Aşk Diyorum Aşk
Yazmak için geçiyorum klavyenin
başına aşk seni yazıyorum, içim dışım seninle dolu seni veren Rabbime binlerce
kez şükürler olsun. Aklımda ne varsa aldın süpürdün, gönlümü doldurdun, bazen
hasretle gözyaşı döksem de o yâri hatırladığım içindir ey aşk, hatırlattığın
gülümsettiğin içindir. Şu kendini felsefeci sananlara kızıyorum, düşüncelerine
fikirlerine seni hiç katmıyor saçmalıyorlar, senin özelliğini almış felsefenin
açıklama adına yazmışlar. Güya Felsefe “Felsefenin sözcük anlamı, “bilgelik
sevgisi” ya da “bilgi sevgisi"dir. Felsefe insanın merak etme, öğrenme,
düşünme, sorgulama ve anlama çabalarının ürünüdür” Bak bak bak! Aşk sen olmadan
nasıl sevgi olsun bilgelik olsun? Sen yoksan nasıl insanlığın hali durumu
düşünülür çözüm yolu aranılır ki? Ah işte onlarda bilmiyorlar ki seni! Ben
şimdi onların dilinde seni anlatayım duysunlar okusunlar.
“Filozof; bilgiyi seven, bilgiyi
arayan, bilgi üzerine düşünen, bu doğrultuda kendini sorgulayan kişidir.
Filozof refleksionla, düşünceye yön veren sorular yönelterek, bilgiye ulaşma
yolları geliştirir. Aklın (hem kendisinin hem de başkasının aklının ürettiği)
düşünceyi eleştirmesini, bir anlamda aklın kendisini mahkemeye çıkarmasını
sağlar.“
Buda benim fikrim, Filozof aşkla yaşarsa
eğer bilgiden önce kendini bulan haddini bilen Rabbini bilen, insanlığın
derdini sorgulayarak çare arayandır. Düşünceye yön veren hak Mevla ve aşk ile
tüm sorunları çözen arayan bu arama yolunu açan ve arayarak bulmaya çalışandır.
Hem kendisini hem de başkalarının aklının ürettiği düşünceyi eleştirmeden önce
aşkla tahlil eden, aklın mahkeme ye çıkarmasın sağlamakta nedir, aşk gönül Hak
Mevla’nın emirleri zaten mahkemenin kararları gibidir. Toplumun mutluluğuna
götüren ona saygı duyan onun derdine koşan düşüncelere saygı duyularak yanında
olmak varken, mahkemeye ne gerek var zaten? Aşkla vicdan yan yana mahkemedir, soruya
soru sorarak cevapsız bırakmak Felsefecinin işi değildir ey aşk, sensiz bir değerleri
zaten olmaz ki vesselam.
“Filozofun hayatı ve eylemi; güçlü
ve coşkulu bir istemeyi, sınırlı ve kuşatılmış olanı aşan bir araştırmayı
içerir. O her yerde insanları sürekli meşgul eden ölüm ve yaşam gibi en can
alıcı karşıtlıkları korkusuzca derinlemesine araştırıp kavramaya çalışır. Güçlü
bir bilgi isteğiyle, dünya ilişkilerinin, hayat tarzlarının içerdiği zenginliği
anlamaya çabalar. İşte bu niteliklerden yüksek bir insanlık ve bilgelik sevgisi
çıkar. Ancak filozof hakkındaki böylesi bir anlayışta, bir soruyu mutlak bir
şekilde cevaplayabilmiş olmaktan doğan bir dinginliğe ve zihnen tümüyle
doyurulmuş olmaya yer yoktur. Onlar bilinmeyenin peşinden koşmaya doymak
bilmezler”
İşte ey aşk yine sensiz kalanların
çaresizliği ”Onlar bilinmeyenin peşinden koşmaya doymak bilmezler ”Bilinmeyen
ne var ki insan var iken günümüzde o çağlarda? Din var iman var aşk var işte
sana cevaplar, bilinmeyen bir ahiret yurdu var o da Nur Kur’an’da Rabbimiz bize
söylüyor anlatıyor. Mesela”Neden hiçlik yerine bir şeyler
var? “ Hiçlik âleminde(BİZ İNSAN İÇİN ) Rabbim kendisi bilinsin diye bizi
yarattı, hiçlik yok oldu, kalmadı artık. Âlemlerin Rabbi varken hiçlik nedir? Böyle
bir şey olabilir mi? Rabbim bizleri aşkla yarattı aşkı verdi bize, cevap çok
basit bunca gereksiz sorulara sorular üretmek mesela.
Hiçlik bir şey olsaydı nasıl
olurdu?
Hiçliğin ortasında kalan nasıl
hiçlikten çıkardı?
Onlar böylesine saçma sorularla
vakit kaybederken ey aşk senden habersiz mutluluğun insanı sevmenin değerini
bilmeden ömürlerini boşa geçirdiler vesselam.
Mehmet Aluç