Bir Şiir ”Aşka Şiir” Gülümsememle Tahlil
Ve Analiz.
Gönle
ilham diye ey yâr gelişin başka şiir
Bağrı
mızrak gibi her dem delişin başka şiir
Dağıtır
hüznümü hülyan ötelerden uzanıp
Dudağın
aşkı dökerken, gülüşün aşka şiir…
Mustafa
Sade
Bugün
severek okuduğum Mustafa Sade kardeşimin şiirinden bir kıta alarak içine bir
şeyler katmak için klavyenin başına geçtim.
“ Şiir
yazdıran şey acı çekmesidir. Bu acıyı da şiir yazıp dışa vurarak
sağaltabilmektedir. Burada kabul etmek gerekir ki acı da varlığın
yaşantılarından yani görüngülerinden biridir; beri yandan unutmamak gerekir ki
bu fenomenlerden sadece biridir. Burada şöyle denebilir: şair zaten sadece
acısını dışa vurmaz, mutluluğunu, coşkusunu hatta hissizliğini de şiirinde dışa
vurabilir. Sonuç olarak şiirin ana güdüsünün şairin duygusal boşalımı olduğunu
ileri sürenlere göre genelde acı olmak üzere şair duygularını veya tavrını dışa
vurarak rahatlamaktadır. Belki böylece tıpkı arabesk bir şarkıcı gibi
alımlayıcının duygudaşlık kurabileceği bir figür olmaktadır. Bu görüşte şiir
alımlayıcı onun şiirlerinde kendi ruh halini bulabiliyorsa değer
kazanabilecektir. Yani şiirin temelinde varlığın yaşantısı olup olmaması bu
şiir anlayışını pek ilgilendirmez; şiir basit bir özdeşim kurma aracına ve
kitlesel bir günah çıkarma; hep beraber meydanlarda ağlama ya da coşma
etkinliğinin bir vesilesine dönüşüverir. Burada şairden beklenen varlığın
hakikati olarak güzelliği ortaya koyabilmesi değildir. Bu şiir anlayışında buna
ihtiyaç da yoktur. Şairden beklenen herkesin yaşadığı ama dile dökemediği
duyguları şiirsel dili araç olarak kullanarak dışa vurmasıdır. Şiir yazma
sebebi olarak psikolojik rahatlamayı koyan anlayışta şair alımlayıcının
duyabildiği kadar şiir yazabilir. Alıntıdır ”
Gönle
ilham diye ey yâr gelişin başka şiir
Aşk
nedir diye başlarsak aşk bir mutluluk deryasına düşerek mutlu olmak, karşısında
gördüğü yâri candan canından öte severek onun mutluluğunu sağlamaktır. Kısacası
kendinden geçerek sevdiği yâri için yaşamasıdır, onu sarması mutluluğu için
çabalamasıdır. Gönle ilham diye ey yar gelişin başka şiir. Gönlüme ilham gibi
gelene ye yar gelişinle yazılır şiir, şiirsiz sensiz dünya olmaz olması da
mümkün değildir, gelişinde şiir gibi, bakışlarında gelişinde bana şiir yazdırır.
Bağrı
mızrak gibi her dem delişin başka şiir
Bağrımı
mızrak gibi bakışınla hep delişin başak bir şiir gibi, yine şiir yazdırır. Bakışın
aşkla bağrıma saplanan bir mızrak gibi acıyı hisseder gibi gelişin bir şiir
gibi. Şiir nedir dersek kısaca…
“Ama
yine de aşk konusunda Türkçenin şiir birikimi içerisinde Karacaoğlan’ın yeri
başkadır. O aynı zamanda modern Türkçe şiirdeki aşk temasının belli başlı
kaynaklarından biridir. Aşk ve şiir söz konusu olduğunda Karacaoğlan’a
değinmeden geçmek mümkün değil. Çünkü o, zamanını da dikkate alarak söyleyecek
olursak, Türkçenin en büyük aşk şairlerinden biridir. Hatta hâlâ bile öyledir
diyebiliriz. Aşk aynı zamanda cesarettir. Platonik yaşanırken bile cesaret
gerektirir. Her şeyden önce bu, aşkı aşkla söyleme, dile getirme cesaretidir.
Ve o cesaret toplumsal, kültürel koşullar da düşünülerek bakılırsa görülür ki
Karacaoğlan’ın şiirlerinde cesaret fazlasıyla yer almaktadır. Yunus Emre’de
“âlemlerin yüce efendisine sevgi”, Pir Sultan’da “dava”, Köroğlu’nda “kavga”,
Dadaloğlu’nda “isyan” vardır. Ancak Karacaoğlan’ın aşkı da, aşkını söyleme
biçemi de, dolayısıyla şiirleri de andığımız bu şairlerin hiçbirine benzemez.
Onun şiirlerinde aşk da, sevgi de her boyutuyla, gerçekliğin ve hakikatin
diliyle karşılık bulmuştur. O aşkı, insanoğlunun en temel, en vazgeçilmez yanı
olan cinsellikle birlikte yansıtmış, çoğaltmış, yaşatmış bir şair olarak aktarılmıştır
kuşaklardan kuşaklara… Onun önemli özelliklerinden biri de “halk şiiri”nin “din
dışı” şairi oluşudur. Bu yönüyle dahi bir başka önemlidir. Öyleyse artık
Karacaoğlan’dan bir dörtlük okuyalım:
Ala
gözlerini sevdiğim dilber
Göster
cemalini görmeye geldim
Şeftalini
derde derman dediler
Gerçek
mi sevdiğim sormaya geldim
Ayrıca
modern zamanda da aşk şiirlerinin arka planında Karacaoğlan’ın, yüzyılların
ötesinden gelen sesi duyulur. Cemal Süreyya’nın şiirlerinde de duyarız o sesi.
Cemal Süreya ve aşk denilince hangi şiirini okursanız illa ki aşkla
karşılaşırsınız. Sözü dönüp dolaştırıp aşka getirmek konusunda ondan daha
marifetlisi yoktur modern Türkçe şiirde… İşte “Elma” başlıklı şiirden bir
bölüm:
Kuşlar
uçuyor üstümde bunlar senin elmanın kuşları
Gökyüzü
var üstümde bu senin elmandaki gökyüzü
Hatırlanacak
olursa seninle beraber soyunmuştum
Bir
kilisenin üstünde
Bir
yandan çan çalıyorum büyük yaşamaklara
Bir
yandan yoldan insanlar geçiyor çoğul olarak
Türkçenin
şiir birikiminde aşk teması o kadar büyük bir yer tutuyor ki modern dönemde bu
konuda yeni bir şey yazmak, ancak şiirin yeni olması şartını yerine
getirmesiyle mümkün olmuştur. Hatta bu da yeterli olmamış bakış açısının da
özgün olmasının sağlanması gerekmiştir. Her daim şiirin uçlarında dolaşmış, dilin
varmadığı yerlere dilini sokmuş bir şair olarak İlhan Berk’te de aşk, erotik
bir boyut kazanır. “Ne Böyle Sevdalar Gördüm Ne Böyle Ayrılıklar” başlıklı
şiirinden bir bölüm okuyalım:
Seni
düşündükçe
Gül
dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara
su veriyorum
Daha
bir seviyorum dağları.”
Dağıtır
hüznümü hülyan ötelerden uzanıp
Dağıtır
hüznümü hülyan ötelerden uzanıp. Şair benim hüznümü senin istediğin olması için
hayal kurduğun ne ise onu gerçekleştirmek aşkı hüznümü dağıtır ötelerden bana
uzanarak elimden tutarak, hülyanın gerçek olmasının rüyasını ötelerde görürüm
elime uzanan umuduyla, bana uzanır. Dediğim gibi aşk sevdiğini mutlu etmektir
onun mutlu olmasını sağlamaktadır.
Dudağın
aşkı dökerken, gülüşün aşka şiir…
Ey
yar söz söylerken aşkı söyler dudağın aşkı anlatırsın gülüşünle bana, işte o
gülüşün aşka olur şiir, beni şair yapar aşkla aşka şiir yazdırtır.
“Aşk
ve şiir deyince dikkat çeken bir hususun da altını çizmek gerekir. Aşk şiiri
denildiğinde akla çoğunlukla şair olarak erkekler ve onların yazdığı şiirler
gelir. Şair erkeklerin şiirleri paylaşılır. Dolaşımda olan onların şiirleridir.
Aşk anlatısının dile getirildiği şiirlerde büyük ölçüde eril bir dil ve erkek
merkezli bir bakış içkindir. Ama artık modern Türkçe şiirde şair kadınların da
hatırı sayılır bir katkısı söz konusu. Öyleyse dedik, egemen tavrı terk ederek
aşkın izini şair kadınların yapıtlarında sürelim. Bu amaçla yaptığımız
değerlendirmede ne kadar çabalasak da bakış açımızın öznelliğinden kurtulamamış
olabiliriz. Ayrıca imkânlarımız gereği sayıyı sınırlı tutmak zorunda kaldık.
