Ali Abdullah Ali’nin sürdüğü arabayla kağıt deposunun önüne geldiğinde Orhan Metin onları bekliyordu. Deponun içinde logosuz bir kamyon vardı. Yükleme bitmişti. Ali Abdullah arabanın yanında bekleyen Ali’ye seslendi.

-Tamam Ali beklemene gerek yok. Arabayı siteye bırak. Varsa işlerini hallet.

Ali başıyla selam verip ayrıldı.  Orhan Metin yaklaştı.

-Kamyonu biz mi götüreceğiz ağabey?

-Biz götüreceğiz Orhan. Sapanca’da bir deponun adresini verdiler. Yükleme tamam mı?

-Tamam ağabey. Harun Saraylı’nın koliler de yüklendi de niye biz götürüyoruz?

-125 milyon doları kime güveneceğiz Orhan? Yükümü teslim eder, cüzdanımı alırım. Konuşmuş oluruz hem fena mı? Bin bakalım.

Ali Abdullah ve Orhan Metin kamyona bindiler.  Orhan Metin cebinden çıkardığı puroyu yakarken Ali Abdullah kayın biraderi Harun’u aradı.

-Aloo Harun. Yola çıkıyoruz. Sana verdiğim plakalı kamyonla. Cüzdanını yarın getiririm. Haberleşiriz.

Ali Abdullah kontağı çevirip kamyonu hareket ettirdi.

-Kamyon sürmeyi özlemişim Orhan. Eski günlere döndüm bir an.

-Yaşlandım mı diyorsun ağabey?

Gülüşürler.

-Bana kızgın olduğunu biliyorum Orhan. Sende bir şeyler sakladığımı düşünüyorsun, haklısın da. Herkesten bir şeyler saklıyorum.

-Benim ki kızgınlık değil ağabey. Kırgınlık desek daha doğru olur. Ben senin sırdaşın değil miyim? Bana güvenmiyorsun gibi algıladım.

-Güvenmemek değil Orhan. Hayatta en çok sana güvendiğimi bilirsin. Ama iş çok karışık. Devlet yaptığımız her şeyden haberdar Orhan.

-Gizli saklı bir iş yapmıyoruz ağabey, işimizi yapıyoruz.

-Bahsettiğim o değil Orhan. Londra’da kurulan Konsorsiyumdan devletin haberi var. Getirdiğimiz yükleri, ağaları, operasyonu her şeyi biliyorlar.

-Ciddi misin ağabey? Kıyamet kopacak desene. Ne yapacağız?

-Şu anda yapacak bir şey yok Orhan. İki buçuk yıldır başımızdaki belayı def etmek için uğraşıyorum. Operasyondan 4,5 ay sonra biri telefonla temasa geçti. Babamı bizi çok iyi bilen biri.

-İstihbarattan mı?

-Büyük olasılıkla. Ben tanımıyorum. Önce inkar ettim ama adam her şeyimizi biliyor.

-Telefonunu bulamadın mı?

-Ankesörlü telefonla bana ulaştı. Kısa süreli konuştu. Farklı zamanlarda aradı. Anladığım adamın niyeti bizi bitirmek değil bizim üzerimizden bir şeyler yapmak. Günahımıza kefaret olarak bir şeyler istedi. Bende yaptım.

-İstihbarata çalışmaya başladım deme ağabey.

-Öyle bir şey yok Orhan. Eğer iş birliği yaparsam bize şefaatçi olacağını söyledi. Hakkımızda bildiklerini söylemediğine göre zararımızı istemiyor demek ki.

-Konuşmadığını nereden biliyorsun ağabey?

-Tahmin ediyorum Orhan. Üç yıldır yaptıklarımız ortaya saçılmadı öyle değil mi? Şantaj için bize gelen kimse yok. Demek ki kimseye konuşmadı. Konuştukları her kimse bize günah çıkartmak için bir fırsat verdiler diye düşünüyorum.

