KERBELA KATLİAMI NİÇİN OLDU? KERBELA’DAN SONRA NELER YAŞANDI?---12. BÖLÜM--
Bugün ‘’ Hocam ! Yazıyorsun ama hani kaynak?’’ Diyenleri de tatmin etmek için yazımda bazı kaynakları vereceğim değerli okuyucularıma.
*********
Geçen bölümde Hz. Ali’nin öldürülme sebebinin Kur’an-ı Kerimde yer alan bir ayet olduğunu söylemiştim.
Bu konu oldukça önemli olduğundan biraz uzatacağım müsaadenizle. Zira bugün de maalesef din adına, İslam adına konuşan bazı insanların ‘’ Yahu Kur’an-ı Kerim öyle demiyor ki bakın böyle diyor.’’ Diyerek kafaları karmakarışık ettikleri bilinen bir gerçektir.
Neyse, biz Hz. Ali ile ilgili olduğu iddia edilen ayete dönelim
Kur’an-ı Kerimdeki Maide Suresinin 55. Ayeti, İbn-i Mülcem ve tüm Haricilere göre Hz. Ali’nin halife olduğunun delilidir. ( İşin ilginç tarafı bugün Şiiler, Aleviler ve Nusayriler için de bu ayet Hz. Ali’nin hem de Allah tarafından halife tayin edildiğinin bir delili olarak kabul edilir. )
Ortada Kur’an Ayeti dururken Hz. Ali kendi halifeliğinden yani Kur’andan şüpheye düşmüştür. Dolayısıyla da dinden çıkmıştır. Yani kafir olmuştur( Hâşa)[ Bu görüş sadece Haricilere ait. Yanlış anlaşılmasın ]
Şimdi Maide Suresi 55. Ayet ne diyor ona bakalım.
Zamanımızda yazılmış meallerin neredeyse hepsinde ayetin meali şu şekildedir:
‘’ Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü’minlerdir’’ ( KAYNAK : Diyanetin meali )
Bu ayet ile ilgili tam kırk meale baktım. Bunlardan otuz sekizinde ayetin meali Diyanetin mealinin aynısı ya da çok yakındır. Öyle olunca da Sünniler açısından bu ayette Hz. Ali’nin halifekiğini işaret eden hiç bir şey yoktur.
Ancak, Ahmed Hulusi ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın meali az farklıdır. ( Her ikisinin de Sünni olduğunu belirtmeye sanırım gerek yok. ) Şöyle ki:
Ahmed Hulusi Meali : Sizin Veliniz sadece Allâh’tır, "HÛ"nun Rasûlüdür ve (şu) iman edenlerdir ki, onlar salâtı ikame ederler ve rükû hâlinde zekâtı verirler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali: Sizin veliniz evvel Allah, sonra Resulü, sonra o iman etmiş olanlardır ki namaza devam ederler ve rükû’ halinde zekât verirler.
Görüldüğü gibi bu iki mealde ‘’ Zekat verirler’’ değil ‘’ Ruku halinde zekat verirler’’ Diyor.
Şimdi denilebilir ki ‘’ Ne var bunda?’’
Dananın kuyruğunu kopartan şey aslında bu çok küçük gibi görünen nüans farkıdır. Çünkü:
Hz. Ali’nin bir davranışı ayetin "rükû etmiş haldeyken zekât veren mü’minlerdir." kısmı ile örtüştüğü için âyetin, Hz. Ali hakkında nazil olduğu görüşü oldukça hakimdir. Şöyle ki.
Hz. Ali rükû halindeyken yanına gelip de sadaka isteyen bir fakire, parmağındaki yüzüğü almasını işaret ettiği ve rükû halinde bile tasaddukta bulunduğu( sadaka verdiği ) rivayet edilmektedir. (Taberî, Câmiu’l-Beyân, VI,186.)
