Hayatın muhteviyatı mı?
Hani, içsel yolculuğun devasa
ekseninde saklı
Göğsümün kafesinde mecburiyetten
değil bu sevda
Kuş kondurmadı üstelik aşk,
varlığımdaki karlı dağa.
Haşmetli bir iklimim ben azıcık
pervasız
Üstümde şık duran şu gömlek ve
sözcükler
Sevdiğim ve yaşadığım kadar aralıksız
Nüksedendir hüzün
Neşri mi günün?
Neyi bahşederse Mevla’m.
İmgelerdir sokulan içime
Sancağım mermerden ve beyaz ve pür-ü
pak bir esinti
Yâd edilesi mazimde saklıdır sevdam
Nakşı mı günün nedameti mi hüznün?
Nefsimse solgun ve önemsiz
Dürtülerim öldürdüğüm ilk gün elbet
aymazlığı hayatın
Açık ara farkla sevdiğim aşikâr…
Bir yılkı atı tepinen içimde
Sadık kaldığım duygularım ve saygım
İçimde saklı ne çok dehliz bir o
kadar aydınlık
Yanımda deldiğim geceyi gözlerimde
Hatırşinas ve merhametli sadece
Allah’ım
Bezik oynayan kadınlar
Belki de çalgı çengi ve köçek ruhlar.
Sakladığım sandığımda ve sanmadığım
kadar
İfa ettiklerimden çok öte beni
bekleyen
Bir yolculuk ki feri sönmüş bir kere
zalimin
İhya edilesi bir hayattır önüme
serili
Ayracı mı günün ve mevsimin?
Şükür atağa geçtiğimde sökülen
dikişleri mi yüreğin?
Ne fark eder?
Cebbar varlığım
Dilbaz yüreğim ve kalemim
Ruhum duymasa da bir ömür uğradığım
ihanetine insanların
İhbar ettiğim ve ikazım yine Allah
katından
Bana ulaşan bir feyiz günbegün
ördüğüm saçakları
Sözcüklerim.