ORTA DOĞU TARİHİNDE, İSLAM DİNİN KABÜLÜNDEN BU YANA EN ÖNEMLİ OLAY
1892 yılında İsviçre Federal Parlamentosu, kantonlar arası farklı farklı kanun ve uygulamaları ortadan kaldırmak ve dahi en cahil vatandaşın bile okuduğu zaman kolayca anlayabileceği bir medeni kanun hazırlaması için ülkesinin en önemli hukukçusu Eugen Hubler’i görevlendirdi.
Eugen Hubler, bir değil, beş değil, on değil, tam on beş yıl tıkındı, ıkındı ve nihayetinde 977 Maddeden oluşan İsviçre Medeni Kanununu hazırladı. Bu Medeni kanun dört ana başlık altında toplanmaktaydı: 1- Kişi Hukuku 2- Aile Hukuku 3- Miras Hukuku 4- Eşya Hukuku
Evet... İsviçre Medeni Kanunu 1907 Yılında tamamlanmış ve İsviçre Federal Meclisi bu kanunu kabul etmişti.
Kabul etmesine etmişti ama yürürlüğe sokması için bir beş yıl daha geçti ve nihayet 1912’de yürürlüğe girdi.
1923 Yılında Mustafa Kemal Atatürk, Bursa’da yaptığı bir konuşmada ‘’ Yeni Türkiye, Mecelle ile yoluna devam edemez’’ Demişti ( Mecelle: O an için mevcut olan Osmanlı Medeni Kanunuydu. ) Bu sözü sarf ettiğinde henüz Cumhuriyet ilan edilmemişti ancak öyle görülüyordu ki Mecelle artık rafa kaldırılacak ve onun yerine bambaşka kanunlar gelecekti. Nitekim de öyle oldu.
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra yeni kanunların hazırlanması ve yürürlüğe konulması için yirmi altı kişilik bir komisyon kuruldu. Bu komisyonun yapacağı iki şey vardı: 1- Mecelleyi ele alıp onun çağdaş ve laik bir medeni kanun haline getirilip getirilemeyeceğini tespit etmek. 2- Avrupa'daki Medeni Kanunları inceleyip bunlar içinde Türkiye’ye en uygun olanını -Türk Milletine uygun bir şekilde revizyondan geçirerek - Türk Medeni Kanunu olarak yürürlüğe sokmak.
Yirmi altı kişilik bu komisyonun başkanı bir milletvekili olan Şükrü Kaya idi. Onun dışında yine milletvekilleri olan Mustafa Fevzi Bey, Hasan Fehmi Bey gibi milletvekilleri vardı.
Komisyonun diğer üyeleri arasında Hakim üyeler olarak Fuat Hulusi Bey, Feyz Daim Bey, Esat Bey, Şemsettin Sabri Bey, Aziz Bey, Osman Bey, Cevat Bey ve Hacı Rıfat Bey yer alırken, hukuk profesörü olarak komisyonda yer alanlar Veli Bey, Şevket Bey, Mehmet Ali Bey, Samim Bey ve Vasfi Raşit Bey’di. Avukat olarak yer alanlar ise Tahsin Bey, Bahir Bey ve Nazım Beylerdi.
Komisyon, Mecellenin ıslahı için kafa yormadı. Zaten Atatürk de ‘’ Mecelle ile yolumuza devam edemeyiz’’ Dediği için, mecelle eski bir anı olmak üzere rafa kaldırıldı. ‘’Avrupa’daki medeni kanunların hangisini alalım?’’ Diye de fazla kafa yormadı komisyon. Çünkü Avrupa'daki en yeni medeni kanun İsviçre Medeni Kanunuydu. En yenisi o olduğuna göre mutlaka en mükemmeli, en kusursuzu da o olmalıydı. Bu durumda da yapacak bir tek şey kalıyordu: İsviçre Medeni Kanununu alıp baştan sona tercüme etmek ve akabinde Türk Medeni Kanunu olarak onaylayıp yürürlüğe koyması için TBMM'nin önüne koymak.
Şimdi denilebilir ki ‘’ Hocam ! Hiç bir değişiklik yapmadan olduğu gibi mi?’’
İşte bu konu aslında çok açık olduğu halde halen tartışılır.
Bazı görüşlere göre İsviçre Medeni kanunu, noktasına, virgülüne dokunulmadan olduğu gibi kabul edilmiştir. Ancak bazı görüşlere göre hayır bazı maddeler Türk milletinin karakter ve yapısına uygun olarak değiştirilmiştir.
Peki bazı maddeleri değiştirilmiştir diyenler bu kanunun ne kadarının aynen İsviçre Medeni Kanunu ne kadarının değiştirilmiş maddeler olduğunu söylerler?
Hemen cevap veriyorum: ‘’ Yok ya, olduğu gibi kabul etmedik ‘’ Diyenlerin en ateşlileri bile ‘’İsviçre Medeni Kanunun % 35’ini değiştirdik, % 65’i aynen İsviçre Medeni kanununda nasıl yazılmışsa öylece kabul edildi.’’ der. ( Komisyon Başkanı Şükrü Kaya ne der peki? Az sonra okuyacaksınız.)
Yani efendim İsviçre Medeni Kanunu’nun ne kadarı Türk Medeni Kanunudur, ne kadarı İsviçre Medeni Kanunudur?’’ Sorusunun cevabı bir fıkradaki gibidir.
Adamın biri kasaptan hindi sucuğu almak ister ama işkillenir sucuğun renginden kokusundan... ‘’ Ulan sen buna yine eşek eti karıştırdın galiba?’’ Diye sorunca kasap pişkin pişkin cevap verir: ‘’Evet ama çok değil. ‘’ Adam merak eder. ‘’ Ne kadar mesela?’’ Kasap cevaplar: ‘’ Valla yarı yarıya. Bir hindiye bir eşek..’’
Velhasılıkelam bizim Türk Medeni Kanunumuz da -Olduğu gibi alınmış olmasa bile- ‘’Bir eşeğe bir hindi ‘’ örneğinde olduğu gibi biraz(!) karışıkçadır.
Evet... TBMM uzun çalışmaların ve emeklerin(!) sonunda tercümesi yapılıp Türk Medeni Kanunu olarak önüne konan bu kanunu 17 Şubat 1926’da kabul etti. Kanun 4 Nisan 1926’da Resmi Gazete yayınlandı ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girdi. ( Tamamı 175 Sayfadır orijinal İsviçre Medeni kanununun. Tercümesi ise iki seneye yakın sürmüştür.)
Peki bu medeni kanuna muhalefet eden olmamış mıydı?
1951 Yılında Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun Cumhuriyet Gazetesinde yazdığı ‘’Medeni Kanun Düşmanları’’ Başlıklı bir makaleye baktığımızda bazı milletvekillerinin ‘Biz Müslüman bir memleketiz. İsviçre Hıristiyan bir memlekettir. Bir Hıristiyan Medeni Kanunu bir Müslüman memleketin bünyesine uymaz ...’’ Diye muhalefet ettiklerini görsek de demek ki sesleri fazla çıkamamış.
Kanunun kabulünden sonra Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt “Türk Medeni Kanunu, en güncel, en mükemmel, en demokratik olan İsviçre Medeni Kanunundan ödünç alındı ve … bu hızlı dönüşüm halkın hayati çıkarlarına hiçbir tehlike oluşturmuyor bilakis aynı zamanda onlar için büyük yararlar da temin ediyor.’’ Derken komisyon başkanı Şükrü Kaya “Komisyon, Türk karakteri ve ihtiyaçlarına en uygun olan kanunun bu kanun (Türk Medeni Kanunu) olduğuna kanidir. BU KANUN DOĞRUDAN DOĞRUYA İSVİÇRE KANUNUNDAN HARFİYYEN NAKLEDİLMİŞTİR.” Diyerek bugün hâlâ ‘’ Yok yahu,aynen almadık. Kendimize göre değişiklikler yaptık.’’ Diyenleri yalancı çıkarmaktaydı.
Bizzat Komisyon başkanı ‘’ BU KANUN DOĞRUDAN DOĞRUYA İSVİÇRE KANUNUNDAN HARFİYYEN NAKLEDİLMİŞTİR” Dediği halde bazı vatandaşların ‘’ Yok yahu. Kendi örfümüze, adetlerimize ve inancımıza göre bazı maddeleri değiştirdik.’’ İddiasında bulunmaları da anlaşılır iş değildir doğrusu.
Yeni Türk Medeni Kanunu, Avrupa’da büyük bir şaşkınlık meydana getirdi.
Hukukçu Sauser Hall, "Türkiye'de Avrupa Hukukunun Benimsenmesi" adlı yapıtında, "İslam devletlerinin en güçlüsü, bin yıllık geçmişe varan töreleri, altı aylık bir sürede yürürlükten kaldırıyor. Tarih, hiçbir ülkede bu kadar köklü ve ani değişikliği örnek gösteremez. Bir ülkede ve bir toplum üzerinde yapılmış bundan daha cesur bir deneyim yoktur" Derken bir başka hukukçu aynen şöyle diyordu:
Evet.. İslam Hukuku üzerine çalışmalar yapan Fransız hukukçu Kont Ostrorog, bir yazısında “Türkiye Cumhuriyeti tarafından Avrupa hukukunun kabulü, Ortadoğu tarihinde, İslam Dininin kabulünden bu yana en önemli olaylardan biridir. “ Diyordu.
1926 Yılında bizim Ahmetciklerimizin, Ayşeciklerimizin, yani çocuklarımızın pek çoğunun ayakları çıplaktı. Aynı şekilde İsviçreli çocukların büyük bir bölümünün ayakları da çıplaktı. Mesela hepimizin yakından tanıdığı ve bir çizgi film kahramanı zannettiği Heidi’nin ayakları da karda- kışta, yağmurda-yaşta, her mevsim çıplaktı. Ama Ayşeciklerle Heidiler arasında çok önemli bir fark vardı: Bizim çocuklarımız yoksul oldukları için ayakları çıplaktı. Oysa Heidiler köle oldukları için ayakları çıplaktı ve biz, kendi çocuklarına köle muamelesi yapan bir ülkenin medeni kanununu ‘’Türk karakteri ve ihtiyaçlarına en uygun olan kanun’’ olarak alıyorduk Avrupa'nın en iyi, en yeni, en çağdaş ve en demokratik medeni kanunu olduğu için alıyorduk. Ya bir de İsviçre değil de bir başka Avrupa Devletinin medeni kanununu alsaydık? Düşüncesi bile tüyler ürpertici...
Heidi’nin gerçek hikayesini pek çok kişi bilir sanırım ama yine de bilmeyenler için yazabilirim. İster misiniz medeni kanunumuzu nasıl bir ülkeden aldığımızı öğrenmek?
(
Orta Doğu Tarihinde, İslam Dinin Kabülünden Bu Yana En Önemli Olay başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
5.09.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.