-Adam senden ne istedi ağabey?

-İlk olarak operasyona tetikçi olarak katılanların isimleri istedi. Bende verdim.

-Ne diyorsun ağabey? Ne yaptın sen? Ortaklarımızı mı öldürttün?

-Sadece isim verdim Orhan. Ailemi korumak için yine veririm.

-Adam da verdiğin isimleri infaz ettirdi. Başka?

-Camiayla ortak olmamamı ve kayıt dışı parayı sisteme sokmamı istedi.

-Üç yıldır bunun için uğraşıyordun demek. Başına daha büyük bir bela aldığının farkında mısın ağabey? Söylediklerinden ortaklarımızın haberi olursa açık hedef haline geliriz biliyorsun.

-Biliyorum Orhan. Bu yüzden senden önce kimseye bahsetmedim ya. Diyarbakır’da Helin’i gizlice koruyanlar vardı ya. Konuştuğum adamın ekibiydi.

-Ali bu ekipten mi?

-Bilmiyorum Orhan olabilir. Öyleyse bizi korumak için yanımızda.

-Ali’yi bunun için mi koruyorsun?

-Kimseyi korumuyorum Orhan. Hiç iz bırakmadan Alber’in işini halletti. Helin’i Diyarbakır’a sağ salim götürüp getirdi. Helin’in önceki halini biliyorsun. Daha ne olsun? İşini güzel yapmıyor mu sence?

-İşini güzel yapmasından ve suskunluğundan memnunum ağabey.

-Yanlış yapana kadar bırakalım da işini yapmaya devam etsin Orhan. Dünkü dikkatini fark etmedin mi?

-Kayıt altına girmek için niye bu kadar çabalıyorsun ağabey? Komisyon karşılığı bu işi yapacak bir sürü adam var piyasada.

-Güven Orhan, güven. İşimize yaptıracağımız adamların daha sonra bize tebelleş olmalarından korktum.

-Korkmakta haklısın ağabey. Biraz önce götürdüğümüz paralara devletin el koyacağından bahsettin. Götürmeyelim o zaman? Paramızı sokağa atmanın ne gereği var ağabey?

-Sokağa atmak değil Orhan. Bize üç yıldır ortaklık teklif edenler kıllanmaya başladılar. Kabul etmeseydim farklı şeyler olabilirdi. İkincisi Harun’un dediğine göre bize bir cüzdan verecekler. Yani paramızı buradaki bankaya yatırmış oluyoruz. Londra’dan cüzdan gelene kadar paran bizde dediler. Bu parayı her halükarda alırım. Almazsam da umurumda değil. Elime ciddi bir koz geçti. Bundan sonraki tüm tekliflerini reddederim. Veya bizimle 100 milyon dolarlık yasal iş yaparlar ödeşiriz. Bize karşı boyunlarının bükük olmasını istiyorum.

-Bizi devlete ihbar ettiniz de diyebilirler.

-İspatlayamadıktan sonra istediklerini desinler Orhan. Teslim ettiğim parayı korumakla karşı taraf mükellef değil mi? Sıkışırsam Orhan Metin’in ağabeyisiyim diyeceğim.

Gülüşürler

-Senin böyle bir plan yapacağın, üç yıl boyunca kimseye duyurmadan uygulayacağın hiç aklıma gelmezdi. İngiltere’dekileri düşündün mü? Onlarda paralarını isterlerse?

-Bizden isteyecekleri 40 milyon dolarları var Orhan o da hazır. Konsorsiyum deşifre olursa uluslararası bir skandal patlak verecek. Bu yüzden sözlerini tuttular, ortaklığı deşifre edemiyorlar.

-Bu yüzden Alber’in infazına aşırı tepki vermedin sen. Yanılıyor muyum?

-İnfazı değil Orhan bence zamansız bir infaz oldu. Allahtan temiz iş oldu da başımıza dert almadık.

