gibi  görünüyorsun.  İyi  de sen  değilsen  kim  olabilir  ki? Neticede  Şayeste  Hanımı  birileri  öldürdü. Üstelik  sizin  iddianızı  Sen  ve  Sevinç  Hanım  dışında  bilen  yoktu. 

-Burayı  anlayamadım komiserim. Bizim  Sevinç  Hanımla  girdiğimiz  iddiayı  bilen  bir  başkası  olsaydı  ne  olurdu  ki?

-Sizin  iddianızı  bilen  ve  uzun  zamandır  Şayeste  Hanım'ı  öldürmeyi  planlayan  ama  uygun  zamanı  ve  zemini  kollayan  biri  eğer  sizin  bu  iddianızı   duymuş  olsaydı '' İşte  tam  sırası '' Diyerek Şayeste  Hanım'ı  öldürür,  suçu  da  senin  üzerine  atardı.

Evet,  Sezai  bu  sefer  gerçekten  oldukça  mantıklı  konuşuyordu.  İyi  de  Sevinç Profesörle  benim  aramdaki  iddiayı  kim  duymuş  olabilirdi  ki?  Çay  ocağı  tamamen  boşalmıştı  onunla  konuşurken.  Tamamen  baş başaydık.

Can  havliyle  içimden  ''  İyi düşün  Talat. Yoksa  bu  Sezai'nin  niyeti  çok  kötü''  dediğim anda  beynimde  bir  şimşek çaktı  adeta.

Evet  yaaa.  Sevinç Hanımla  konuşurken  çay  ocağında  biri daha  vardı.  Evet  evet  biri  daha  vardı ama?

İyi  de o  zavallı  sinek  öldürürken  bile  ''  Bismillah ''  diyen  ardından  da  '' Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah,  Estağfirullah ül  azim  ve  etubu  ileyh '' diyerek  tövbe  istiğfar  eden dindar  bir  insandı.  Üstelik  de Şayeste'yi  öldürmek  için  geçerli  bir  sebebi yoktu.  Ya  da  öyle  görünüyordu.

-Evet  hatırladım. Biz  iddiaya  girerken  Çaycı  Hüseyin  de  oradaydı.  Konuştuklarımızı  duymuş  olabilir.

-Lan  oğlum,  popon  sıkıştıkça önümüze yepyeni  ve  tamamen  alakasız  katil  adayları  sürüp  durma. Biz  çaycı  Hüseyin'i  de sorguladık. 

-Allah  Allah. Demek  ondan  siz  de  şüphelendiniz?

-Evet,  biz  de  şüphelendik.  Çünkü  sizin  Şayeste'yle  buluşmanızdan  sonra  birdenbire zengin  bir  adam olmuş  bu  Hüseyin.

-Hımmm.  Mafya  babaları  ve  gizli  servisler  Hüseyin'i  kiralık katil  olarak kullanmaya  başlamışlar  demek ki?

-Yok  öyle  değil. Hüseyin  çay  ocağının  camlarına ''  Şayeste  bu  çay  ocağında  on  bardak  çay  içti.''  Diye  yazınca artık Tekirdağ'dan  Hakkari'ye  kadar  her  yerden  insanlarımız  Hüseyin'in  çay  ocağına  akın  etmeye  başlamışlar. Çaydan  sadece  2 Tl  alan  Hüseyin  çay  ocağına  giriş  ücreti  olarak 100 Tl  almaya  başlayınca  bir  anda  köşeyi  dönmüş.

-Allah  Allah... Ulan  bunu  ben  niye  akıl  etmedim ki?  Neticede  Şayeste  benim  eski  eşimdi.     

-Sende  kafa  olsa  şimdi  burada  olmazdın  zaten. Ha,  bu  arada  Hüseyin'le  ilgili  bir  şey  daha  öğrendik. 

-Bak  merak  ettim  şimdi. Ne  öğrendiniz?

-Mahallenizde,  hatta  ilçede,  Kurban  Bayramlarında  kurbanları  hep  bu  Hüseyin  kesermiş  doğru mu?

-Evet  komiserim,  doğrudur.  Yani  adam kesme  ve  parçalama  konusunda  uzman.

-İyi  de  aynı  zamanda  adamı kan  tutarmış.  O  sebeple  de kurbanların  gözlerini  bağladıkları  gibi  Hüseyin'in  de  gözlerini  bağlarlarmış  kurbanı  keserken  ve  parçalarken. 

-Eeee?  

-E si bir  insan  gözleri  bağlı  olarak  bir  başka  insanı  böyle  parçalayamaz. 

-Koskoca  sığırı,  tosunu gözleri  bağlı  parçalaması  mantıklı  ama  Şayeste'yi  parçalaması  mantıksız  yani.

-Aynen  öyle.  Hatta  Prof.  Rıfkı  Parçapinçik  de  aynı  şeyi  söyledi. 

-Parçapinçik... Aslında  en  büyük  katil  adayı  o?

-Haydaaaa  onu  da  nereden  çıkarttın?

-Valla  başlarda pek  ihtimal  vermiyordum  ama meslektaşım  ve  branştaşım  Aslan  Hoca o  kadar  çok  ısrar  etti  ki  sonunda  ben  de  inanmaya  başladım.

-Bi  dakka  dur.  Aslan  mı  dedin?

-Evet  Aslan... Ormanda  fazla  telafat  yaptığından  Düzce  İlimize  sürmüşler.  O  gün  bu  gün  Sürgün  Adam  diye  dolaşıyor  bu  ilimizde. 

Sezai,  elindeki  mısır  koçanını  masanın  üzerine  bırakarak  yüzünü  aynaya  döndü  ve  ayna  arkasındaki Sipahi  ile  İlhan  Kemal'e  seslendi.

-Sanırım  gerçek katile  iyice  yaklaştık başsavcım,  baş  komiserim.  Bir  insanı bir  aslandan  başka  kim  böyle  hiç  bir  kesici  alet  kullanmadan  parçalayabilir ki?

Aynanın  arkasından  başsavcı  İlhan  Kemal  adeta  top  gibi  patladı.

-Sezai...  Sezai...  Görmüyor  musun,  o  Sami  denen  yaşlı  manyak  seni  manüple  ediyor? 

SAMİ- Manyak  sana  benzer.

İLHAN  KEMAL- Gösteririm  ben  sana  bir  cumhuriyet  başsavcısına  manyak  demeyi.

SAMİ- Caarrt  kaba  kağıt.  Elinden  geleni  ardına  koyma.  Ateş  olsan  cürmün  kadar  yer  yakarsın.

Başsavcı  İlhan  Kemal,  daha  sonra Sezai'yi  sorgu  odasından  çıkarttı  ve  odaya  başkomiser Sipahi  girdi. 

***

Sonra  neler  oldu?

Neler  olmadı  ki?

Gelecek  son  bölümde  inşallah. 

( Gerilim,dehşet, Vahşet, Hüzün, Aşk Ve Komedi. 6. Bölüm. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1/19/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu