Biz olmanın meali idi şiir belki de
dikilesi bir sökük gibi insanın sevilmesinin hep mi ertelendiği…
Tezattı gök tezattı yürek.
Gönlün surlarında saklı bir sır gibi
İçre yolculuğu şairin
Bir nebze de olsa yüzü gülmeliydi,
Dediğini duyar gibiyim kaderin.
Esefle söylendiğim kendime
Dik başlı bir şiirin de şeceresi
Adeta kolluk kuvvetiydi imgeler
Saç saça baş başa kavga değil asla
Önemsiz bir ayrıntıda saklandığı
kadar şairin
Dibine vurmuş hayatın
Ve işte şakıyan şahikası kâinatın.
Mentollüydü düşler genzi yakan
Oysaki şair ağlıyordu gizlice.
Yalansız riyasız yaşamanın tadına
vardığı
Bir dünya hayali ile yüklendiği
sadece kendisi
Kibirsiz ve kasıtsız bir hayat özlemi
Şerh düşülesi illa ki yeni gün ve
umut
Bakiyesi duyguların
Şiir diye ördüğü günbegün
Peltekleşen sesi yalnızlığın
Sancılı ve sanrılı bir oluşum
Kalpte saklı hüznün
Kendine has dokusu ve kokusu
Engeller illa ki
Hem dünden hem her gün eklenen
Elham’ı ve evhamı eksik etmediği
şairin
Ölümsüzlük keşke mümkün olsaydı
Yazdığı kadar özgür
Sevdiği kadar mutlu
Gökte konakladığı bir bulut adeta
içinde saklandığı ufku
Bahşeden sadece Rabbi
Ne melodiler susan
Ne de meali hüznün
Varsa yoksa insanlar dudak büken
Ayracı ıssızlığın
Şiire müptela bir kıvanç
Hazır ol da geçen ömür nasıl da revaç
Sözcükler uçuşan
Sinesinde saklı ay ışığı
Hem doğurgan hem unutkan
Şiirler ve sevgi asılı olduğu iki
vasfı
Kaynakçası şiirin
Kaybolduğu kadar iklimlerde saklı
peçesi
İçine sığındığı bir de üzerinde baskı
Haresi ömrün
Nazenin güftesi hissettiklerinin
Sarnıcı yerin göğün
Sevgiyle muteber kıldığı her gün
Ölgün yüzünde ansızın beliren o
tebessüm
Asla geri çevirmeyen sadece Mevla’sı…