Ali Abdullah’ın kullandığı kamyon Sapanca yakınlarındaki depoya sorunsuz vardı. Depodakiler paraları indirirken Ali Abdullah ve Orhan Metin’in kamyondan inmelerine izin vermediler. Deponun içindeki onlarca makine paraları sayarken kamyonun içinde beklediler. Sayma işi bitince makbuz ve cüzdanları alan Ali Abdullah ve Orhan Metin geldikleri kamyonla ayrıldılar. Orhan Metin kısa süreliğine ve refakatçi eşleğinde tuvalete gitmişti. Bu sırada depoyu üstünkörü inceleme imkanı bulmuştu.

-Buradan kimse para falan alamaz ağabey. Görmedin mi her taraf silahlı adam kaynıyor. Ben 10 kişi saydım.

-Bunu da el koyacaklar düşünsünler Orhan. Bu depodaki paraya el koymayı düşünen ekibini ayarlamıştır. Umalım da başarılı olsunlar. Hem camia tahmin etmediği anda ciddi bir darbe alsın, hem devletin gücünü herkes görsün. Hem de muhataplarımızın boynu yere eğilsin.

-Merkez sağdakilerle görüşe görüşe iyice milliyetçi oldun ağabey.

-Milliyetçilikten değil Orhan. Devletin kıymetini anladım diyelim. Yakın komşumuz Irak’ta bir devlet yok. Iraklılar Amerikalarla işbirliği yaparak Saddam’ı devirdiler. Şimdi hepsi pişman oldu. Irak sömürge oldu. En kötü devlet en iyi devletsizlikten iyidir Orhan. Hele de bizim coğrafyamızda. Çalışan herkes krizden zarar görür. Ben çalışan biriyim. Kriz dedikodusu bile uykumu kaçırır.

-Seni anlamakta her zaman zorlandığım için yorum yapmayacağım ağabey. Anladığım camianın itibar kaybından memnun olacaksın.

-Normalde kimsenin zarara uğramasından memnun olmam Orhan ama şu anda camianın itibarı doğrudan devletin dolaylı olarak te bizim zararımız anlamına geliyor. Yıllardır beslendiğimiz Fil’in üstümüze devrilmesini istemiyorum. Başımızdakiler kötü olabilir. Ama bunlar daha kötü. Sevcan’la aranız iyi mi?

-Onu da mı biliyorsun ağabey?

-Her ortamda söylüyorum Orhan. 3 yıldır işsizim. Kardeşlerimi takip ediyorum diye. Kız iki aydır evinde misafir, inşallah öncekiler gibi gelip geçici değil diye aklıma geldi. Yanılıyor muyum?

-Her zamanki gibi yanılmıyorsun ağabey. Sevineceksen söyleyeyim ağabey. Sevcan’la evlenmeyi düşünüyorum.

-Bu harika bir şey Orhan. Çok mutlu oldum. Aile olmak için geç kalmak üzereydin. Bizimkilerle ne zaman tanıştıracaksın?

-İlk fırsatta tanıştırmayı düşünüyorum ağabey. Yaşlandığımı fark ediyorum. İnanmayacaksın belki ama Yasemin’le Murat baba desinler istiyorum. Beklemiyorum ama bir umut istiyorum.

-Farkındayım Orhan. Zamanla o da olacak merak etme. Çocuklara zaman vermek lazım.

-Geçmişte sana çok öfkelendiğim oldu ağabey. Kayıt altına girme çabanı ilk başta anlamadım. Çocuklara iş kurmak için kendi işini istediğin gibi büyütemedin. Haklıymışsın. Kayıt altında olmak hiç te kötü bir şey değilmiş. Kardeşlerin hepsi kendi işinin patronu oldu. Ama bu rahatlıklarının karşılığını veriyorlar mı bundan şüpheliyim.

