Leonardo da Vinci önünde yatmakta olan meftanın dalağını söktükten sonra çok sevdiği büyük sanatçı Ferdi’nin Saraydan Kız Kaçırma Operasının en önemli bölümünü okumaya başladı hisarbuselik makamından: ‘’ Tandıra koydum paçayı, üstüne örttüm keçeyi, yedi bir güveç paçayı, ev yıhanın pişigi.( Yani kedisi) ’’

O böyle canla başla kendini ilme adamış bir şekilde zavallı meftaların resmen ağzına… bıçak atıp parçalarken geleceğin papası ama hali hazırın kardinali Giuliano della Rovere  bir müddet]  bu çalışmayı seyrettikten sonra aniden ‘’ Bööhhh’’ Diyerek ortaya çıktı.


Efendim  yazının  bu  noktasında  az  soluklanıyoruz  zira  bir  açıklama  yapmam  gerekiyor.  

[Evet  bu  yazıyı  ilk  kez  yayınladığım  2016  yılında  ilk  iki  bölüme  İlhan  Kemal  adlı  akademisyen  bir  arkadaş  yorumlarıyla  katkıda  bulunuyordu  ve  o  arkadaş  bana  Papa  Alexandr Sextus'un  solak  olduğunu ( ki  Katolik  Hıristiyan  dünyasında  solaklık adeta  bir  suç-  büyük  bir  günah  olmasına  rağmen ) ayrıca  geleceğin  papası  Pius'un da  dişlek  olduğu  bilgilerini  verince  haliyle  senaryoya  bu  bilgileri de  dahil  ettim.  Bu  arada  ilave  edelim:  Papa  Alexandr'ın  ayağını  kaydırma  konusunda  çok  hevesli  olduğunu  yazdığım  Kardinal  Pius  daha  sonra  papa  olur  ama  ama  papalığı  sadece  bir  ay  sürer  zira  ölür  gider.  Onun  yerine  gelecek  olan  ise  şu  anda  bahsini  ettiğim  kardinal  Giuliano della Rovere'dir ]

Uzun süredir cesetlerle uğraştığı için sinir sistemi zaten dumura uğramış olan Leonardo gayrı ihtiyari ‘’Ananı !’’ Diye bağırdı. Sonra karşısındakinin Vatikan’ın en etkili kardinallerinden Guilano olduğunu görünce toparlandı

-Buyurun kardinal hazretleri. Bir sorun mu vardı?

Kardinal Guiliano etrafındaki dehşet tablosuna zorlukla bakarak cevap verdi.:

-Daha ne olsun ulan. Etrafı mezbahaya çevirmişsin. İnsanların kafa, göz, mide, dalak, akciğer, karaciğer, bağırsak, bilumum sakatatları yerlerde sürünüyor. Ahhh aaahh. Ben papa olsaydım o kestiğin elleri, kolları münasip bir yerine monte etmesini bilirdim ama dua et papa ben değilim de o Aleksandr Sextus denen gavat.

Leonardo hayretle bakıyordu Kardinal’a

-Gavat?

Guiliano o zaman yaptığı hatayı anladı. Şimdi bu Leonardo, gidip Papa’ya ‘’ Kardinal Guiliano sana gavat dedi’’ Diye ispiyonlayacak olursa hemen hapı yutardı. Mecburen kıvırmak zorunda kaldı.

-Muhterem, aziz demektir.

Leonardo masumca sordu:

-Aynen sizin gibi yani?

Guiliano çaresizdi:

-Evet, aynen benim gibi.

Sonra aklına geldi birden, buraya niçin gelmiş olduğu.

-Haydi toparlan Papa hazretleri seni görmek istiyor.

Leonardo daha da şaşırmıştı. Papa, kendisini çağırtmak için koskoca bir kardinali mi göndermişti yani? Merakla sordu.

-Muhterem kardinal, Aziz papamız beni çağırtmak için sizi mi vazifelendirdi? Koskoca Vatikan’da başka adam bulamadı mı?

Guilano öfkeyle cevap verdi.

-He vallah doğri söylirsen kirve. Lakin lavukluk işte. Parayla mı?

Guiliano’nun birden bire Erzurum şivesiyle konuşması , hatta ‘’ Kirve’’ kelimesi Leonardo’yu şaşırtmadı elbette. Asıl şaştığı, daha doğrusu merak ettiği şey tamamen başkaydı. Merakla sordu?

-Lavukluk?

Guiliano’nun ona şimdi böyle hassas bir konuda bilgi verecek zamanı yoktu.

- Ne sen sor ne ben anlatayım. Haydi gevezeliği bırak da düş önüme.

Leonardo ellerine bulaşmış kan ve dışkı parçacıklarını güzelce yıkadıktan sonra Guiliano’ya döndü.

-İyi gidelim madem. Hem ben de bir konuda Papadan fetva alacaktım.

Bu sefer de Guiliano şaşırdı.

-Fetva?

Leonardo Hristiyan aleminde çok normal bir şeyden bahsediyormuş gibi devam etti.

-Yani bir müşkilim var. O konuda soracağım Papa hazretlerine ‘’Yapmam şer’an caiz olur mu ?’’ Diye.

Guiliano hiç bir mok anlamasa da üzerinde durmadı. ‘’Herhalde tıbbi bir terimdir .’’ Diye düşünmüştü.

Az sonra her ikisi de boyları en az 1.74 olan, mızraklarının ucunda bir balta bulunan ve bizim Fenerbahçe formasının renklerine benzer renkli garip elbiseleri ve başlarındaki miğferlerde de naylon süpürge taşıyan İsviçre askerlerinin arasından geçerek Papa Alaksandr Sextus’un huzuruna çıktılar.) ( Efendim Papa’yı yüz kadar İsviçreli asker korurmuş. Neden İsviçre bilmiyorum. ) 

Papa hayli endişeli görünüyordu. Belli ki sol elinde tuttuğu mektup onu hayli tedirgin etmişti.

Mektubu sol eliyle usulca kardinal Pius’a uzatttı.

-Pius ben dayanamayacağım. Buyur sen oku.

Pius hayretle baktı papa’ya.

- Aaa. Solfak olfduğfunuzu bilmifyordum sayfın pafpa.

Bu sefer de papa , Kardinal Pius’a şaşkınlık içinde bakıyordu.

-Yav oğlum benim solak olmam önemli değil de sen niçin tıslayarak konuşmaya başladın?

Pius acıyla salladı başını.

-Samfi’nin yüzüfnden. İlfan Kemalf , ‘’Kardinalf difşlekti ‘’ defdi ya. Herif konufşamamı ne hale sofktu.

Papa öfkeyle gürledi.

-Sen yine iyisin. Senin için sadece ‘’Dişlekti’’ Demiş ve Sami bunu yanlış okuyup da başka bir ‘’lek’’ yapmamış seni… İlhan Kemal, Sami denen bu Allah’ın körüne ‘’ Papa solaktı’’ Diye yazmış, Bu da o kör gözlerle ‘’Solak’’ı ‘’Salak’’ okumuş, artık başladı beni her yerde ‘’salak’’ olarak yazmaya.

Kardinal Pius ‘’Salak ‘’ lafını duyunca tıss tıss güldü ama yalakalığı da elden bırakmadı.

-Halft etmiş o Samfi denenf gerfi zefkalı.

Papa bağırmak zorunda kaldı artık.

-Bi sittir ol Pius ya. Her yeri tükürüğe boğdun anasını satayım.

Pius süt dökmüş kedi gibi huzurundan çıkarken Papa bu kez İlhan Kemal’e seslendi.

- Kardeşim, sen de şu herifi fişekleyip durma. Bak senin yüzünden ne hale geldik. Herif anlamadan dinlemeden yazıp duruyor. O değil de bunun yüzünden adım tarihe ‘’Salak Papa’’ Diye geçecek. Oysa solağım ben.

Kardinal Guiliano ve Leonardo da Vinci olaya tamamen Fransızdılar. Guiliano merakla sordu?

