İnsan yaşadığı her anda iletişimde bulunduğu ve paylaştığı her olayda bilerek bilmeyerek haksızlık yapmış olabilir. Bundan dolayı maddi manevi kazanç sağlayabilir, hatta kişilerin hastalanmasına, ölmesine veya kaldıramayacağı yük haline gelen dertlerle başabaşa kalmasına sebep olabilir.
Haksızlığa uğrayan kişi, kendisi gibi karşısında ki kişinin insan olduğunu düşünmüş, inanmış ve değer vermiştir. Düşünsenize eğer böyle olmasa kiminle çalışabilir, kimin bizi yönetmesi için ona oy verebiliriz, kimi idol bir sanatçı veya ilim adamı seçebiliriz yahut kime arkadaş, dost veya eş olabiliriz ki?
Kimse düşüncesiz veya körü körüne, akılsızca birine bağlanmış değildir. Ne yapıyorsa insanlığından, edebinden ve sabrından yapmaktadır. Ancak bir kez aldanabilir veya aldatılabilir de akıllı insan. Aldatmaya çalışan kişinin azabı geçici ve yaptığının bedelini aheste aheste çıkartır o akıllı insan. İnsanlık daima yaşar ve ahlaki düzlemde adalet her zaman yerini de bulur.
Hani bazıları bu gerçeğin farkına varır ve pişman olur. Yaptığından dolayı helalleşmek ister. Bu bir kişi ise, yahut ölmemiş ise, yahut bulunabilecek bir yerde ise o kişinde helallik alınabilir. Ancak ülkemde milyonlarca insana yapılan aleni hakarette nasıl bir helallik alınabilir ki? Her eve gitse, konuşsa kaç kişiyi ikna edebilecek ömrü olabilir ki? Bu yüzden topluma mal olmuş sanatçı, politikacı ve zengin insanların ne konuştuğuna çok dikkat etmesi lazımdır. Zaten durumundan dolayı örnek alındığı için olması gereken de budur.
İnsanlar, şöhret olmayı, güç edinmeyi, hayatını garanti altına almayı isterler… Bunu başaranlara kıskanarak bakarlar. Oysa ki, bir başkasında olmayan ve edinilen bu kazançlarda ki sınav çok daha şiddetlidir. Sonradan görme gibi ne derse desin herkesin bunu kabul edeceğine inanmak ve hep tepede kalacağını kabul etmek en büyük zaaflarıdır. Kimse, hiç kimse zirvede devamlı kalamaz. Bu yaşamın doğasında ki önemli bir gerçektir. Tepede yaz vardır kış vardır, sıcak vardır, ayaz vardır… Yalnızlık vardır. İnsanın zenginliği, şöhreti olsa da o da insandır. O da paylaşmak ve kendisini gösteren aynalara-kişilere ihtiyacı vardır. Dertleşmek, sevilmek ve paylaşmak ister. Yoksa paranın veya gücün ne önemi olabilir ki…
Her paylaşım yoğunluğu değişen bir aşk ile yapılır. Eğer aşk yoksa zaten kişi nasıl insan olabilir ki? Aşka ihanet insanın insana verdiği en büyük kötülüktür. Bu yüzden çöle düşen Mecnunlar, dağları delen Ferhatlar… Hep yaşanılmış ve konuşulmuştur. İki aşığı birbirinden ayırmak, dünyayı ikiye ayırmaktan farkı yoktur. İnsan başkasının kaderini yazamaz. Bu seçim bizzat kişinin kendisine aittir. Bunu mani olansa zalimdir. İllaki Hitler gibi zalimlere bakıp ben zalim değilim demekte yanlıştır. Hitler milyonları öldürebilir ama bir kişide bir kişiyi öldürebilir. Bu zulmün büyüğü küçüğü asla olamaz. Dinimizde suçsuz bir kişiyi öldürmek dünyada ki bütün insanları öldürmek kadar günahtır, zulümdür. Ben senin aşkına cevap vermiyorum diyen kişi, onu seveni öldürmüştür, mahvetmiştir, canına kıymaktan beter etmiştir. Bu yaptığından sonra bir başkasına aşık olsa, o aşkını yaşayabilecek midir, mutlu olabilecek midir- Hayır!
Kim olursak olalım, verdiğimiz ümit ve alıştırdığımız paylaşımlara ihanet etmeyelim. Yapılan her iyi veya kötü bize gani gani döner,… Bizi yakar, sıkar ve mahveder. Yaşanan bu acıların olmaması için helalleşmeye sebep olacak paylaşımlardan mümkün olduğunca uzak durmamız gerekiyor. Bencil olup, ben bunu böyle istedim deyip başkasını ezip geçmek doğru değildir… Bunu yaptıktan sonra helallik istemekte manasızdır. Kişinin yaşadığı ömrü geriye kim döndürebilir ki? Helallik alsa ona getirdiği kazanç nedir ki? Ben her kötülüğü yapayım, tövbe ederim, helallik alırım diyen bir vurdumduymazlık sonucu yalnızca ahlaki çöküntüyü artırır ve sonucunda bir toplumu yakar, yok eder.
İnsan olalım, insan kalalım… güzel konuşalım, güzel paylaşalım… Helallik isteyecek tek bir kimsemiz olmasın etrafımız da!
Saffet Kuramaz