-Kardeşim de olsa kimseden karşılık beklemiyorum Orhan. Başlarını belaya sokmadan çalışsınlar razıyım. Babam yıllar önce kardeşlerine sahip çık dedi. Elimde geleni yaptım. Ağabey olmak böyle bir şey. Çoğu zaman yaptıkların yanlış anlaşılıyor. Benim yaşıma gelen herkes benim gibi düşünecek buna eminim. Ailede en çok sıkıntıyı sen çektin. Asıl kimse bunun farkında değil. Senin koruman olmasa Karaşahin ailesi bu günlere gelemezdi. Bizimkilerin asıl bunun farkına varmaları lazım.

-Böyle düşünmene sevindim ağabey. Başkaları bilmese de olur.

Ali Abdullah ve Orhan kamyonu nakliyenin önüne bırakıp başka bir araçla evlerine geçtiler.

 

21 Ekim 2013

 

Küçük Ağa ticari bir taksiyle Aytekin Tuncay’ın oturduğu siteye geldi. Daireye çıktı. Birlikte salona geçtiler.

-Benimle görüşmek istemişsiniz sayın savcım.

-Evet Küçük Ağa son görüşmemizden sonra kafa karışıklığı yaşıyorum. Bu yüzden görüşmek istedim. Normal şartlarda başka insanların akıl verir tarzda beni yönlendirmeye çalışmalarını her zaman reddetmişimdir. Anlattıklarınız bana ilginç geldi. Biraz araştırma da yaptım ama bazı konular kafamda hala netleşmiş değil. Benden ne istediğini tam olarak söyler misin? Hakkında yaptığım araştırmayla size güvenebileceğime karar verdim.

-Teşekkür ederim Savcı Bey. Hakkımda iyi şeyler duymanız beni daha çok memnun etti.

-Aslına bakarsan hakkında iyi şeyler duymadım Küçük Ağa. Seni sorduklarım pek çok olumsuz özelliğinden bahsetti. Disiplinsiz olman, kural dışı operasyonların, amirlerinizden bilgi saklaman, yasadışı bağış toplaman gibi. Ama senin vatansever ve devletçi olman herkesin ortak fikri.

-Size söylenenler her platformda önüme çıktığı için şaşırmadım Savcı Bey. Söylenenler doğru. Olumsuz pek çok özelliğim vardır ama su katılmamış bir vatansever ve devletçiyim. Bu özelliğimle de gurur duyarım.

-Anlıyorum Küçük Ağa. Konumuz zaten senin özelliklerin değil. Bana gelen bilgilere göre camia hakkında haklısın. Müthiş bir bağış parası trafiğinden bahsediliyor. Sende biliyorsun Türkiye’deki bütün dini guruplar bir takım faaliyetleri için üyelerinden para toplarlar.

-Biliyorum Savcı Bey. Her gurubun üyelerinden makbuzlu veya makbuzsuz bağış toplamasını normal karşılarım. Aynı zamanda bir dernek çatısı altında toplanan insanların kendi fikirlerine göre hizmet vermelerini bana göre insanların en büyük haklarından biridir. Kur’an öğretmek, sohbet etmek gibi. Biliyor olmalısınız dini guruplar hakkında uzman olduğumu düşünür ve iddia ederim. Ülkedeki hemen hemen bütün dini gurupların içinde kısa süreli bulundum. Gurupların tabandaki üyeleriyle değil tepede guruba yön veren insanlarla birebir görüşmüşlüğüm vardır. Sivil toplum örgütlerinin tamamında olduğu gibi dini guruplarda mensuplarının devlet dairelerinde çalışmalarını isterler, teşvik te ederler. Bu gurupların büyük bölümünün devleti ele geçirmek gibi bir amaçları yoktur. Pek çoğunun amacı devlet dairelerinde dindar insanların çalışmalarıdır. Camia farklı. Kendi üyelerini usulsüz yollarla işe yerleştirip ardından zorla bağış topluyorlar. İnsanları suiistimal ediyorlar. Camianın özel sektörde bazı iş kollarında tekelleştiğini iş adamlarından bağış topladığını, yasadışı olarak yurt dışına döviz kaçırdığını biliyoruz. Düşman kabul ettikleri üst düzey devlet görevlilerine kumpas kurarak siyasi kriz çıkarttıkları herkesi malumu. Geçen sene tutuklamak için Müsteşar ifadeye çağırıldı.

-Anlattıkların doğruysa bu doğrudan suç Küçük Ağa.

-Akıl için yol birdir Savcı Bey. Birkaç yıl önce düzmece delillerle kamu görevlilerine açılan davalar kumpastı. Kozmik odaya girilmesinin sonuçlarını tartışmak bile istemem. Elimde camianın terör örgütüyle organik bağını gösteren bilgiler var.

-Bir planın var değil mi Küçük Ağa? Soruşturma açmak için somut delillere ihtiyacım var.

-Araştırmamın ayrıntısını veremem Savcı Bey. Ulaşabildiğim tüm bilgileri doğrudan Müsteşara iletiyorum. Bana artık bir suç örgütüne dönüşmüş camia mensuplarının çalışmaları ve bağlantıları hakkında bilgi lazım ki; bende gerekli araştırmamı derinleştireyim.

-Bana teklif ettiğinin farkında mısın Küçük Ağa? Bir cumhuriyet savcısına muhbirlik teklif ediyorsun.

-Yorum size kalmış Savcı Bey. Ben devletimin bekası için her şeyi yaparım. Bahsettiğim yapı doğrudan Amerika’nın kontrolünde, devleti ele geçirmek için her şeyi yapabilecek bir yapı. Siz mahkeme kararı olmadan takip ve dinleme yapamazsınız ben yaparım. Mahkeme başkanı bunların adamıysa ne yapacağız söyler misiniz?

Aytekin cevap veremedi. 

-Faaliyetlerinin yarısı illegal olan bu yapıyı başka türlü çözemem. Size verdiğim diskte tespit edebildiğim örgüt üyeleri sizi şaşırtmış olmalı.

-Orası öyle. İsimleri görünce ağzım açık kaldı.

-Ahmet Savcıyla görüştünüz mü?

-Görüştüm. Dosyada belirttiğin gibi Ahmet Savcı bunların okullarında burslu okumuş. Bunların evinde ücretsiz kalmış. Bunların dersanelerine gitmiş. Bu doğal değil mi? Dini guruplar hakkında uzman olduğunu söylüyorsun. Üniversite eğitimi için büyük şehirlere gelenlerin bir kısmı belki çoğunluğu bu gurupların evlerinde kalıyorlar. Felsefesi ne olursa olsun pek çok insan bu guruplar sayesinde eğitim aldı.

-Biliyorum Savcı Bey. Biraz önce dediğim gibi dini gurupların faaliyetlerine karşı falan değilim. Dini manada ideal insan yetiştirmekle sınırlı olmak kaydıyla. Camia ortaokul çağında aldığı çocukları kayıtsız şartsız itaat kültürüyle yetiştiriyor. Yardım ve yataklık etmek kanunlarımıza göre suç öyle değil mi? Bana göre mesleğini camianın talimatlarına göre yapmak ta suç.  Dosyada fark etmiş olmalısınız Emniyet ve İstihbarattaki yapılanma yaklaşık üç yıldır bir suç örgütünü himaye ediyor. Sokaklardaki herkesin bundan haberi var.

-Pekala Küçük Ağa. Ben muhbir değilim. Bana verdiğin isimleri özel kanallardan araştıracağım. Daha fazlası olmaz. Öğrendiklerimle adalete olan inancımı daha fazla sorgulamak istemiyorum. Sana ulaşırım.

( Bereli 56 başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 1.04.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu