FAİZ VE ALIŞ VERİŞ İLE İLGİLİ KONULAR
(241) Ebu Zerr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraberdim. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Uhud dağını görünce şöyle buyurdu.
Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Uhud dağının benim için altına dönüşmesini ve ondan bir dinarın benim yanımda üç günden fazla beklemesini arzu etmem! Ancak borç için beklettiğim dinar bunun dışındadır!..” (Buhari 2208, Müslim 991/32, Hatib Tarih 7/376, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/152, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 2211)
(242) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Benim Uhud dağı kadar altınım olsa, ondan benim yanımda bir şey bulunduğu halde üzerimden üç gün geçmesi beni sevindirmez! Ancak borç ödemek için ondan sakladığım müstesnadır!” (Buhari 2209, Müslim 991/31, İbni Mace 4132, İbni Hibban 3214, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 2211)
(243) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir Yahudiden ödemesi bir müddete
kadar taam satın aldı. Demirden bir zırhı ona rehin verdi.”
(Buhari
2386, Müslim 1603/126, Nesei 4623, 4664, İbni Mace 2436, İbnu’l-Carud 664, İbni
Hibban 5938, Beyhaki 6/36, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/42160, 230, Albânî İrvau’l-Ğalil
Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1393)
(244) Abdullah bin Rebîa babası ve dedesi tariki
ile şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) benden kırk dirhem borç aldı.
Kendisine mal geldiğinde borcunu bana ödedi ve şöyle buyurdu:
“Allah sana ehlini ve malını bereketli kılsın. Borç verene en iyi karşılık, teşekkür etmek ve güzelce onu ödemektir.” (Nesei 4697, İbni Mace 2424, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/36, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1388)
(245) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Bir adam, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den alacağını istedi ve katı davrandı.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in
sahabeleri onu cezalandırmayı kast ettiler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Onu bırakın! Çünkü hak sahibinin konuşma hakkı
vardır. Onun için bir deve satın alın ve ona verin.”
Sahabeler:
−Bunun devesinden daha iyi ve yaşlı
deveden gayrını bulamadık, dediler. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“O deveyi satın alın ve onu adama verin! Şüphesiz ki, sizin en hayırlınız, borcunu en güzel şekilde ödeyendir!” (Buhari 2210, Müslim 1601/120, 121, 122, Nesei 4632, Tirmizi 1316, 1317, İbni Mace 2423, Tayalisi 2356, Beyhaki 5/352, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/377, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 5/225)
(246) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Babam Abdullah Uhud’da öldürüldü,
çocuklar ve borç bıraktı. Borç sahiplerinden bazısını almamalarını talep ettim.
Onlar bunu kabul etmediler. Ben de Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e
geldim ve kendisinden alacaklılar yanında bana şefaat etmesini istedim, onlar
yine kabul etmediler. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Hurmanın her bir nevini ayrı ayrı sınıflandır.
Izkabni zeydin nevini ayrı topla, el-Lin nevini ayrı topla, el-Acveyi ayrı
topla ve ben sana gelene kadar alacaklıları hazır bulundur.”
Cabir (Radiyallahu
Anh):
−Ben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in emrini yerine getirdim. Sonra
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) geldi
ve toplu hurmanın üzerine oturdu. Alacaklı adamlardan her birinin alacağını
tartıp verdi, her kese hakkını tastamam ödedi. Hurma olduğu gibi kalmıştı,
sanki ona el dokunmamıştı...”
(Buhari
2222)
(247) Abdullah bin Ka’b bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Ka’b bin Malik, İbni Ebi Hadret’teki
alacağını mescidde istemiş. Her ikisinin de sesleri yükselmiş. Hatta
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) evinde
olduğu halde seslerini işitmiş. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara doğru çıkıp, hücrenin
perdesini aralamış ve Ka’b bin Malik (Radiyallahu
Anh)’a:
−Ya Ka’b! diye seslenmiş.
Ka’b (Radiyallahu Anh)’da:
−Lebbeyk buyur emrine amadeyim ya
Rasulallah! deyince, Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) eliyle
işaret ederek şöyle buyurdu:
−“Alacağından yarısını bırak.”
Ka’b (Radiyallahu Anh):
Bağışladım ya Rasulallah! demiş. Bunun
üzerine Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) borçluya
şöyle buyurdu:
−“Kalk ve borcunu öde!” (Müslim 1558/20, Buhari 562, Ebu Davud 3595, Darimi 2/261, İbni Mace 2429, Tabarani Mucemu’l-Kebir 19/127, 129, Beyhaki 6/52, 63, 64, Begavi 2151, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/386, 390, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1422)
(248) Ebu Katâde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Ensardan ölen bir kişi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) üzerine cenaze namazı kılsın diye
getirildi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
“Kuşkusuz ki, arkadaşınızın üzerinde bir borç
vardır!”
Katâde (Radiyallahu Anh):
−Onu ödemeyi ben tekeffül ediyorum, dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Ahdine
Vefa gösterecek misin?”
Katâde (Radiyallahu Anh):
−Vefa göstereceğim, dedi.
(Nesei
4706, Tirmizi 1069, İbni Mace 2407)
(249) Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Allah; Ben sizinle beraberim, eğer namaz kılar, zekâtı verir, Rasullerime iman eder, onlara yardım eder ve Allah’a güzel bir şekilde borç verirseniz, elbette sizin günahlarınızı örterim; sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokarım demişti...” (Maide: 5 / 12)
(250) Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Eğer Allah’a güzel bir şekilde borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar. Allah karşılık verendir, halîmdir.” (Tegâbün: 64 /17)
(251) Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir şekilde borç verenler, işte onlara (verdikleri) kat kat yapılır ve onlar için değerli bir ecir (karşılık) vardır.” (Hadid: 57 / 18)
(252) Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler! Belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın! Aranızda adaletli bir yazıcı onu yazsın! Yazıcı Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın! Borcu olan da yazdırsın! Rabb’i olan Allah’dan korksun! Borcundan hiçbir şeyi eksik etmesin! Eğer borçlu olan kimse aklı ermez yahut zayıf, ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise velisi onu adaletle yazdırsın! Erkeklerinizden iki kişiyi de şahid tutun! Eğer iki erkek yoksa razı olduğunuz şahidlerden bir erkek iki kadın (şahidlik etsin)! Ta ki kadınlardan biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatsın! Şahidler çağrıldıkları zaman gelmekten kaçınmasınlar! Az olsun, çok olsun, onu süresine kadar yazmaktan üşenmeyin! Bu, Allah katında daha adaletli, şahidlik için daha sağlam, kuşkulanmamanız için daha elverişlidir...” (Bakara: 2 / 282)
(253) Allâh Subhânehu ve Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler!
Belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın! Aranızda
adaletli bir yazıcı onu yazsın! Yazıcı Allah’ın kendisine öğrettiği gibi
yazmaktan kaçınmasın, yazsın! Borcu olan da yazdırsın! Rabb’i olan Allah’dan
korksun! Borcundan hiçbir şeyi eksik etmesin! Eğer borçlu olan kimse aklı ermez yahut
zayıf, ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise velisi onu adaletle yazdırsın!
Erkeklerinizden iki kişiyi de şahid tutun! Eğer iki erkek yoksa razı olduğunuz
şahidlerden bir erkek iki kadın (şahidlik etsin)! Ta ki kadınlardan biri
unuttuğunda diğeri ona hatırlatsın! Şahidler çağrıldıkları zaman gelmekten
kaçınmasınlar! Az olsun, çok olsun, onu süresine kadar yazmaktan üşenmeyin! Bu,
Allah katında daha adaletli, şahidlik için daha sağlam, kuşkulanmamanız için
daha elverişlidir...”
(254) Huzeyfe (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Melekler sizden önceki ümmetlerden bir kimsenin
ruhunu karşıladı. Melekler:
−Hayırdan bir şey yaptın mı? dediler. Bu kimse:
−Ben hizmetçilerime, sıkışık fakire mühlet veriniz
müsamaha ediniz, diye emrederdim, dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Bunun üzerine melekler:
−Ona müsamaha ediniz, dediler.”
Ebu Malik, Rıb’iyyin’den yaptığı rivayette
şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Eli geniş olana kolaylık gösterir, eli dar olana mühlet verirdim” (Buhari 1920, İbni Mace 2420)
(255) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“İnsanlara borç veren bir tacir vardı. Borçlulardan
eli dar olanı gördüğünde, hizmetkârlarına:
−Eli dar fakir kimseye geldiğinde, ona müsamaha ediniz! Umulur ki, Allah da bize müsamaha eder derdi. O kimse Allah’a kavuştuğunda Allah bu sebeple ona müsamaha etti.” (Buhari 1921, Müslim 815/31, Nesei 4709, İbni Hibban 5042, Tayalisi 2514, Begavi 2139)
(256) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Ömer bin el-Hattab (Radiyallahu Anh)’ı işittim şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana atiye verirdi. Ben:
Onu benden daha fazla ihtiyaç sahibine
verseniz, derdim. Bunun üzerine, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Onu al! Hırs gösterici ve talep edici olmadığın halde sana gelen malı al! Böyle gelmeyen mala nefsini ona tabi kılma!” (Müslim 1045/112, Nesei 2604, 2605, Humeydi 21, Abdullah bin Mübarek Müsned 32, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/17, 21, 40, 52, 99, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 359, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 862)
(257) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hediyeyi kabul eder ve ona
mukabelede bulunurdu.”
(Buhari
2380 Ebu Davud 3536, Tirmizi 1953, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/9, Albânî
İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1603)
(258) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hediyeleşiniz, sevişiniz.” (Buhari Edebu’l-Müfred 594, Ebu Yağla 6148, Beyhaki 6/169, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1601, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 3004)
(259) Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Davetçiye icabet edin! Hediyeyi geri çevirmeyin! Müslümanları dövmeyin!” (Buhari Edebu’l-Müfred 157, İbni Hibban Mevarid 1064, Ahmed bin Hanbel Müsned 3838, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1616)
(260) Halid bin Adiyy el-Cüheniyy (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i işittim şöyle buyuruyordu:
“Her hangi bir kimseye istemeden nefsini israf ettirmeden kardeşinden bir iyilik ulaşırsa o iyiliği kabul etsin geri çevirmesin!” (İbni Hibban 5108, 3404, Ebu Yağla 925, Tabarani Mucemu’l-Kebir 4124, Hakim 2/62, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/320, 321)
(261) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Herkime misk ve benzeri güzel bir koku ikram edilirse, onu geri çevirmesin! Çünkü onun yükü hafiftir ve kokusu güzeldir!” (İbni Hibban 5109, Müslim 2253/20, Ebu Davud 4172, Nesei 5274)
(262) Ebu Humeyd es-Saidî (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Eyle kıralı Yuhanna, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e beyaz bir katır hediye etti ve bir de
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e
bürd giydirdi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’de
deniz kenarı beldeleri ahalisi için eman verir bir mektup yazdı.”
(Buhari
1410)
(263) Abdurrahman bin Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Biz, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber bir seferde yüz otuz
kişi idik. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
“Sizden birinizin yanında taam var mı?”
Bir kişinin beraberinde bir sa’ veya ona
yakın bir taam bulundu. O yoğrularak hamur yapıldı. Sonra başı açık pejmürde
bir halde, uzun boylu müşrik bir adam koyunları güderek geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Bunlar satılık mı, atiye mi yahut da
hîbe mi?”
Adam:
−Hayır, satılıktır dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlardan bir koyun satın aldı. Koyun
kesildi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) onun
karaciğerinin kızartılmasını emretti. Ravi dedi ki:
−Allah’a yemin ederim ki, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yüz otuz kişinin hepsine koyunun
karaciğerinden bir parça kesip verdi. Eğer orada hazır ise hemen kesip verdi,
eğer hazır değilse onun da hissesini sakladı. Koyundan iki büyük tencere yemek
yapıldı. Yüz otuz kişinin hepsi yedi ve hepimiz doyduk. İki tencerede yemek
arttı ve artanı biz deve üzerine yükledik ve Medine’ye getirdik.
