‘’Mutlak bir yalnızlığa terk
edildim.’’(O. Atay)
Ah, ne olurdu surlara serili sırların
ve serlerin tek muhatabı Yaratan olsaydı.
Sözcüklerim miskin ve sudan
sebeplerle sudan çıkmış balığın peşindeyim aslında kendi kuyruğuma basmakla
yörüngeden çıkma ihtimalini bir tutuyorum.
Kambersiz sözcüklerim bazen şatafatlı
bazen suskun ve sıradan.
Sıradan olmayı kendime yediremedim de
değil çünkü bu sıra dışılığı bana kâinat bahşetti.
Hüzünse ırksız olan ve hazansa
hırpalayan ruhumu.
Hayatta tek dikili ağacım da yok
hiçbir zaman da olmadı olmayacak da ve bunun suçlusu yine benim.
Nice coğrafya saklıdır geçmişimde ben
hürriyetimi kaptırmamak adına hür kalmayı da beceremezken yazdığım onlarca
istifa dilekçesi ile neyin hesabını düzgün yapabildim ki?
Bir övünç de değil dünüm tam
anlamıyla ahmaklık.
Çok gençtim tamam.
Çok da hayalperesttim ve çalışkan.
Ama mütereddit kimliğimle çoğu şeyi
aştığım kadar akabinde ben koydum tüm engelleri bir bir önüme.
Babamın yaşattığı sıkı disiplin yoktu
artık beni rehin alan ama babamın ruhu bana geçmişti ve daha beter kurallar
koydum kendime.
Aşkla pekişen iç sesim ve ben aşk
denen mefhumu binlerce kere kullanmış olsam da yazdıklarımda aşk asla somut bir
imgeye bürünmedi asla ete kana cana geçmedi.
Uzaktan sevmenin faydaları elbet fedaisi
ise yine bendim.
Sevdiklerim bihaber sevdiğimden…
Sevildiğimdense ben bihaber bir ömür:
İki ucu da keskindi bıçağın ve
defalarca harakiri yaptım yüreğime.
Aşk tek kişiyle sınırlı kalamazdı
hayatımda kalmadı da ve ilgisiz alakasız ne varsa kendimle ilintili, gaipten
gelen bir coşku ve sevgiyle defalarca aşka düştüm ben.
Hayal dünyam hep genişti ve yalnızlığımı
kurduğum hayallerle giderdim bir o kadar hayatımı sabote ettim.
Adı aşktı madem ve imkânsız addedilen
ne varsa kim varsa aşkla bağlandım.
Karakterimden bağımsız ve yaptığım
yanlış seçimle öncesinde haz etmedim mesleğime âşık oldum çünkü sevmekti beni
ayakta ve hayatta tutan.
Makul olan olmayan ne varsa kolları
sıvadım ve giriştim işe.
Mümkün olması mucize idi çoğu şeyin
ama ben nerede ise tüm hayallerimi gerçek ve somut kıldım. Sonra ne mi oldu?
İmkânsız olan her şeydi beni çağıran
imkân dâhilinde ne varsa sahibesi olduğum sıfırdan başladım hayata yeni
ideallerimle.
Sürtüştüğüm insanlar da oldu ve buna
rağmen onları sevebildim üstelik tek talebim olmadı insanlardan çünkü
sevildiğime pek emindim bir ömür.
Sevgi ve güneş ve balçık.
Güneştim ve balçıkla sıvandım.
Adım sevgiydi ve nefretle kınandım.
Nadide bir dokunuştu yaşamak bense
usulca yaşar severken camdan ve de candan olan kalbim defalarca kırıldı sanırım
ben bir o kadar hüzne de âşıktım ve arkası hüzün olan sayısız hikâyenin
kahramanı olmayı emretti bana kâinat.
Bir gövde gösterisi değildi hayat
belki de bir gölge oyunuydu.
Pişekardım.
Belki de Karagöz.
Nitelikli bir ölümdü beni şekilden
şekle sokan.
Mizacımı imha ettim defalarca ve
sayısız kimliğe büründüm.
Yaka kartımda yazan onca sıfat:
Yakardığım Yaratan.
Ve sayısız sıfat ekledim ismimin başına
ama yetmedi.
Bu sefer insanlar yeni sıfatlar
ekledi.
Ben onay vermedim ama olan olmuştu.
Şimdilerde ise yazmaya aşığım ve
imkânsız olan ne varsa peşindeyim ve işte budur bana yaşama sevinci ve gücü
veren ve de coşkusu.
Bazen tükendiğim de doğru.
Bazen ruhumun pınarı kuruyor ve ben
devasa bir boşluğa düşüyorum ve yeniden çıkmak adına düze, yazıyorum yaşamamın
bir anlamı varsa eğer bu da sevgimi büyütüp Rabbime kavuştuğumdur.
İmkânsız addedilen ne varsa huzura
dair bir arayış mademki hedefim ve mademki hedef kitlem insanlar belki de benim
beni bana uzak ve de tuzak kılan.
Her şeye rağmen yazıyor yaşıyorum.
Herkes olmanın muadili ise
satırlarımdan ve havsalamdan taşan…
Hiçlik makamında saklı kaydımla bir
var oluştur benimki elbet yoktan var eden Yaratanın izniyle…