-Hayırdır sayın Papa? Sizi oldukça öfkeli görüyorum. Bir sorun varsa halledelim.

Papa sol elindeki mektubu sol tarafından, masanın soluna bırakarak Guiliano’ya ‘’ Buyur oku’’ Dedi.

Kardinal Guiliano mektubu gözleriyle sessizce okurken Leonardo atıldı.

-Muhterem Papa ! Ben bir konuda fetvanızı almaya gelmiştim. Şimdi ben bu Osmanlıların Sultanı Bayezıd’a bir mektup yazıp ‘’ İstersen İstanbul’a gelip ‘’Golden Horn ‘’ Üzerine bir köprü kurabilirim’’ Dediydim ama sonra düşündüm acep ‘’Şer’an caiz olur mu böyle bir şey?’’

Papa esefle başını salladı.

-Mektup da o konuyla ilgili zaten. Osmanlı Padişahı Bayezıd senin mektubun üzerine sana cevap yazacağına direkt bana yazmış.

Mektubu içinden okuyan kardinal Guiliano’ya ‘’ Yüksek sesle oku’’ Dedi.

Kardinal Guiliano yüksek sesle okumaya başladı.

Ben kim sultan-üs selatin ve burhan-ül havakıyn tac bahş-i hüsrevan-ı ruy-ı zemin, zıllulah-ı fil-arzeyn Akdeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve vilayet- Zülkadriye’nin ve Diyarbekir’in ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Acem’in ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve külliyen diyar-ı Arabın ve Yemen’in ve dahi bir çok memleketlerin ki aba-i kiram ve ecdad-ı izamım emerallahü berahinhüm kuvvet-i kahireleriyle fethettikleri ve cenab-ı celalet-meabım dahi tig-ı ateşbar ve şemşir-i zafer-nigarım ile fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Osman bin Orhan bin, Murad bin, Bayezıd bin, Mehmet bin, Murat bin Mehmet bin Bayezıt Han’ım .

Sen kim, g.t kadar bir Vatikan’ın efendisi Papa Alesandrsın.

Leonardo dayanamadı.

-Sayın papa ! Bu mektup sahte. Kardinal hazretlerinin okuduğu mektup Kanuni’nin Fransua’ya yazdığı mektup. Yani bu Bayezıd ölecek. O daha ölmeden tahta geçen oğlu Selim de ölecek, ondan sonra gelen Süleyman zamanında bu kadar toprağa sahip oluyor bunlar.

Papa düşünmeye başladı.

-Ne zaman ne oldukları önemli değil. Bak ne diyor Bayezıd.

Kardinal Guiliano devam etti.

Sizin o taraflarda ikamet edüp bir taraftan ilm-ü fen ile iştigal eylerken bir taraftan da heykel ve resim gibi ale mele innas işlerle uğraşan Leonardo adında bir herif-i nâ şerif, tarafımıza müracaat idüp Haliç üzerinde bir köprü kurabileceğini beyanla, biz dahi ol gavatı merak eyledük.

Ancak.

Kulağımıza çalındığına göre sen bu beni ademe eziyet ve dahi tazyikde bulunur, hatta engizisyon ile tehdit edermişsin. Etme..

Leonardo nam bu keferenin namesi ve namesinde belirttiği köprü tarafımızdan değerlendürüldükde müşârünileyhin Dersaate avdeti için ne icap eylerse tedarik eyleyerek derhal yola koyasun. Bu hususta bir saniye bile gecükmeyesün.


Kardinal Guiliaono mektubu bitirdi ama öfkeden kudurmuştu adeta.

- Kendini ne sanıyor bu Osmanlı Padişahı? Sanki uşağına emreder gibi, bu nasıl mektup böyle.?

Papa Aleksandır, Gayet endişeli bir şekilde cevap verdi.

- Öyle deme sevgili Guilıano. ‘’ Madem ki yok dizlerinin takatı/ O halde koruyup kollamak lazım makatı.‘’

Evet, zaman batı alemi için gerçekten de oldukça kötüydü

Leonardo usta anlamıştı.