(Buhari
2408)
(264) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Fezâre oğullarından bir adam, ormandan
elde ettikleri develerinden bir dişi deveyi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e hediye etti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de o adama bir takım hediyeler verdi.
Bunun üzerine adam hediyeyi azımsayıp nahoş davrandı. Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) dedi ki:
−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i bu minberin üzerinde işittim şöyle
buyuruyordu:
“Arap’dan bazı insanlardan kimileri bir hediye veriyor. Ben de ona yanımda olan kadarıyla karşılık olarak hediye veriyorum. O kimse hediyemi azımsayıp nahoş davranıyor ve bana karşı nahoş davranmasını devam ettirip duruyor. Allah’a yemin ediyorum ki, bu makamımdan sonra muhacir olan Kureyşli, Ensarlı, Sekaflı ve Devslilerden başka, Arap’dan hiçbir adamın hediyesini kabul etmeyeceğim!” (Tirmizi 3946, Buhari Edebu’l-Müfred 596, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 1684, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 2072)
Gulûl: Genelde, taksim edilmeden önce ganimet
mallarından gizlice bir şeyler alıp saklamak, bu şekilde ganimet mallarında
hırsızlık yapmaktır manasına kullanılır.
(265) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“İmama, devlet başkanına hediye vermek gulûldür!” (Tabarani Mucemu’l-Kebir 11486, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 7054)
(266) Ebu Humeyd es-Sâidî (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Görevlilere hediye vermek gulûldür!” (Ahmed bin Hanbel Müsned 23662, Beyhaki 10/138, İbni Adiyy Kamil 1/300, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 7021)
(267) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hibe ettiği şeyi geri isteyen, kusmuğuna onu yemek için dönen kimse gibidir!” (Yani köpek gibidir!) (Ebu Davud 3538, Nesei 3698, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1623, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 5426)
(268) Abdullah ibni Ömer ve Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhum) şöyle
dediler:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Bir kimseye, bir şeyi atiye olarak verip yahut bir şeyi hibe edip de ondan vazgeçmesi helal değildir! Bir şeyi atiye olarak verip de ondan vazgeçenin misali, iyice yiyen, doyduğu zaman kusan sonra da onu tekrar yemek için kusmuğuna dönen köpeğin misalidir!” (Ebu Davud 3539, Nesei 3705, Tirmizi 2132, İbnu’l-Carud 994, İbni Mace 2377, İbni Hibban 5123, Ebu Ya’la 2717, Darekutni 3/42, 43, Hakim 2/46, Beyhaki 6/180, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/27, 78, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 6/63)
(269) Amr bin Şuayb babası ve dedesi tarikiyle
şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Hibe ettiği şeyi geri isteyen kimsenin misali, kusan sonra kusmuğunu yiyen köpeğin misalidir! Hibe edici, bağışladığını geri istediği zaman durdurulsun ve geri istediği şeyin durumu kendisine bildirilsin sonra hibe ettiği şey kendisine verilsin!” (Ebu Davud 3540, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/175, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 5836, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 2282)
(270) Abdullah ibni Ömer ve Abdullah ibni
Abbas (Radiyallahu
Anhum) şöyle
dediler:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Bir kimseye, bir şeyi atiye olarak verip yahut bir şeyi hibe edip de ondan vazgeçmesi helal değildir! Ancak çocuğuna verdiği şeyde baba bundan müstesnadır.” (Ebu Davud 3539, Nesei 3705, Tirmizi 2132, İbnu’l-Carud 994, İbni Mace 2377, İbni Hibban 5123, Ebu Yağla 2717, Darekutni 3/42, 43, Hakim 2/46, Beyhaki 6/180, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/27, 78, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 6/63)
NOT: KONUNUN DEVAMI VAR
Polat Akyol.
KAYNAK:
KUR’AN VE SAHİH SÜNNET