2 Eylül Öz Ayhanlar Çay Bahçesi saat 24   

                                                                                           

Bekir Özayhan ve Ali karanlık köşede oturmaktadırlar.

-Ali. Kardeş. Bir ay önce amcam görüşte bir arkadaşının geleceğini yardımcı olmamı emretti. Amcamın selamıyla gelen kimseyi geri çevirmem. Akşamına biri geldi. Amcamın yanlış adamlarla işi olmaz, gel gör ki normal adamlarla da işi olmaz. Gelen adam-birkaç kere görmüşlüğüm var- ordudan istifa eden bir hemşerisinin bana geleceğini, iş ayarlayana kadar yanımda kalmasını ve soru sormamamı rica etti. Tamam dedim. Bir aydır yanımızdasın. Allah biliyor. Zarar görmedik senden. Bilakis çok faydanı gördük. Bu gün bana 5000 dolar getirip diyorsun ki: Hediyem olsun, hediye kabul etmem dersen borç, o da olmaz dersen ortaklık payı olsun. Bizim âlem de meraklı olmak iyi değildir. Sen kimsin Ali, bu para neyin nesi?

-Ordu’dan seni biz atmayalım sen istifa et dediler üniformamı çıkardım Bekir. Disiplin soruşturmasında sivillere orantısız güç kullandığım kanaatine varıldı. Bu işleri bilirsin. Güvenlik için kimlik değiştirme falan. İş bulmak için İstanbul’a geldim. Sana minnet borcumu ödeyemem Bekir. Delikanlı adamsın. Paraya gelince bu gün Karaşahin Holding’de işe başladım. Mülakat diye çağırdılar. Bildiğin sokak dövüşü yaptık. Kazandım. Helin Karaşahin benim üstüme oynadı. Kazandığı parayı bölüştük. Sana verdiğim para kazandığım para. Sözümün ardındayım. İster hediye, ister bağış ister ortaklık, nasıl istersen. İstemezsen parayı geri almam bilesin. Tuğrul Ercan’ı tanır mısın?

-Biraz. Yasa dışı dövüş organize eden paragözün biri diye biliyorum. Ne iş? Parana çöktüyse...

-Yok Bekir. Bugün kaybetti.

-Tuğrul para kaybettiyse dikkatli ol derim Ali. Ev kuracaksın sana lazım olan parayı bana neden verdin merak ettim.

-Bana yardım ettin Bekir. Şirketten avans verecekler zaten. Rızalı paradır sıkıntı etme.

 

Suphi Tekin’in Ofisi                                                                                                     

 

            Köprü altlarında geçen kötü bir çocukluk ve gençliğin ardından “sektörün” zirvesine çıkan “Bijon” Suphi Tekin yakın adamı Piç Rıza’nın geldiğini görünce tahsilat defterini kapattı.

-Gel Rıza Ne var?

-Aydın Bey Aradı ağabey.

-Aydın Bey kim Rıza?

-Beyefendi dediğin adamın yardımcısı ağabey. Kravatlı mafya diyorsun ya.

-Ne diyor?

-Bağışları artık sen götürmeyecekmişsin, kendileri gelip alacaklarmış.

-Caner niye su koy vermiş ki lan?

-Bilmiyorum ağabey sadece minibüsün plakasını verdi.

-Allah Allah. Durduk yerde al başına dert. Caner başımıza iş açmasın lan!

-Caner kim ağabey? Bir halt edemez.

-Öyle deme Rıza. Bizi himaye edenler Caner’in adamları. Yoksa oğlunun yediği haltları mı duydu bu adam.

-Duysa ne olacak ağabey? Bizimle ne alakası var. Caner oğluna sahip çıksın.

-Bir Caner’e bak bir oğluna. Düşman başına. Oğlan her türlü pis işe gözü kapalı atlıyor adam beş vakit namazında.  Caner oğlunu bizim azdırdığımızı düşünmesin de.

 

Londra İstihbarat Sorumlusu Lord Williams’ın Ofisi

 

Karaşahin Holding Yönetim Kurulu başkan yardımcısı ve dış ilişkiler sorumlusu Alber Dikici doğup büyüdüğü Londra’nın kasvetli havasını sevmezdi. Birkaç yıldır Londra’yı eskisi gibi sevmiyordu zaten. Hele de Türkiye’de yaşamaya başlayalı beridir. Türkiye’de yaşamak güzeldi. Türkiye özgürlük demekti. Türkiye temsil ettiği gücü arkasına alarak ahkâm kesmenin en güzel yapıldığı yerdi. Bu az gelişmiş ülkede kendini iş adamı, siyasetçi ve kanaat önderi gören insanları aşağılamak en güzeliydi. 

Türkiye operasyonlarının genel sorumlusu Lord Williams’ın ofisine giderken morali bozuktu Alber Dikici’nin. Lord Williams Kraliçe’nin diğer aristokratları gibi “ ikinci sınıf” insanlardan hazzetmediği gibi bunu muhataplarına olabildiğince hissettirirdi.” Burada doğmanız önemli değil bayım demişti 5 yıl önce. Büyük Britanya’ya yüz yıllardır hizmet eden asilzadelerin bulunduğu bu ülke de bizimle aynı olduğunuzu düşünmeniz gerçekten ilginç ve küstahça.” Alber Dikici o gün kendisini böcek gibi hissettiren bu adamdan nefret etmiş ve kendine bir söz vermişti. En tepeye çıkmak. Dün gece Lord Williams’tan görüşme daveti alınca sevinememişti bile. 3 yıl içinde başardıklarını bu adama rapor etmek. Sinir bozucu geliyordu. Aşağılayıcı ve sinir bozucu.    

Pek çok insan sinirlenince birden ona kadar sayardı. Alber Dikici önce birden yüze kadar saymıştı ama bine kadar saysa bile nafile. Kazanılmış acizliğin alışkınlığıyla Lord Williams’ın Ofisi önünde ceketini, kravatını, gömleğini ve pantolonunu kontrol etti. Ceketinin düğmelerini ilikleyip kapıyı çaldı. İçeri girdi. Normal zamanda bayan sekreterin oturduğu küçük büro bu gün boştu. Yarı açık diğer kapıyı açıp terbiyelice içeri girdi. Lord Williams ilgisizce yer gösterdi.

-Lordum.

-Otur Alber. Nasılsın?

-Teşekkür ederim Lordum.

-Anlat bakalım Alber. Seni dinliyorum.

-Şu an itibarıyla her şey planlandığı gibi gidiyor diyebilirim Lordum.

-Her şey planlandığı gibi gidiyor, fazla iddialı olmadı mı Alber? Açıklamanı bekliyorum.

-Bildiğiniz üzere operasyonun amacı Berelilerin sahadan çekilmesiydi, Bereliler artık sahada değiller. Fire verse de Bereli timi elimine edildi Lordum. Aşiretler tam olarak kontrolümüz altında. Taşıdıkları sırrı açıklayamadıkları gibi günahlarının büyüklüğü devletlerinden özür dilemelerine engel. Konuştukları anda öldürüleceklerini biliyorlar. İstediğimiz her şeyi yapmaya hazırlar. Bizim istediğimiz de buydu. Her durum ve koşulda bize bağlı aşiretler. Bunu başardık Lordum.

-Karaşahinler?

-Karaşahinler de tam bir suskunluk içindeler Lordum. İsteseler de artık Günah çıkaramazlar. Yeşiltepeli isimli mafya babasıyla girdikleri ortaklıkta yaptıkları her şeyi biliyoruz.  Ali Abdullah çok zeki biri. Bizimle ortak olmaktan dolayı pişman olduğunu zannediyorum. O ve kardeşleri ne kadar pişman olurlarsa olsunlar artık geri dönemezler. Bu yüzden susmak zorundalar. Tek sıkıntı iş birlikçilerimizle ortaklık kurmayı reddediyor. Bu konuda ısrar edemeyiz çünkü ortaklık şartlarımızdan biri de buydu.  ortaklık teklif ettiğimiz toplantı da bize üç şart sundu. Birincisi tam gizlilik olmazsa devlete her şeyi itiraf edeceğini söyledi. İkinci şartı iş birlikçilerimizle ortaklık konusunda ısrarcı olmamamızı istedi. Üçüncü şartı ise Bereli operasyonunun diğer operasyonlarımızdan bağımsız olmasını ve ortaklığımızın sadece Bereli operasyonuyla sınırlı kalmasıydı. Hem biz hem Karaşahinler taahhütlerimize sadık kaldık. Bana göre operasyon tam başarılı olmuştur. Bilhassa mutlak gizlilik konusunda tam başarılıyız. Amerikalı dostlarımız ve Yerli işbirlikçilerimiz baskı uygulasalar da gizliliği korumayı başardık. Sizde bilirsiniz ki Amerikalıların haberdar olması deşifre olmak demektir. Deşifre olmak ülkemiz adına uluslararası bir skandal ve itibarımıza ciddi bir darbe almak anlamına gelir. Karaşahinler malzemeleri tırlarıyla ülkelerine ve aşiretlere taşıdılar. Yerli İşbirlikçilerimiz el altından tırlardaki malzemelerin içeriğini soruşturuyorlar. Gizlilik bu bakımdan önemliydi çünkü deşifre olmak iş birlikçilerimizin varlığını tehlikeye atacaktı. Böylesi durumlarda Türk halkının milliyetçi duygularının kontrol edilemeyeceğini biliyoruz.

-Sana tam olarak katıldığımı söyleyemem Alber ama lütfen devam et.

-Bir bakıma haklısınız Lordum. Timin tamamı yok edilemedi. Ama hedefimize ulaştık. Örgüt rahatladı. Bu sayede örgüt üzerinde hâkimiyetimiz arttı. 250 milyon Karaşahinlere havale edildi. Havale edilen para yasal para gibi gözükse de açıklayamazlar. Bu yüzden konuşamaz ve bize şantaj yapamazlar. Üç yıldır aşiretler ve örgütle sıkı temas halindeyim. İpleri tamamen elimize almamıza az kaldı diyebilirim.  Siz bilirsiniz ama 40 milyon için ısrarcı olmamamız gerektiğini düşünüyorum. Çok daha fazlasını kazandık.

-İki yıldır yapılan infazları nasıl açıklayacaksın?

-Bu konuda ilerleme kaydedemedik efendim. İş birlikçilerimize yapılan eylemleri Türk istihbaratının organize ettiğinden eminim ama elimde hiç bir somut delil yok. Müsteşarın emir ve himayesinde yapıldığından şüphe etmediğim eylemleri kimin organize ettiğini öğrenemedim. İstihbarattaki dostlarımızın da ellerinde tatmin edici bilgi yok maalesef. Deşifre edemediğimiz aynı ekip tarafından Camia yakın takip altında. İş adamları, Emniyet ve İstihbarattaki dostlarımız takip ediliyor. Camia kendi başına iktidara savaş açmaya kalkışmazsa bir şey çıkmaz. İktidarın dershane ve okulları kapatma kararı Camiayı çok kızdırdı. Camia yıllarca destek verdiği ve iktidara getirmeyle övündüğü Başbakana çok kızgın. Bu kızgınlıkla beklenmedik bir hamle yapabilir. Kamu kurumlarındaki adamlarını kullanarak hükümete büyük bir operasyona kalkışabilir. Ben böyle bir operasyon bekliyorum. İş birlikçilerimize yapılan infazlar da Camia’nın parmağı var mı bilmiyorum. Yaptığım analizlere göre infazcı çok profesyonel ama doğrudan devlet adına çalışmıyor. Ama istihbarattan destek alıyor.

-Bu kanıya nasıl ulaştın Alber?

-Dünyadaki tüm devletlerin gayri resmi tetikçileri vardır Lordum. Devlet cinayet işlemez, bütün devletler için genel kuraldır. Aynı kural Türk devleti için de geçerli. Anladığım Türkler operasyonu çözdüler ve intikam için gayri resmi bir profesyoneli görevlendirdiler. Yine gayri resmi bir ekiple destek verdiler. İşin sonu nereye gider bilmek ve tahmin etmek çok zor. Ortağımız aşiretler aşırı derecede tedirginler ama Ali Abdullah ve Orhan ağırlıklarını koydukları için sessizliklerini koruyorlar. Ben de görüşüyorum. İki yıldır öldürülenler aşiretlerin de etkili kişiler değillerdi. En son öldürülen Yeşiltepeli farklıydı. Yeşiltepeli aşiretinin reisiydi.  Türkiye’ye dönünce ayrıntılı rapor göndereceğim.

-Karaşahinlerin sana bakışları nasıl?

-Aile ’de gerçek kimliğimi bilen üç kişi var Lordum.  Ali Abdullah ailenin fiili reisi ve bana göre en tehlikelisi. Görünüşte holding sahibi bir iş adamı profili çizse de yüksek öngörüye sahip ve tahmin edemediğim planları var. Kültürlü, aile geleneğini devam ettirme de ısrarcı.

-Az gelişmiş ülke iş adamına göre gelenek sahibi olması ilginç.

-Haklısınız Lordum. Yaptığımız araştırmalara göre Karaşahin Holding’in sermayesinin büyük bölümü kaçakçılıktan gelme. Ama baba Abdülkadir devlet yanlısı. Çocuk sahibi olduğu kadınların aşiretlerini de devlet yanlısı yapmış. Bu özelliğinden dolayı el altından korunmuş ve kollanmış.  Ali Abdullah aile geleneğini devam ettiriyor. Bana asıl ilginç gelen bu kişilikteki birisinin ortaklık teklifimizi kabul etmesi. Her ne kadar teklifimizi kabul etse de Türk devletine kendisini affettirmenin yollarını arıyor sanki. Geçmişi hakkında bilgi sahibi olmasam Ali Abdullah’ ın istihbaratçı olduğunu düşünebilirdim.

-Madem bu kadar tehlikeli ortadan kaldırmayı düşünmedin mi Alber?

-Bu çok tehlikeli bir hamle olur Lordum.  Orhan Metin Ali Abdullah’ın küçüğü. Altın ve değerli taş ticareti yapıyor. Popülaritesi kaybolmuş mafya eskisi. Geleneği Psikopatlık olan mafyacı. Kafası çalışmaz. Önce vurup sonra düşünenlerden. Ailede gerçek kimliğimi bilen üçüncü kişi Helin. Zeki, kültürlü ama hoppa. Bana verilen emir üzerine önce arkadaşı sonra sevgilisi oldum. Etkim altında.  Orhan Metin beni takip ettiriyor ama bir şey yapamaz. Beni gözden çıkaramazlar. Şimdilik söyleyebileceklerim bu kadar Lordum. Türkiye’ye dönünce daha ayrıntılı bilgilere ulaşacağımı düşünüyorum. Bir emriniz yoksa izninizi isteyebilir miyim?

-Çıkabilirsin Alber.

( Bereli 18 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 8.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu