3 Eylül
Karaşahin Holding önü.
Ali ve Holding Baş şoförü
Hasan Kara arabaların başında sohbet ediyorlardı.
-Koruma, mülakat falan derken biraz
sıkıntılanmıştım ama endişeye gerek yokmuş Hasan Ağabey. Evden işe işten eve
gidip geliyoruz. Hep böyle midir?
Hasan Kara Ali’ye garip
gelen rutinliğe alışmıştı.
-Ne bekliyordun Ali. Aklına gelen şeyler bizde
olmaz. Sana sıkıntı olacak tek konu Helin Hanım’ın çok gezmesidir. Bakma bir haftadır
Helin Hanım’ın işe gelip gittiğine, normalde Helin Hanım Holding’e pek uğramaz.
Kafe, restaurant, açılış, sergi gezer durur. Her zaman birileriyle randevusu
vardır. Holding’ten bağımsız reklam ajansı var. Şoför ve korumayla gezmeyi
sevmez. Sana ses çıkarmadığı için şanslısın.
Bu
sırada Helin sinirle Holding binasından çıktı. Merdivenlerden inip arabaya
yaklaştı.
-Hasan Bey siz kalın ben yalnız çıkacağım. Ali
anahtarı ver.
Ali itiraz etti.
-Olmaz Helin Hanım.
-Ne demek olmaz Ali! Anahtarı ver.
-Veremem Helin Hanım. Nereye gitmek
istiyorsanız ben götüreyim.
-Ben gideceğim Ali! Anahtarı ver!
-Anahtarı verirsem işten kovulurum Helin Hanım
olmaz.
-Off Ali off. Tamam. Bin arabaya. Hasan Bey
siz kalın.
Ali
arabayı çalıştırdı. Hareket etti. Arka koltukta oturan Helin çok sinirliydi.
-Bana karşı gelinmesinden nefret ederim Ali.
Sakın bir daha böyle bir şey yapma.
-Tuğrul Bey’in kesin talimatı var Helin Hanım.
Arabada yalnız olmanıza izin veremem. Özür dilerim. Nereye götürmemi
istersiniz?
-Of Ali tamam sen sür, ağabeylerim yetmedi bir
de sen çıktın başıma. Canım sıkkın zaten, devam et sen.
Helin ısrarla çalan
telefona bakmadı. Homurdandı.
-Açmayacağım ya, Açmayacağım ağabey! Yeter ama
sıktığınız. Ne demek Helin akşamları evde dur. Her yere şoförle korumayla git
ne demek!
Çalmayı bırakan
telefondan bu sefer mesaj bildirimi geldi.
-Peh. Helin neredesin? Cehennemin dibindeyim ağabey.
Cehennemin dibindeyim! Cevap vermiyorum işte ne yapacaksın ağabey! Eve hapis mi
edeceksin!
Bu sırada Ali’nin
telefonu çaldı. Orhan Metin arıyordu. Ali cevap verdi.
-Efendim Orhan Bey. Arabadayız. Yanındayım.
Peki efendim.
-Şirkete mi çağırıyorlar Ali?
-Çağırmıyorlar Helin Hanım.
-Çağırsalar da gitmem zaten. Beni kafa
dinleyeceğim bir yere götür Ali. Sakin. Normal insanların olduğu.
-Bildiğim bir çay
bahçesi var Helin Hanım. Sakindir.
-Tamam, oraya gidelim. Yeter ki ağabeylerimden
uzak olsun.
Ali’nin bildiği tek yer Özayhanlar
çay bahçesiydi. Arabayı bahçeden görebileceği bir yere park etti. Birlikte içeri
geçtiler.
-Burası neresi Ali?
-Bildiğim tek yer
burası Helin Hanım. Bir arkadaşım çalıştırıyor. Normal insanların takıldığı
sakin bir yer. Buyurun.
İç tarafta sakin bir masaya
oturdular.
-Bir şeyler içmek ister misiniz Helin Hanım,
getireyim.
-Sen niye getiriyorsun Ali. Garson yok mu
burada?
-Bir aydır burada kalıyorum ben Helin Hanım.
Çay, kahve. Karnınız açsa burada poğaça bulunur.
-Kahve yeterli Ali. Süt, krema olmasın.
-Hemen gönderiyorum
Helin Hanım. Burada kimse sizi rahatsız etmez.
Ali
kapalı mekâna doğru yürüdü. Helin’in siparişini söyledi. Holding bahçesinden
çıktığından beri lüks spor bir araba tarafından takip ediliyordu. Lüks arabayı
görebileceği bir yere geçti. Telefonla Funda Yılmaz’ı aradı.
-Alo Funda Hanım. .
-Buyurun Ali Bey. Bir sorun mu var.
-Yarım saattir bir araba bizi takip ediyor
Funda Hanım. Bilginiz var mı?
-Basın mı?
-Araçta tek kişi var. Funda Hanım. Fotoğraf
makinesi falan fark etmedim.
-Hiç bir bilgim yok Ali Bey. Kapatın ben
Tuğrul Bey’e sizi aratayım.
Bir
dakika içinde Tuğrul Ercan aradı.
-Alo.
-Bir sorun mu var Ali?
-Yarım saattir lüks spor bir araba bizi takip
ediyor Komutan. Ne yapmamı istersiniz?
-Bunu bana niçin soruyorsun Ali? Helin
Hanım’ın koruması sensin. Gereğini yap.
Peki.
Ali
çay bahçesinin arka kapısından çıkarak yolun karşısındaki lüks arabaya
yaklaşır. Silahı elinde kapısını açıp arabaya bindi. Silahını adama çevirdi.
Şoför koltuğunda oturan genç adam şaşırmıştı. Dondu kaldı adeta
-Yarım saattir bizi takip ediyorsun, sebebini
söyleyecek misin?
Lüks arabanın şoför koltuğundaki
genç adam cevap vermedi.
-Bana artistlik yapma delikanlı. Kimsin bizi
niye takip ediyorsun?
-Sen beni tanımıyorsun.
-Tanımam gerekmiyor delikanlı. Soruma cevap
ver, kimsin bizi niçin takip ediyorsun?
Genç
adamın tavrı sinir bozucuydu.
-Asıl sen artistlik
yapıyorsun şoför. Ben Burak Çaylı’yım, istediğimi takip ederim.
-Bana bak Burak Çaylı. Şimdi buradan ikile.
Lafımı ikiletme istersen.
Ali
silahını kurdu. Burak Çaylı’ya doğru salladı. Arabadan inip ilerle diye
silahını sallayarak işaret etti. Burak Çaylı lastikleri yakarak hareket edince
çay bahçesine geri döndü. Helin kendisini takip ediyordu.
-Arabadaki kimdi Ali?
-Önemli değil Helin Hanım. Burak Çaylı diye
biri. Yarım saattir bizi takip ediyordu. Rica ettim. Uzaklaştı. Tanıyor
musunuz?
-Tanıyorum Ali. Tanıyorum. Baba parası yiyen
züppenin teki. Bir davette tanıştık. Benimle görüşmek için ısrar ediyor.
-Bir daha takip ederse ben de ısrarcı olurum
Helin Hanım. Karnınız açsa poğaça getirteyim.
-Poğaça iyi olur Ali. Yanına çay söyle, sende
ayakta bekleme, otur.
-Peki nasıl isterseniz.
Ali arada gezen garsona
çay ve poğaça söyledi. Masaya oturdu.
-Sen çok suskunsun Ali bir sebebi var mı?
-Yaşayarak edindiğim bir alışkanlık Helin
Hanım. Çenesi gevşek olanın arkadaşı çok, ömrü kısa oluyor çoğunlukla.
-Niçin sinirlendiğimi biliyor musun?
-Bilmiyorum Helin Hanım.
-Merak etmiyor musun?
-Etmiyorum Helin Hanım. Benim birinci işim
sizi korumak, merak etmek değil. İkincisi anladığım konu ağabeylerinizle sizin
aranızda. Yani aile meselesi, Merak etmemem gereken, beni ilgilendirmeyen bir
konu.
-Bu alışkanlığına devam et Ali. Aile
meselelerine karışma. Ben özgürlüğüme düşkünüm. Bilhassa Ali Ağabeyim bu güne
kadar bana hiç karışmadı. Ağabeyimi bu gün tanıyamadım Ali. Şoför ve korumasız
hiç bir yere gitmememi kesin bir dille söyleyince sinirlendim.
-Ağabeyler böyledir Helin Hanım. Kardeşim
olsaydı ben de aynını yapardım.
-Ailen yok mu senin?
-Annemle babam ben küçükken ayrılmışlar. Annem
ölünce dedem beni Çocuk Esirgemeye vermiş. Çocuk Esirgeme’de büyüdüm. Dedem ve
anneannem 3 sene önce öldü. Yaşayan akrabam yok.
-Üzüldüm Ali. Çocuk Esirgeme deyince aklıma
geldi. Sana bir şey sormak istiyorum. Ordu ve İstihbaratın çalışan ihtiyacını
özellikle Çocuk Esirgeme’den karşıladığına dair bir şehir efsanesi var. Doğru
mu?
-Bilmiyorum Helin Hanım. Tim arkadaşlarımın
arasında ailesi olan çok kişi vardı. Bildiğim Çocuk Esirgeme Kurumunun tüm
devlet dairelerinde kontenjanı var. Devlet bakımını üstlendiği çocukları boş
bırakmak istemez. Çocuk Esirgeme Kurumundan gelenlerin aile bağları zayıf
olduğundan emir komutaya daha kolay uyum sağlamış olabilirler.
-Bir tür devşirmelik yani.
-Yoruma bağlı Helin Hanım. Osmanlı’da
devşirmeler Gayri Müslimlere mahsustu. Biz Türk vatandaşı ve Müslümanız. Ordu
emir komutanın olması gereken bir kurum. Emir alınca sorgulamadan itaat etmek
beklenir.
-Sen özel askerlerden biri misin Ali?
-Uzman çavuşluk eğitimi aldım Helin Hanım. Çok
operasyona çıktım. Disiplinsiz askerlere ve sivillere orantısız güç kullandığım
iddiasıyla hakkımda soruşturma açıldığı için istifa ettim. Sivil hayattaki can
güvenliğim için komutanım Altay Binbaşıyla dosyamı yaktık. Yeni bir özgeçmiş
oluşturuldu. Bunları Tuğrul Komutana anlatmıştım.
-Tuğrul anlattı Ali. Sorgulamak için değil
merak ettiğim için soruyorum. Biraz önce sıkıştırdığın Burak bunu unutmaz sana
gelir.
-Problem değil Helin Hanım.
-Tamam Ali. Sen
beni eve bırak. İşe gitmek istemiyorum.
-Gerekirse seni ararım.
-Peki Helin Hanım nasıl isterseniz.
Akşam. Ali evine gitmek için
arabasına binmek üzereyken etrafı sarhoş oldukları belli olan Burak Çaylı ve arkadaşları
tarafından sarıldı. Burak Çaylı bol miktarda aldığı alkolün etkisiyle yayvan
yayvan konuşmaya başladı.
-Ooo şoför parçası buradaymış.
-Bir şey mi vardı Burak? Akşam akşam.
-Var şoför parçası önemli şeyler var.
-Nedir?
Burak Çaylı arka cebinden çıkardığı
sustalıyı Ali’nin yüzüne doğru salladı.
-Ben Burak Çaylı’yım şoför parçası. Kimse beni
tehdit edemez, kovamaz Anladın mı?
-Anladım.
-Madem beni tanımıyorsun. Sana tanıtmaya
geldim bende.
Burak Çaylı Ali’ye doğru hamle
yapmak istedi. Ali sakinliğini bozmamıştı.
-Burak sana zarar vermek istemiyorum. Git
buradan.
-Duydunuz mu çocuklar bana zarar vermek
istemiyormuş. Ha.ha.ha
Ayakta duramayacak kadar
sarhoş olan Burak Çaylı ve arkadaşlarını etkisiz hale getirmek on dakikadan az
sürdü. Ama kavga sırasında bir bıçak darbesiyle kolu kesildi. Kanamayı
durdurmak için bagajdan yara bandı çıkarmaya uğraşırken Helin kazık frenle
yanında durdu. Zorla ayağa kalkan saldırganlar kaçtı. Helin koşarak Ali’nin
yanına geldi.
-Ali sen yaralandın
mı?
-Önemli değil Helin
Hanım. Küçük bir çizik. Ben hallederim.
-Seni hastaneye
götürmek lazım Ali. Atla arabaya.
-Gerek yok Helin
Hanım. Ciddi bir şey değil. Ben hallederim.
-Bana itiraz etmemeni
söylemedim mi sana. Bin arabaya.
Ali itiraz
etmeden arabayı bindi.
-Siz burada ne
arıyorsunuz Helin Hanım, bu saatte.
-Sıkıldım Ali. Biraz
dolaşmak istedim. Ağabeylerimin lafının çiğnememek için seni yanıma alayım
dedim.
-Evinizin önünde
korumalar yok muydu? Yalnız mı çıktınız
evden
-Yalnız çıktım Ali.
Korumalar beni engelleyemez.
Helin bir numarayı aradı.
-Alo canım ne
yapıyorsun? Sana bir işim düştü canım. Bir arkadaşım yaralandı da. Küçük bir
yara halledebilir misin? Hastaneye gitmek istemedim. Polis falan uğraşamam.
Tamam canım geliyoruz.
Tanımadığı
bir evde bir bayan tarafından Ali’nin yarasına iki dikiş atıldı, pansumanı
yapıldı. Helin Ali’yi yeniden çay bahçesinin
önüne getirdi.
-Teşekkür ederim Helin Hanım. Size zahmet
olacak ama. Evime gidebilir miyiz? Üstümü değiştireyim.
-Üstünü değiştirip ne yapacaksın Ali. Evine
git istirahat et.
-Sizi yalnız bırakamam Helin Hanım. Üstümü
değiştirip istediğiniz yere götüreyim sizi.
-Vazgeçtim Ali. Canım istemiyor ama en doğrusu
evde kalmam galiba. Hevesim kaçtı. Eve gideceğim. Sende evine git.
-Peki Helin Hanım.
Helin evine giderken
telefonu çaldı. Bunu bekliyordu. Fırça atıp çıktığı korumalar mutlaka Orhan
Metin’e haber vermişlerdi.’ Orhan abim arıyor’
-Efendim ağabey. Evimin önündeyim ağabey. Ali?
Beni takip ediyor şu anda. Tamam ağabey tamam. Bu gece evden çıkmayacağım. Yarın
görüşürüz.