-Yani sayın Papa benim ‘’ Dersaadet’e gitmem şer’an caiz mi?’’ diye sorup fetva almama gerek bile kalmamış. Osmanlı’nın padişahı korkuyu öyle vermiş ki caiz olmasa da döt korkusuna ‘’Caizdir’’ diyecektin zaten.

Kardinal Guiliano artık dayanamadı.

-Yav üzerime vazife değil belki ama merak ettim ‘’Fetva, Şer’an Caiz’’ Nedir bunlar?

Papa Aleksandr’ın içini keder kapladı. Kendisinden önceki papalar ne güzel Haçlı Seferleri yaparlarken kendisi bırakın Haçlı Seferini, neredeyse Müslüman olacaktı. Öfkeyle bağırdı.

-Böyle devam ederse Müslümanların şeyhülislamlarından alacağın ‘’ Bir işin dine uygun olup olmadığına dair izin’’ dir fetva. Bizimle elbette alakası yok ama Osmanlı korkusundan böyle saçmalıyoruz zaman zaman. Sami faktörünü de unutmamak lazım bu arada.

Papa daha da konuşacaktı ama az önce dışarıya postaladığı kardinal Pius endişeli bir yüzle tekrar girdi odasına.

-Sayfın pafpa Hazreftleri. Türk Elfçisi ‘’ Dafa çofk befkleyecek mifyiz? ‘’ Difye sorfuyor?

Papa önce ‘’ Allah seni bildiği gibi yapsın Sami e mi? Senin yüzünden kaç yıllık kardinalim Pius’un ne dediğini anlayamaz oldum’’ Dedikten sonra emretti.

- Tamam lan tamam. Göndermekten başka çaremiz var mı? Alın bu Leanordo denen kılıksızı. Önce bi hamama sokun sevabına da üzerindeki ölü kokusu gitsin. Sonra adam gibi giydirin kuşatın. Saçına sakalına biraz çeki düzen verin.’’

*****

Leonardo da Vinci bir Osmanlı kalyonu ile İstanbul’a doğru yola çıkarken, İstanbul'da ise Şerife, güze ve hareketli bir  İsveç türküsü çığırmaktaydı. Tre tradelle jantör  yani  '' Üç  Fingirdek  kız''  adlı  bu  türkü  o  dönemde  tüm  gençlerin  en  sevdikleri türküydü. 

där gingo tre jäntor i solen
på vägen vid lindane le,
de svängde, de svepte med kjolen,
de trallade, alla de tre.

Yani

Üç kız gidiyordu güneşin altında

Lindane Le yolunda

salınarak, savurarak eteklerini

Şakıyorlardı üçü birden

Lay-la-la-la-la,


Anası Deli Muhibe’nin ‘’Gıııızzz neredesiy. İnekleri sağdıy mi?’’ Diye ünlemesi üzerine hemen değiştirdi Türküyü ve  bir  ilahiye  başladı.

Kâbe’nin yolları bölük bölüktür.
Benim yüreciğim delik deliktir.
Dünya dedikleri, bir gölgeliktir.
Canım Kâbe’m, gelsem sana
Elim yüzüm sürsem sana



------------------------------------------
Resimler:

1- Papa II. Julius ( Yani kardinal Guiliano)
2- Leonardo da Vincinin bilimsel çizimlerinden sadece biri. ( Leonardo da Vinci ‘nin tuttuğu notlar da ilginçtir. Çünkü bu notları ters yazmıştır. Yani yazarken sanki ayna tutmuş gibi yazmıştır yazdıklarını. Zaten notlarını okumak için ayna tutmak gerekir. Ancak, kendisi yazarken ayna kullanmamıştır. Bunu solak olmasına bağlayanlar olsa bile solaklar da bu şekilde yazmazlar aslında.
3- Papanın muhafızları İsviçreli askerler.
&autoplay=1/?autoplay=1&mute=0" allow="autoplay" frameborder="0" allowfullscreen>
( Da Vincinin Şerifesi---3. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 20.02.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu