Doktor laf
anlatamayacağını anlayınca Ali’nin taburcu evrakları ve onam formunu imzalayıp
taburcu etti. Hastaneden ayrılmayan Ali bir süre Hatice’nin yanında bekledi. Bu
sırada dikkatini Caner Çaylı’nın yalnızlığı çekti. Yılların turizmcisi Caner
Çaylı üyesi olduğu iş adamları dernekleri tarafından bile ziyaret edilmemişti.
Camia finansörünü boykot ediyordu. Camia ve oğlu konusunda aşırı kindar olan Müşerref
Çaylı da hastaneye gelmemişti. Hastanede Hatice ve Çaylı ailesinin uzak
akrabaları ve hemşerileri dışında kimse yoktu. Caner Çaylı içinde bulunduğu
durumdan şikayetçi gözükmüyordu. Sabah ki saldırının ardından Recep hastane
güvenliğini teslim almıştı, kuş uçurtmuyordu. Caner Çaylı’nın odasına uğrayan
Ali Hatice’nin ısrarlarına aldırmadan ayrıldı. Bir an aklına gelenleri Orhan
Metin’le paylaşmayı düşündüyse de vazgeçti. Küçük Ağa’nın ihtiyaç halinde
kullanırsın diye anahtarını verdiği eve gitti. Önce sıcak ardından soğuk bir duş
aldı. Marketten aldığı malzemelerle karnını doyurdu. İki tane kas gevşetici
içip yattı. Deliksiz bir uyku uyudu. 19 Kasım günü Ali için rutin geçti.
20 Kasım 2013
Saat
06 da kendiliğinden uyandığında içinde bir huzur vardı. İki gündür huzur içinde
uyuyor, dinlenmiş kalkıyordu. Bu huzur bir buçuk yıldır yaptığı infazların
ardından duyduğu huzurdu. İlginçti çünkü kimseyi infaz etmemişti. Camianın
itibarına vurulan darbe rahatlatmıştı. Dikiş atılan yaralarındaki ince sızıyı
umursamadı bile. Banyoya girip acele etmeden banyo yaptı. Hastaneden çıkmadan
getirttiği kıyafetlerini giyinip çıktı. Kuytu bir sokaktaki küçük pastanede karnını
doyurdu. Ücreti ödeyip pastaneden çıktığında saat 8 olmuştu. Arabaya binip
Karaşahin Sarrafiyeye doğru yola çıktı. Orhan Metin bu saatte dükkanında
olurdu. Soner’den duyduğuna göre meslek hayatı boyunca en önemli prensibi
Müşteriye saygı göstermekti. Bu yüzden çok acil başka bir işi yoksa en geç saat
8 de dükkanını açıyordu ve yılın her zamanı iş yerlerinde takım elbiseyle
bulunuyor, kişisel bakımına itina gösteriyordu.
Karaşahin
Sarrafiye’nin önüne geldiğinde yanılmadığını anladı. Müdür Fevzi kasalardan
çıkardığı altınları yerleştirirken Orhan Metin ve Soner dükkanın önünde sigara
içiyorlardı. Orhan Metin selamını başını sallayarak alırken Soner sesli aldı.
-Aleyküm Selam Ali. Acelen ne? Bir iki gün
dinlenseydin.
-Dinlenecek zaman değil Soner.
Orhan
Metin sesindeki ironiyi anlamıştı. Alaycı bir tavırla sordu.
-Yeni bir saldırı haberi mi aldın Ali? Sabahın
köründe damladığına göre.
Ali
Orhan Metin’i gerektiğinden çok irrite eden sakinliğindeydi yine.
-Saldırı değil Orhan Bey. Ama size bir
operasyon yapılacağını tahmin ediyorum.
-Bunu nereden çıkartıyorsun Ali?
-Caner Çaylı’ya yapılan saldırı göz dağıydı
Orhan Bey. Yuvana dön çağrısı yaptılar, ikinci saldırı ortadan kaldırmak için
olacak. Karaşahin Holdingin
dokunulmazlık zırhını çıkarmanın tek yolu sizin pasifize olmanız. Size
yapılacak her türlü operasyon Abdullah Bey’i zor duruma sokacak. Camianın
ortaklık tekliflerini kabil etmek zorunda kalacak. Yanılıyor muyum?
-Yaşayıp göreceğiz Ali. Yaşayıp göreceğiz.
Orhan
Metin elindeki izmariti çöp kovasına atıp ofisine çıkmaya fırsat bulamadı. Tepe
lambaları yanan dört polis arabası dükkanın önünde durdu. Elinde telsizle bir
komiser yaklaştı.
