Şehrin ulağıdır yüreğim bense
şiirlerin top yekûn firar ettiği bir iklimim ve göçebe ruhumda saklıdır
yazacaklarım aslında yaşadığımın dahi farkında olmadığım uzun ve sıkıntılı
yıllar sonrasında karşılaştım kendimle ansızın.
Ve işte dibi gördüğüm o bitimsiz
gecenin sabahına varabildimse bu evrenin bana sunduğu sayısız mucizeden sadece
biridir.
Sadece biriyim ben de bitiminde ömrün
yeniden doğmanın da meali iken varlığım ve içimde bir iklimden diğerine
sektiğim tozlu kaldırımlarda yarı yolda bırakılmış ruhumla didişip durduğum bir
ömrün de bakiyesidir yazdıklarım ve ben bakaya kaldığımı henüz fark ettim.
İbaresi mi günün yoksa ihbarı mı
ömrün?
Günler devingen geceler akışkan
yürekse severken ansızın sızıp kalan kırık bir tekerlek gibi illa ki yanlış yollara
saptığım illa ki içimdeki çocuğu en uzağa fırlattığım…
Bir firkateyn gibi belki de.
Ya da ansızın bastıran yağmur gibi.
Diviti tükenmeyen yüreğimin her
zerresine serpilmiş hayaller gibi.
Çıkınımda yanımda çabam sonsuz ve
çizmeyi aşmadığım kadar sığlıkla iştigal filan da olmadım bir ömür mademki
kalan sağlar bizimdir felsefesi ile kurtardım ömrü ve işte içimde sağ kalan
duygularla enginlere kulaç açmaktayım kendimi bildim bileli.
Sırdaş iklim.
Nazenin yürek.
Sevdalı kalem.
Eteklerim tutuştu ve bol bol benzin
döktüm yanan etek uçlarıma ve işte yüreğim de kalemim de o gün ateş aldı ve
boyu boyumu aştı.
Hüznün kâşifiyim madem belki de
kaşmirdendir benim duygularım ve hırpani yüreğim ve seğiren gözüm ve seken
sözcüklerim…
Bazen kendimi bir ip cambazı gibi hissediyorum
ve üzerinde yürüdüğüm o incecik ip ile bağlıyım ben hayata ki pamuk ipliğinden
de ince ve içimde semiren binlerce duygu ve ikmalini yaptığım yürek sayesinde
delişmen bir tay gibi alabildiğine özgür ve sevdalıyım ben yazarken.
Yaşamak öncemde bir hezimet olmuşken
şimdilerde yazmadığım günlerdir bana eziyet çektiren ve her ne kadar olağanüstü
bir meziyet olmasa da yazmak asla yasak savar gibi yaşamamakta ve
yazmamaktayım.
İçimdeki göçebe imgeler.
Sülalesi geniş sözcükler.
Göç mevsimim iken her gece ve
derlediğim duygulardan nameler çıkardığım nidalarımın da sonlanıp fısıltıya
döndüğü ve önceki hayatımda tek muhatabım Sağır Sultan iken duymayan da kalmadı
hani içimdeki bitimsiz coşkuya eşlik eden kalemimin ön gördüğü her cümle
bizatihi yaşadığımla ilintili bazense hayal gücümle kendimi aştığım dağlar
taşlar gezdiğim ve işte sevecen bir yürek ritmiyle sonlanmışken hayallerim
sarpa sarmışken kader ve keder ve işte Rabbim de ansızın, ‘’ol’’ dedi mi
rüzgârımla esiyorum gölgelerden uzaklaşıp aydınlığa ve feraha çıkıyorum.
Minyatür yüreğimdeki tevazu.
Randıman aldığımsa duyguların ihbarı
ve ikazı.
Aşkla tokalaşan her sözcük ve
yalnızlığın rıhtımında demir alıp da sonsuzluğa karıştığım ve sonsuzlukla
eşleştiğim…