Düşlerin tekerinde saklı bir hezeyan
yıldızlarsa sönük bir vaveyla gibi göz hapsindeyim göğün ve karartının.
Söylencelerin nazarında esen rüzgâra
sevdalıyım ve aşkla yoğuruyorum sözcükleri.
Devasa bir ölçektir aşkın sağanağına
maruz kaldığım ve hırpani yüreğin kontak anahtarı belki de üstümde başımda
aradığım.
Yırtık cebiminse isyanı ve dökümlü
etekleri şiirin bazen bozguna uğradığım bazense arpacı kumrusu gibi düşüp de
yollara İlahi Sağanağın resmi saklı iken her zerremde.
Verilen bir nota gibi.
Verimsiz de bir rota olsa olsa aşkın kazayağı
sefaletine sürdüğüm boyanın akmasıyla yüzüm gözüm renklerin esintisini taşırken
Aşmakla mükellef olduğum ne var ne
yok.
Mevsime yapışık bir tutam saçı ilham
perimin eteklerine yapıştığım, o ise yüz vermezken kaleme bir nida kopuyor
göğün saplantılı karanlığında nimet bildiğim ay ışığını sorguluyorum yıldız
vasfımla…
Sökün eden çok duygu var gagaladığım
her halükarda kendimi arpa ambarında sanıp da çekincelerimle bir ileri iki geri
gittiğim.
Ait olduğum bir dünya arayışı mı
yoksa sapır sapır dökülen hecelerden ve yaşlarımın sağanağından kendimi
alamadığım.
Alacalı kuşlar elbet alıcı her biri
ve girift bir serzeniş muadilimse hem umut hem hüzün kaypak gölgelerden yana
derdim kendi gölgemi bin sene evvel kopmuşken kapıdan geceye eklentili ve
saplantılı bir âşık gibi peşimde her biri.
Tütün bastığım sözcükler.
Külyutmaz yetilerim.
Dağ tepe aştığım sonra da aşamadığım
ufacık bir sekmede kala kaldığım.
Büyüyen bir ç/ağrı içimi kundaklayan
bense şapkamdan tavşan çıkarmak adına bir hamlede kavrıyorum kalemimi ve
kalender bir sözcüğü sırnaşıyorum ne de olsa devamı gelecektir duygularımın
sağanağında bir üşüdüğüm bir terlediğim.
Muhatabım sadece sessizlik.
Muadilim olsa olsa tek bir sözcük
peşine düştüğüm ve kapısından kovulduğum şiir hanesi.
Nezdinde mevsimin nazlı bir esintiyim
ben.
Düşlerime takılı aklım ve bakışlarım
ve koyu gecenin koynunda uzanıyorum bilinmeze.
Bununla sakit olsun, diyenlere
aldırmazken bir ömür şükür yüklüyüm gecenin ve ömrün mizacında bazen tufan
misali savrulduğum bazense tutuklu kaldığım bir anıt mezar belki de heykelini
dikeceğim az sonra içimdeki yalnızlığın ve aralıksız çemkiriyorum kalemime beni
bir avazda doğurup da ansızın gerisin geri kaçtığı günlerdir uykularıma mal
olan hırpani bir hayal kırıklığı.
Elimden tek tutan.
Aralıksız kemirdiğim kalem ve
karambole giden cümlelerim.
Kayıp bir şehir gibiyim şiire hasret.
Miadı dolmuş şiirlerden yana hasretim
içimdeki minyatür şehir aralıksız randıman kaybetmekte.
Müzmin hüznün kornişlerinde salınıyor
perdelenmiş yüreğim ve alıcı kuşların saldırısına uğradığım bir yaz köşesi
diğer yarımsa saklı iken kış köşesinde kaş yapayım derken göz çıkarıyorum ve
söz oluyor hasretim sicim gibi s/üzülen yaşlarım namelerse dokunaklı aşk çoktan
karışmış kayıplara ve işte şeceremdeki sözcükler beni benden alıyor…
Dile gelmeyen ne varsa kaleme aldığım
bu aralar dikenli yollarda takılıp düşüyor kalemim ve müsveddesi yok günün gece
ise sihirli değneğin dahi ulaşamadığı bir mabet bir karartı dökümlü eteklerinde
rüzgârın adeta nal topluyorum bindiğim yılkı atı ansızın kişnemeye başladı mı
tası tarağı toplayıp terk ediyorum bedenimi ve şerh düşüyorum yorgun ruhuma.
Tekne kazıntısı hayallerim öyle ki
hayal torbam boşalmış sırtımdaki heybe ise sararmış zamanla ve zambaklar
diliyorum Tanrı’dan zaaflarıma yenik düşmemek adına kendimden kaçıyorum
açmazında bilinmezin aymazlığında yalnızlığın bense bir katedral belliyorum
içimden geçen bir sözcüğü ve ne olduğuna akıl sır erdiremezken bir el dokunuyor
omzuma.
Ve sıçrıyorum yerimden.
Ait olmadığım bir dünyanın neferiyim
maden bunca zamandır ve koparıyorum tüm bağları kendimle ve sayıkladığım
sözcüklerden arda kalan bir noktalama işareti ile ünlem babında ünlediğim
satırların arasına saklandığım şu son on yılın hatırına kapatıyorum gözlerimi yeniden
açtığımda yeni bir ben olmanın ümidiyle, ucu kırık kalemime d/okunmaya dahi
kıyamazken son günlerde bir tekerleme gibi şakıyan sözcüklerime esir olmanın
verdiği hüzün ve umut dolu bekleyişle…