Hz. Ali’nin, rükûda iken sadaka verdiğini anlatan rivayet Râzî’de, bu âyetin nüzul sebebi olduğu tasrih edilmeksizin geniş olarak anlatılıyor:
Ebu Zerr’den rivayet ediliyor ki o şöyle anlatmış:
Bir gün Allah’ın Rasûlü (asm) ile birlikte öğle namazı kıldık. Mescide bir dilenci geldi ve oradakilerden sadaka istedi, fakat kimse sadaka vermedi. Dilenci ellerini göğe kaldırdı ve: "Ey Allah’ım, ben şehadet ederim ki Rasûlullah (asm)’ın mescidinde sadaka istedim, ama kimse bana bir sadaka vermedi." dedi. Hz. Ali o sırada rükûda idi. O dilenciye sağ elinin küçük parmağındaki yüzüğü işaret etti. Dilenci de gelip onun parmağındaki yüzüğü aldı.
Hz. Ali’nin işaretini ve dilencinin yüzüğünü alıp gidişini Rasûl-i Ekrem (s.a.) de gördü ve: "Ey Allah’ım ! Kardeşim Musa senden istedi ve: ’Rabbim göğsüme inşirah ver, işimde bana bir ortak ver. Kardeşim Harun’la beni kuvvetlendir...’ dedi de onun hakkında vahiy indirildi; ’Senin pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz ve ikinize hükümranlık vereceğiz.’ buyruldu. Ey Allah’ım, ben de senin peygamberin, safiyyin Muhammed’im. Benim sadrıma da inşirah ver, işimi kolaylaştır, Ailemden bana bir vezir ver, Ali’yi; onunla benim sırtımı güçlendir." diye dua etti.
Ebu Zerr der ki: Allah’a yemin olsun, Allah’ın Rasûlü (asm) daha duasını bitirmemişti ki Cibrîl geldi ve: Ey Muhammed oku:
"Sizin veliniz yalnız ve yalnız Allah, O’nun Rasûlü ve namaz kılan, rükû etmiş haldeyken zekât veren mü’minlerdir..." dedi. (Râzî, Mefâtîhu’i-Ğayb, XI, 26.)
Rüku halindeyken sadaka veren kim? Hz. Ali
Hz. Ali rüku halindeyken sadaka verirken nüzul olan ( inen ) ayet hangisi? ‘’ "Sizin veliniz yalnız ve yalnız Allah, O’nun Rasûlü ve namaz kılan, rükû etmiş haldeyken zekât veren mü’minlerdir..." ayeti.
Haricilere göre Allah, Hz. Ali’yi, Hz. Muhamed’den sonraki halife olarak tayin ettiğini daha nasıl anlatsın?
Sıffin savaşı sonrasındaki Hakemler olayında Hz. Ali’ye ‘’ Hüküm Allah’ındır’’ Ya Ali diyenler de işte bu düşüncedeydiler. İşte o yüzden Hz. Ali’nin, Muaviye’nin önerdiği ‘’Hakem’’ teklifine ‘’Evet’’ Demesi kendi halifeliği konusunda şüpheye düştüğü anlamına geliyordu. Kur’an hakkında şüpheye düşmek de düpedüz küfürdü(!) Hz. Ali işte bu küfrü (!) sebebiyle öldürülmüştü(!)
Hz. Ali’nin şehid edilmesinden sonra Kufe’de Hz. Hasan’ın halife seçildiğini görmekteyiz. Ancak onun halife seçilmesi konusunda da farklı görüşler vardır.
Şiilere göre: Hz. Ali ölmeden önce Allah’ın buyruğuna uyarak Hz. Hasan’ı kendisinden sonraki imam olarak tayin etmiştir. Mesela Şii müelliflerden Kuleynî’ye göre Hz. Ali o son günlerinde Hz. Hasan’a ‘’ Namazı sen kıldır.’’ Demiştir. Dahası Hz. Hasan’a “Yavrum! Allah Resulü benden sonra seni vasi tayin etmem ve kitabım ile silahımı sana vermemi emretti. Peygamber beni kendisine vasi tayin edip kitabını ve silahını verdiği gibi, benim de seni vasi tayin etmemi ve ömrünün sonlarına doğru bunları kardeşin Hüseyin’e vermeni buyurmamı emretti’’ Demiştir.