-Orhan Metin Karaşahin, Soner Çakal, Ali
Yıldırım bizimle Emniyet’e kadar geleceksiniz.
-Sebebini söyleyecek misiniz Komiser?
Komiser
elindeki kağıtları uzattı.
-Gidince öğrenirsiniz Orhan Bey. Bunlar
savcılık emri. Buyurun gidelim.
Saat 14.15
Orhan
Metin Karaşahin sıkılmıştı. Oturduğu kanepeden kalkarak küçük odanın içinde
turlamaya başladı. Emniyet Müdürlüğüne geleli neredeyse 5 saat olmuştu. Hala
sorgulamaya kimse gelmemişti. Bu işte bir iş vardı. Orhan Metin sayamayacağı
kadar çok Emniyet’e misafir olmuştu. Her seferinde beklemeden sorgu odasına
alınır, sorgusu yapıldıktan sonra ya gözaltı raporu için hastaneye götürülür
veya serbest bırakılırdı. Eskiden olsa mutlaka bir vukuatım olmuştur gibisinden
düşünür, tedirgin olurdu. Son beş yıldır vergi sıralamasına giren saygın bir iş
adamı olarak yaşıyordu. Küçük mafya işlerinden elini çekmişti. Bu sırada odanın
kapısı açıldı. Orhan Metin konuşmadan polisi takip etti. Sorgu odasına girdi.
Odadakileri görür görmez şaşaladı. Odada tanımadığı sivil giyimli iki kişi ve
Süleyman Yasin vardı. 8 sene önce kavga ettiği ve bir daha görüşmediği hukukçu
kardeşi Süleyman Yasin. İyi de Süleyman Yasin avukatı değildi ki? En önemlisi
de nasıl haberi olmuştu?
-Oturun Orhan Bey. Gecikme için kusura
bakmayın. Avukatınız savcılığa başvurarak önemli bir davaya gireceğini bu
yüzden sorgulamanın ötelenmesini istediği için sizi sorguya alamadık.
Orhan
Metin homurdandı.
-Süleyman Yasin benim avukatım değil. İlla
gerekiyorsa başka avukat çağırın.
Komiser
masanın üstündeki dosyayı karıştırdı.
-Bize ibraz ettiği vekaletnameye göre Süleyman
Yasin Karaşahin Karaşahin şirketler grubunun genel vekaletnamesine sahip. Bu
durumda sizin vekiliniz. Diğer Holding avukatları dışarıda. Sorgulamada
yanınızda Süleyman Bey bulunacak.
Komiser masaya oturdu.
-Buraya neden getirildiğinizi biliyor musunuz
Orhan Bey?
-Sizin söylemenizi bekliyorum. Komiser.
-Savcılık tarafından hakkınızda bir soruşturma
başlatıldı Orhan Bey. Altın kaçakçılığı, kara para ticareti, Tuğrul Ercan’ın
ölüm emrini vermek, organize suç örgütü liderliği. Baştan başlayalım. 20 yıldır
kuyumculuk işiyle uğraşıyorsunuz. İki sene önce kaçak yollardan İran’dan yüklü
miktar altın getirterek piyasaya sokmuşsunuz. Amerikan ambargosunu delerek
ülkenin itibarını zedelediniz.
Süleyman
Yasin müdahale etti.
-Komiserim eğer bu tarzda konuşacaksanız
müvekkilimin daha fazla sorgulanmadan hazırladığınız dosyayla adliyeye sevk
edilmesini istiyorum. Lütfen.
Komiser
pek çok polis gibi avukatların müdahalesinden hazzetmiyordu. Sesi sert çıktı.
-Tarzımın nesi hoşunuza gitmedi avukat bey?
-Birincisi müvekkilim aynı zamanda ağabeyim
Orhan Metin Karaşahin uluslararası ticaret yapan bir iş adamıdır. Türk altın
piyasasında söz sahibidir. Mali ve hukuki olarak devletle hiçbir sorun
yaşamamıştır. Siz sorgulamanın başında ön yargılı şekilde müvekkilimi
suçluyorsunuz ama elinizde somut hiçbir delil yok. Suçlamalarınızı ispat
etmekle mükellef olduğunuzu unutmayın. Avukat olarak gerek müvekkilim gerekse
çalışanlarına yapılan sorgulamaların kayıtlarını istiyorum. İkincisi,
Orhan
Metin elini kardeşinin dizine koyarak konuşmasını engelledi.
