Her dilde soruyorum aynı soruyu:
g/izin bam telinde mi saklıdır sırlar…
Şüheda dünün öfkesi
Belki de kifayetsiz kaldığı kadar
insan
Zincirleme bir kazada terk edilmiş
uzuvlar misali
Önce güven duygun yiter ardından
hasretin diner
Ardından yokluğunla var olmanı
isterler
Senin içine kapandığın dünyandan ne
çok ömür
Ne çok bedeller biçerler.
Issızlığın rahmine düşersin
Gecenin sayacında saklıdır dehliz
Karanlığa meyleden öfkesi kadar ikiyüzlü
iblis
İhtimamla sevdiğin
İhtişamla yüreğini serdiğin
İhmal edilmiş olsa ne ki yüreğin?
Zandır zamlı tarifesi ömrün
Bir zanaat adeta kalburüstü yetilerin
Yetemediğin
Yutamadığın
Yetinsen bile kendinle yaranamadığın
İnsan nesli
Firakı acıların
Firar edilesi
Fidan boylu yârin ölü güncesi
Asasısın yalnızlığın
Asi yüreğin
Asil ruhun
Amberi ölümün
Uğruna ant içtiğin yalnızlığın
Varsın olsun kederin kaderin.
Demli bir günde
Unutulmuş bir şarkı gibi
Bestesi ölü iklimin
Savrulduğu yel gibi
El elin üstünde
Bir elin nesi var ki?
İki elin dahi yetmediği
Ölü iklimden firar eden yaprak gibi
Salındığın ve terk ettiğin dalın
Kurusa ne ki
Yaşlarınla asılı kaldığın…