Isbatu’l-Vasiyye adlı bir başla eserde Hz. Ali’nin on iki oğlunu bir araya toplattığını, kendilerine Hasan ve Hüseyin’i vasi tayin ettigini söyledigini, bundan sonra da Hz. Hasan’a biat edildiği kaydedilmektedir.
Ancak Sünni kaynaklara göre durum böyle değildir. Belazûrî’ye göre Cündeb bin Abdullah, ölmeden önce Hz. Ali’ye gelerek oğlu Hasan’ı halife seçmesini söylediğinde Hz. Ali’nin ‘’ Ben bunu size emretmeyeceğim ama men de etmeyeceğim. Dediğini. Bir başka rivayete göre de ‘’ Resulullah’ın yapmadığı bir şeyi ( Yerine halife tayin etmeyi) yapmaktan Allah’a sığınırım’’ diyerek yerine bir halife tayin etmemiştir
Sonuç itibariyle Hz. Ali’in vasiyetiyle olsa da olmasa da Hz. Hasan, babasının ölümünden ve toprağa verilmesinden iki ya da beş gün sonra Kufe’de halife seçildi ve Kufe halkından biat aldı. Ama karşısında çok büyük bir engel vardı: Bu sırada Kudüs’te bulunan Muaviye de burada ‘’Emir’ül Müminin’’ Sıfatıyla kendisi için biat almıştı. Yani İslam dünyasında iki halife birden vardı.
Hz. Hasan Muaviye’ye ‘’ Gel sen de bana biat et ‘’ mealinde bir mektup yazarken Muaviye de Hz. Hasan’a ‘’ Asıl sen bana biat et. Karşılığında sana istediğin yerin valiliğini ve Irak Beyt’ül malını vereyim.’’ Dedi.
Velhasılıkelam Hz. Ali ile Muaviye arasında 660 yılında yapılan ateşkes ve saldırmazlık anlaşması yeniden bozulacak görülüyordu.
Hz. Hasan’ın tek avantajı babasının Hz. Ali olmasıydı. Herhangi bir yöneticiliği olmadığı için tecrübesizdi. Buna karşılık Muaviye senelerdir Şam valiliği yaptığı gibi Kıbrıs’ı feth eden komutan olarak İslam dünyasında oldukça şöhret sahibiydi ve Mısır Fatihi Amr İbn’il As da onun yanındaydı.
Hz. Hasan, savaşın kaçınılmaz olduğunu görünce güç bela ancak 40.000 kişilik bir ordu toplarken Muaviye oldukça kolay bir şekilde 60.000 kişilik bir ordu oluşturdu.
İki taraf birbiri üzerine yürüdüler. Artık kılıçlar kından sıyrılacak ve yeni bir savaş yapılacaktı. Ancak Hz. Hasan, daha önce Muaviye’ye karşı yapılacak bir savaşın cihad olduğunu söylerken savaş öncesinde yaptığı bir konuşmada hiç bir zaman savaştan yana olmadığını meseleleri hep barış yoluyla çözmek tataftarı olduğunu söyleyince Kufe’nin bozgungucuları Hz. Ali’ye yaptıklarını Hz. Hasan’a da yaptılar
“Hasan da babası gibi küfre düşmüştür.” diyerek üzerine yürüdüler ve altından seccadesini çekip elbisesini çekiştirmeye başladılar. Bunun üzerine Hz. Hasan, Rebîa ve Hemdân kabilelerine mensup sâdık adamlarının yanına sığındı. Hz. Hasan daha sonra Medâin’e gitmek üzere hareket etti. Ancak yolda kendisini öldürmeye teşebbüs eden Hâricî Cerrâh b. Sinân el-Esedî tarafından yaralandı ve şehre ulaşınca valinin evinde tedavi gördü.