Öte yandan tarihsel birikimi eskiden yeniye doğru bir sıralamayla yansıtmaya
özen gösterdik. Bu doğrultuda şair kadınların yapıtlarından aşkın şiir halini
dile getiren birer örnek seçtik. Hiçbir şey olmazsa tarihe not düşmüş oluruz.
İlk şiirimiz Gülten Akın’dan “Seni Sevdim”:
Seni
sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
“Uyandım
bir sabah” gibi değil, öyle değil
Nasıl
yürür öz su dal uçlarına
Ve
gün ışığı sislerden düşsel ovalara
Susuzdu,
suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim
kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik
ceren arayı arayı anasını buldu
Adın
ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum,
üfledim, yaprak pırpırlandı Ağustos dindi
Seni
sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi
Seni
sevdim, küçük yuvarlak adamlar
Ve
onların yoğun boyunlu kadınları
Düz
gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana
yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler
ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa
açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce
Nehirlerimiz
ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet
senet satılmadan önce
Şirketler
vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı
parsellenip kapatılmadan önce
Seni
sevdim. Artık tek mümkünüm sensin
'ŞİİRLER
AŞK VE SEVGİNİN DÖNÜŞÜMÜNÜ YANSITIR'
Şiirlerin,
gözlemlenen önemli bir özelliği de aşk ve sevgi anlayışının zaman içinde ve
kuşaktan kuşağa geçirdiği değişim ve dönüşümü yansıtması…
Nilgün
Marmara’nın “Kuş Koysunlar Yoluna” başlıklı şiiri birçok açıdan, ama belki de
en çok psikanalitik okumaya ve yorumlamaya açık olması bakımından dikkat
çekici… Şiiri birlikte okuyalım:
Bir
karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep
böyle mi bu?
Bir
şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime
yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın
içini, bir küçük huzur adına
Aynalarla
kaplattım, ölü Ben’im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini
kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı
panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye
izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
Niye
izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
Niye
kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle
güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
Marmara’yla
aynı kuşaktan bir başka isim Lale Müldür. Onun “Destina” adlı şiiri, yalnızca
kuşağının aşk algısını değil, genel olarak bir duyarlılığı, bir bağlanma
biçimini de dile getirmesi bakımından önemlidir, Müldür’ ün Yeni Türkü
tarafından bestelenen “Destine” adlı şiirini hatırlayalım:
Dün
gece sen uyurken
İsmini
fısıldadım
Ve
hayvanların korkunç
Öykülerini
anlattım
Dün
gece sen uyurken
Çiçeklere
su verdim
Ve
insanların korkunç
Öykülerini
anlattım onlara
Dün
gece sen uyurken
Yüreğim
bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte
bu yüzden, sırf bu yüzden
Yeni
bir isim verdim sana
Destina
Sen
öyle umarsız uyusan da bir köşede
İşte
bu yüzden, sırf bu yüzden işte
Yaşamdan
çok ölüme yakın olduğun için
Seni
bu denli yıktıkları için
Yaşamımın
gizini vereceğim sana
Şair
kadınlar arasında şiirde aşkla ilgili en açık ve cesaretle konuşanı kanımca
Birhan Keskin’dir. Onun aşk konusundaki açık ve cesur söyleyişi için “Aşk”
başlıklı şiiri yeteri kadar örnekleyicidir. Ama çok daha fazlasını
bulabileceğimiz şiirleri de vardır. Aşk dünyayı algılama, yorumlama, deneyimleme,
yaşama pratiğini içeren hayat anlayışı olarak da yansır onun şiirlerine… Alıntıdır”
Yaşama biçimiyle, dünyaya bakışıyla
aşkın yârin bakışını bakarken gülümseyişini şair mısralarla yazmış, bakışı şiir
olmuş, bakan aşığı şair yapmış şiir yazdırmış, aşk böyledir yârin gülüşüne
baktırarak şiirler yazdırtır, aşkın dokunuşuyla yâri yazar anlatır herkes şiir
sanır aslında aşk bir şiirdir yâri bir şiirdir bakar ve mısralara döker bizde
okuruz. Biraz kendim yazdım birazda yazanlardan alıntı yaparak bir şeyler
katmak istedim umarım yararlı olmuştur emeği geçenlere teşekkürler ederim
vesselam.
Mehmet Aluç
Alıntıların kaynağı: Gazete Duvar
Şiirin kaynağı: Kayseri Belediyesi Aşık Seyrani Şiir Yarışması.