-Teşekkür ederim Süleyman müsaade et. Kendimi
savunabilirim.
Gözlerini
Komiser ’in gözlerine diken Orhan Metin konuşmasına devam etti.
-Kardeşimin dediği gibi komiser, benim hayatım
Emniyet ve Adliye’de geçti diyebilirim. Elinizde beni suçlamak için hiçbir
delil yok. Çünkü yasa dışı hiçbir işim yok. Yıllardır gerek sigorta gerekse
Maliye müfettişleri tarafından denetleniyorum. Ben altın ticareti yapan bir iş
adamıyım. Kara para aklamaya, kaçakçılık yapmaya ihtiyacım yok. Çünkü yeterince
param var. İki sene önce İran’dan kaçak yollarla altın getirmedim. Tamamen
yasal yollardan altın ticareti yaptım. Beni Amerikan ambargosunu delmekle
suçluyorsunuz. Anlamadığınız ben kazanacağım paraya bakarım. Benim
anlamadığımsa Amerikan ambargosunu delmemden niçin rahatsız olduğunuz.
-Her hangi bir konudan rahatsız olduğum yok
Orhan Bey. Bunu nereden çıkarıyorsunuz?
-Biraz önce beni bunula suçladınız komiser.
Tuğrul Ercan şirketlerimin güvenlik müdürü. Öldürtmek için hiçbir sebebim yok.
Bende arıyorum ama bulamıyorum.
-Dairesinde cesetleri bulunan adamlarınız?
-Ben adamlarımı yanımda taşırım komiser. Dairede
öldürülenler Tuğrul Ercan’ın adamları. Farkındaysanız yaptığınız suçlamalarla
itibarımla oynuyorsunuz. Bu kayıtlar medyaya sızarsa hakkınızda dava açacağım.
Komiser
kendinden emin geriye yaslandı.
-Öldürtmediğim dediğiniz Tuğrul Ercan’ın
cesedi bulundu Orhan Bey. Tuğrul Ercan sadece sizin şirketinizde çalışan
biriydi. Dolayısıyla tek zanlı sizsiniz.
Orhan
Metin duyduklarıyla bir an şaşaladı.
-Tuğrul Ercan’a ait dediğiniz cesedin fotoğraf
ve otopsi raporlarını görmek istiyorum.
Komiser
önündeki dosyadan çıkardığı raporu uzattı.
-Cesedin baş kısmı bozulduğu için fotoğraf yok
ama otopsi raporu elimizde.
Orhan Metin raporu
inceleyip geri uzattı.
-Bu rapor sahte.
Şaşırma
sırası Komisere gelmişti.
-Rapor sahte değil Orhan Bey.
-Rapor sahte komiser. Tuğrul Ercan’ın
kaybolduğu gece zil zurna sarhoş olduğuna dair istemediğiniz kadar şahit
bulurum size. Bu rapor sahte. Madem ceset bulundu teşhis için bana niçin haber
verilmediğini söyler misiniz?
Komiser
cevap vermedi.
-Cesetten ailesinin haberi var mı? Çünkü
ayrıldığı eşi ve çocukları beni aramadılar.
Üniversite
de ders veren yardımcı Doçent Süleyman Yasin Karaşahin şaşkınlık içinde
ağabeyini seyrediyordu. Orhan Metin’den bu şekilde profesyonel bir konuşma
beklemediği için şaşırmıştı. Yılların kurt iş adamı Orhan Metin Karaşahin
kendinden son derece emin konuşuyordu.
-Bakın Komiser ben yıllarımı sorgu odalarında
harcadım desem yalan olmaz. Tekrar ediyorum bu rapor sahte. İddia ettiğiniz gibi
Tuğrul Ercan’ın ölüm emrini ben vermiş olsaydım ki vermedim Tuğrul’un cesedini
bulamazdınız. İkincisi Tuğrul fırsat bulduğunda ve beleş olduğunda sosyal içici
biriydi. Zil zurna sarhoş olurdu. Kaybolduğu gece ortak olduğum bir gece
kulübünde yine zil zurna içmiş. Adamlarına bağırmış çağırmış. Arabasına binip
kulüpten ayrılmış. Adamları da peşinden gitmişler. Sonrası muamma. Eşiyle ayrı
oldukları için şirket olarak biz kayıp başvurusunda bulunduk. Tuğrul’u holding
olarak biz de arıyoruz. Bana ciddi borcu var. Diğer suçlamalarınıza gelirsek;
Daha fazla para kazanmak için ne altın ne de başka bir kaçakçılığa ihtiyacım
yok. Kazanacağım parayı yasal yollardan zaten kazanıyorum.
Oturduğu
sandalye de dikeldi.
-Komiser karşınızda İş dünyasına Kazanacaksan
Orhan Metin gibi Kazan öz deyişini kazandıran biri var.
-Anladım Orhan Bey diye kibarca karşılık verdi
Komiser. Savcılıkta hakkınızda gizli bir tanık ve ayrıntılı bir ihbar mektubu
ve ifade var.
Orhan
Metin ikince kez şaşaladı. Ancak hemen kendisini toparladı.
-Böyle bir şey mümkün değil Komiser. Uzun
yıllardır hem Maliye hem de Sigorta müfettişlerinin takibi altındayım zaten.
Neyse uzatmaya gerek yok. Gerekli işlemleri yapın ve beni adliyeye sevk edin.
Yanlış hesap Bağdat’tan dönecektir. Dönmezse cezaevinde yatmamış adam değiliz.
İlerleyen
zamanda süreç iki kardeşin beklediği gibi gelişti. Davaya bakan savcı Ahmet
Aydınalp Orhan Metin’i tutuklanması talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk etti.
Nöbetçi mahkemeden çıkan Tutuklu Yargılama kararı sonrası Orhan Metin cezaevine
sevk edildi.
Karaşahin
ailesinden uzaklaştıktan sonra akademik kariyer yapan Yardımcı Doçent Süleyman
Yasin Karaşahin Karaşahin Sarrafiyenin önüne geldiğinde saat 16 yı geçmişti.
Ali Abdullah, Müdür Fevzi, Soner ve Ali dükkanın önünde kendisini bekliyorlardı. Dükkanın kepenkleri yarı inikti. Müdür Fevzi
sabah olanlardan sonra çalışanlara izin vermiş, kepenkleri indirip içeride
beklemişti.
Süleyman
Yasin başıyla selam verip yaklaştı.
-Merhaba Süleyman. Neler oldu?
-Tahmin ettiğim gibi ağabey. Orhan ağabeyim
hakkında tutuklu yargılama kararı çıktı. Holding avukatları cezaevine gittiler.
Ağabeyim Haydar ağanın kaldığı cezaevine gönderildi. Yarın gidip görüşürüm.
Suçlamalardan bir şey çıkmaz ağabey ama Tuğrul Ercan’ın olduğu iddia edilen bir
ceset, gizli tanık ve ihbar mektubu varmış. Kaçakçılık, suç örgütü kurup
yönetmek suçlamalarından bir şey çıkmaz. Orhan ağabeyin biraz yatarı var. Kısa
tutmak için uğraşacağım.
30
yıllık kurt iş adamı Ali Abdullah her zaman ki gibi sakindi.
-Bu operasyon beklediğimiz bir şeydi Süleyman.
Öyle değil mi Ali?
-Haklısınız Abdullah Bey. Camia kartlarını
masaya sürmeye başladı.
Süleyman
Yasin Ali’yi tanımıyordu.
-Bu arkadaş kim ağabey diye sordu.
-Ali Yıldırım Süleyman. Güvenlik müdürümüz
aynı zamanda Caner Çaylı’nın damadı.
Süleyman
Yasin ağzının içinden mırıldandı.
-Silahlı saldırıya uğrayan Caner Çaylı mı?
-Evet dedi Ali.
-Şimdi nerede?
-Ortadan kayboldu Süleyman Bey. Bilmiyorum.
-Ülkede camianın ulaşamayacağı gizlilikte bir
yer var mı Ali Bey?
Soruyu
Ali Abdullah cevaplandırdı.
-Caner Müsteşara sığındıysa camia ulaşamaz
Süleyman.
-Bu konuda haklısın ağabey. Tanıdığım herkes
15 Kasımdan sonra Caner Çaylı’ya bir operasyon bekliyordu zaten. Kayıp on
milyarın acısı.
Gülüştüler.
Ali
Abdullah arabasına yürümeden talimatlarını verdi.
-Ali, Fevzi, Soner Orhan’ın dükkanları size
emanet. Yarın hiçbir şey olmamış gibi işe devam. Orhan’ın evinden Sevcan’ı alıp
bize geçeceğiz. Biz babamın yanına taşıdık Süleyman sen de gel. Konuşuruz.
Akşam herkes gelir zaten.
-Tamam ağabey seni takip ediyorum.