Muaviye, tamamen kendi planları dışında cereyan eden bu durumdan faydalanmasını bildi tabii ki. Bu arada Hz. Hasan’ın kumandanlarından Ubeydullah bin Abbas’ı da çeşitli vaadlerle yanına çekmişti ki bu saatten sonra yapılacak bir savaşın Hz. Hasan lehine sonuçlanması artık imkansızın da imkansızıydı.
Hz. Hasan, Muaviye’ye bir mektup yazarak - bir takım şartlarını kabul etmesi halinde- halifelikten çekileceğini ve kendisine biat edeceğini bildirdi.
İleri sürdüğü şartlar şunlardı: 1. İntikam için Iraklılardan hiç kimse tutuklanmayacaktır. 2. Milliyetine bakılmaksızın herkes emniyet içinde olacaktır. 3. İşlenmiş suçların tamamı affedilecektir. 4. Ahvaz’ın haracı yıllık olarak kendisine ödenecektir. 5. Kardeşi Hüseyin’e her yıl 2 milyon dirhem verilecektir. 6. Hâşimoğulları’na da Ümeyye oğullarına ( Emevilere ) gösterilen yakınlık gösterilecek ve aynı ihsanlarda bulunulacaktır7- Hz. Ali’ye sövme yasaklanacaktır.
[ Bazı kaynaklara göre Hz. Hasan ile Muaviye arasında yapılan bu anlaşmaya göre Muaviye kendisinden sonrası için bir halife ( veliaht ) tayin etmeyecekti.]
Muaviye bu şartların hepsini kabul etti ve böylece Hz. Hasan’ın da kendisine biat etmesiyle halifelik Muaviye’ye geçmiş oldu.
Hz. Hasan daha sonra ailesiyle birlikte Medine’ye gitti ve hayatının geri kalan kısmını orada siyasetten uzak bir şekilde geçirdi. Ancak sonunda, rivayete göre Muaviye’in oğlu Yezid ile evlendirilmek vaadiyle kandırılan eşlerinden Ca‘de bint Eş‘as b. Kays tarafından zehirlendi (İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, III, 460; a.mlf., Üsdü’l-ġābe, II, 15; Süyûtî, s. 192) [ yine rivayetlere göre Muaviye daha sonra ‘’ Sen Hasan gibi bir yiğide ihanet ettin. Benim oğluma haydi haydi ihanet edersin’’ Diyerek Ca’de binti Eş’as’ı da ortadan kaldırmıştır.]
7 Nisan 669’da hayata gözlerini yuman Hz. Hasan, dedesi Muhammed Mustafa’nın( S.A.S) yanına defnedilmeyi vasiyet ettiyse de Mervan bin Hakem’in karşı çıkması üzerine Cennetü’l Bâki mezarlığında Annesi Fatıma’nın yanına defnedildi [ Yine bir rivayete göre Hz. Ayşe, Hz. Hasan’ın cenazesinin Hz. Muhammed’in yanına gömülmesine şiddetle karşı çıkmış ve tabutunu taşıyanları ok yağmuruna tutturmuştur. (Ya'kubî, II/225) Ancak pek çok rivayette ise Hz. Hasan’a çok daha önce bu izni vermiştir ama Mervan bin Hakem buna engel olmuştur. Hz. Hüseyin ise hem kan dökülmesin diye hem de Hz. Hasan’ın ‘’ Benim Resulullah’ın yanına defnedilmem sorun çıkaracak olursa annemin yanına defnedin.’’ Vasiyeti gereği ağabeyini annesinin yanına defnetmiştir.
Hz. Ali’den altı ay sonra Hz. Hasan da şehid edilmişti ama maalesef İslam dünyasını yine kanlı olaylar beklemekteydi
( Kerbela Katliamı Niçin Oldu? Kerbela’dan Sonra Neler Yaşandı?---12. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.08.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu